Kapıları çalan benim!

Kapıları çalan benim!
09.11.2020
A+
A-

Küçük bir kızım ben. Gökyüzünde süzülmekte olan bir uçağın içinde oturuyorum. Uçağın penceresinden bulutları seyretmek çok güzel… Aydınlık bir yaz sabahı. Gökyüzü parlıyor. Bulutlar bembeyaz.

Kanatları tüllü bir kelebek gibi uçuyorum. Üstümde beyaz tülden bir elbise var. Saçlarımda pembe-beyaz sakura çiçekleri… Şarkı söylüyorum bir yandan. Aşağıya bakıyorum; uçsuz bucaksız yeşil tepeler, yeşil ormanlar, bahçeli küçük evler…

Oturduğum koltuktan uçağın gövdesini de görüyorum. Kanadın hemen önünde “Enola Gay” yazıyor. Amerikan ordusuna ait bir B-29. Uçağın ağır bir yükü var. Pilot beni göremiyor. Çünkü görünmezim. Pilot çok ciddi; önündeki telsize kuru bir sesle bir şeyler söylüyor. Karşı taraftan yanıt geliyor çok geçmeden. Emri onaylıyor ses.

Aşağıda güne uyanan insanlar var. Kahvaltı hazırlayan, işlerine-okula giden; tarlaya, bahçeye, balığa gitmeye hazırlanan binlerce insan. Ben küçük bir kızım. Fakat siz beni göremezsiniz. Birazdan neler olacağını da bilemezsiniz ama ben biliyorum. Aşağıda bir hayat var. Kadınlar, erkekler, çocuklar, hayvanlar, çiçekler… Kimse bilmiyor birazdan ne olacağını. Ben biliyorum…

Bir de pilot biliyor ne yapacağını. Biliyor mu gerçekten? Son saniyeler… ve sonunda pilot ifadesiz bir tavırla aldığı emri yerine getiriyor. Enola Gay’in düğmesine basıyor.

Tarih: 6 Ağustos 1945 … Yer: Hiroshima… O sabah Hiroshima’nın topraklarında ilk kez atom bombası deneniyordu ve ironiye bakar mısınız bombanın adı; “Little Boy” “Küçük Çocuk”tu. Sonuç 80.000 buharlaşan, 70.000 de ardından ölen insan sayısı… Sakatlananlar, sakat doğanlar cabası… Sonra  Nagazaki. İki kentin ölü bilançosu 350.000. Rakamlar değişiyor. Bazı kaynaklarda da 450 ya da 500.000 ölü sayısı deniyor. Çünkü ölümler zamanla radyasyondan dolayı da devam ediyor.

İşte o emri yerine getirip Japonya Hiroşima’ya atom bombasını fırlatan pilot, bu gün doğmuş!  “İyi ki doğmadın!” demek gerekiyor sanki burada. Adı Thomas Ferebee. Thomas,  9 Kasım 1918’de Kuzey Carolina’da bir çiftlikte dünyaya gelmiş. 11 çocuklu bir ailenin üçüncüsüymüş. 17 yaşında lisede okurken tek hayali Boston Red Sox beyzbol takımında oynamakmış ama Hitler’in resim akademisi elemelerinde beğenilmemesi gibi Thomas da beyzbol takımından elenmiş. Bunun üzerine o da orduya katılır. Üstelik dizinden yaralandığı için de piyade okulu yerine uçuş okuluna girer. Uçuş okulunda aldığı iki yıllık eğitimin ardından 60’tan fazla bombalama görevine katılır. Atom bombası eğitiminin ardından da 1945 yılında ünlü uçak Enola Gay’i kullanır. Savaştan sonra 1970 yılına kadar orduda kalır. Hava kuvvetlerinden emekli olduktan sonra Orlando’da emlakçılık yapar. Düşünsenize bir şehirdeki evleri, bomba atarak dümdüz ediyorsunuz, başka bir şehrin evlerine ise sağlamlık danışmanı oluyorsunuz. Bu da Ferebee’nin sınavıydı herhalde. Atom bombasının atılması konusunda, komutanı Tibbets gibi, Yapılması gereken bir işti ve yaptık, bu olaydaki rolüm nedeniyle üzgünüm demiş ve ev satmaya devam etmiş.

Thomas Ferebee,  2000 yılında  81 yaşında ölmüş. Ölümünden sonra eşi Mary Ann tarafından kendisine ait askeri doküman ve belgeleri, Kuzey Carolina Tarih Müzesi’ne bağışlanmış. Ama müzede Reiko Yamada’nın anlattıkları yoktur sanırım:

“Bomba patladığında ben okulumun bahçesindeydim. Patlamadan 2 buçuk kilometre uzaktaydım. Nehrin diğer kıyısı tamamen yıkıntılar içindeydi. Şehrin merkezinden bizim bulunduğumuz bölgeye doğru kaçıyordu insanlar. Tüm yol insanlarla doluydu. Patlamadan sonra hiçbir tıbbi müdahale görmemişlerdi, oracıkta yolun üzerinde güneş ışıkları altında bir bir ölüyorlardı. Yol temizlenirken ölü yığınları okulumuzun bahçesinde kazılan hendekler içerisinde çöp gibi imha edilmişti. Başka okulların bahçeleri ve boş alanlarda da cesetler böyle imha ediliyordu, tüm kenti yanık et kokusu sarmıştı. Savaştan sonraki ilkbahar döneminde okulun bahçesine patates ekilmişti, ancak hasadı toplamaya başladıklarında çığlıklar da beraberinde gelmişti. Yerden insan kemikleri çıkıyordu, çok aç olmama rağmen o patateslerden yiyememiştim.”

Patlama gerçekleştiği zaman Reiko Yamada 11 yaşındaymış. Aynı şekilde Nagasaki’de olaya tanık olan Yoshiro Yamavaki, o anları şöyle aktarmış:

 “Köprünün kenarlarında parmaklıkların önünde yan yana dizili ölüler gördük. Ayakta dururken ölmüşler. Sanki dua ediyormuş gibi başları öne eğikti… Nehrin üzerinde cesetler yüzüyordu. Fabrikaya gittiğimizde babamın cesedini bulduk. Yüzünde sanki bir gülümseme vardı. Fabrikadaki büyükler bize babamı yakmamızda yardım etti. Babamı bir direkte yaktık, ama anneme yaşadıklarımızı, gördüklerimizi anlatamadık.”

Ben küçük bir kızım ve siz beni göremez, sesimi duyamazsınız. Pilot da… Ama o keşke duyabilseydi…

YORUMLAR

  1. Müyesser dedi ki:

    İşin garibi uçağın adı Enola Gay pilotun annesinin adıymış. Ne büyük vahşet izleri hala silinmeyen.

    1. Bunu bilmiyordum Müyesser Hanım. Çok acı…

  2. Akın Çakın dedi ki:

    Tarih çok büyük acılarla dolu…
    Keşke insanlık bu acılardan ders çıkarabilse ama olmuyor…

    Olmayacak da…

    1. Çok haklısın. Beynimiz böyle programlanmış ne yazık ki. Önce çıkarlarımız ve varlığımız diye bakıyoruz. Dilerim bu tehlikeli ve acılarla dolu dünya daha insani olur. Barış ve dostluk dolu bir dünya diliyorum. ♥️

  3. Ahmet Coşkun dedi ki:

    Hiroşima ve Nagazaki’nin ccısı da etkisi de yıllarca unutulmadı,unutulmayacak da ama ders çıkarılır mı,işte o çok zor.

    1. Tarih ve tekerrür…

  4. Alper Yetgün dedi ki:

    Nihayet açtım ve okudum… İçim burkuldu yeniden.. Yüreğim Kavruldu! Kendimi o uçağın kanadına konmuş bir serçe gibi çaresiz hissettim. O kadar çok sözcük hücum etti ki dilime, hiç birini söyleyemedim… ☹️

    1. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir ülke halkı bu sonu haketmez. Sevgi dolu bir dünyada yaşamamızı diliyorum Alper.♥️

  5. Mehmet Sinan Gür dedi ki:

    Saçlarım tutuştu önce
    Gözlerim yandı tutuştu
    Bir avuç kül oluverdim
    Külüm havaya savruldu

    1. Nazım Hikmet ve Zülfü Livaneli’ye sevgi ve saygıyla…

  6. Tansel Saylı dedi ki:

    Y,ine güzel bir anlatım…. emeklerine sağlık Arkadaşım…

    1. Çok teşekkürler Tansel. Güç verdin.