Asurlu sevgili…

05.10.2020
A+
A-

Beline kadar uzun, gür ve dalgalı saçları rüzgârda savrularak, narin çıplak ayakları ile tapınağın kıvrımlı basamaklarından aşağı indi. Bahçede heyecanla bekleyen sakallı adam sinirli hareketlerle bir aşağı bir yukarı yürüyor, kâküllü uzun saçları ve kömür karası sürmeli gözleri ile etrafı kolaçan ediyordu. Altın ışıltılarını her gün Dicle ile Fırat’ın billur suyuna saçan güneş, genç kadının tenini de bronz bir parlaklığa dönüştürmüştü. Siyah, sürmeli ve delici bakışlarını adamın üzerinde gezdirerek, insanın ruhunu okşayan kadife gibi bir sesle yaklaştı:

“Hoş geldin yolcu” …

Adam bir şey söyleyemedi.

Kadının parmağındaki gümüş yüzük, elinin üzerine doğru genişleyerek üçgen bir hasıra dönüşüyor ve bileğinde sona eriyordu. Kollarının üst kısımlarında yılan gibi kıvrılmış gümüş bilezikleri, boynunda ise çeşitli sembollerden oluşmuş kolyeleri vardı. Adamın boynunda da üçgen bir muska asılıydı. Alnına ise işlemeli, ince bir şerit bağlamıştı. Kulaklarındaki geniş halka küpeleri, uzun kıvırcık saçlarına dolanmıştı.

Genç kadın adamın elinden tuttu. Birlikte yürümeye başladılar.

“Yorgun musun?” diye sordu kadın.

Adam heyecanla yanıtladı: “Biraz”

“O zaman dinlenmelisin.” dedi edalı sesi ile kadın. Bunaltıcı sıcaktan uzak tapınağın gölge koridorlarında, el ele kayboldular…

Lamassi mektubuna başlamadan önce, işte bu anılara dalıp gitmişti. Anadolu şehirlerinde bölük bölük kervan gezdiren Asurlu Tüccar Pusuken, Lamassi’yi yüce Tanrıçaları adına törenle seçildiği görevinin başında tanımıştı. O bir “hierodul”du. Qadistum yani hierodullar yüce tanrıçaları adına tapınak fahişeliği yapan rahibe sınıfındandı. Gençliğini güzelliğini para ya da herhangi bir menfaat yerine, inançları adına kullanıyordu çekici kadın. Lamassi’nin inancına göre, tanrıların yeryüzündeki yansımasıydı yaptığı iş. İnsanları tanrılar adına mutlu etmek ve onlarla beraber olmak çok yüce bir görevdi. Tapınakta sınıf sınıf rahibler vardı. Kimileri dansçı, kimileri müzisyen, kimileri de gelen yiyecek ve içecekleri tasnifleyen görevlilerdi. “Kutsal fahişe” olmak ise kolay değildi. Bunun için bir takım meziyetlerinin yanında, genç ve güzel olması da gerekirdi.

Tüccar Pusuken, Lamassi’yi görür görmez vurulmuş ve Asur şehrine her gelişinde soluğu tapınakta alıp, kutsal görevin en önemli taliplisi olmuştu. Çok geçmeden genç âşıkların tutkusu, tapınağın bacasını sarınca, “Rubaum” ve “Rubatum” (kral ve kraliçe)den izin belgesi alarak, görkemli bir törenle evlenirler. Tarihi belgeler Lamassi’nin kutsal görevinin(!) evlilikten sonra sürüp sürmediği konusunda bize bilgi vermiyor. Ama anladığımız kadarı ile Lamassi tapınak görevine veda edip, tüccarlıkta karar kılmış.

Bu arada M.Ö. 2000 yıllarında, yani bundan 4020 yıl önce, Asur ve Hitit kadınlarının özgür ticaret yapabildiklerini, senetlere imza atabildiklerini, eşinin ortağı olarak faaliyet gösterdiklerini, mal ve mülk sahibi olabildiklerini görüyoruz. Özgür kadınların yanında, köle kadınlar da var, o ayrı. Ama rubatum yani kraliçe, rubaum yani krala yakın yetkilere sahip. Şehirlere hükmedebiliyor kadınlar…

Nerede kalmıştık? Lamassi ile Pusuken, görkemli bir törenle evlenir ve çoluğa çocuğa karışırlar. Güzelliği ve gençliği hafif değişime uğrasa da hala çekicidir eski kutsal fahişe, şimdiki tüccar Lamassi. Asur kentinde yaşarken, Orta Anadolu kentlerine, eşi aracılığı ile keten kumaş ve kalay ihraç etmektedir. Cenova Tarih ve Sanat Müzesi’nde halen sergilenmekte olan, tüccar kocası Pusuken’e yazdığı mektubu, işte tam o anda yazmaktadır Lamassi:

“Biliyor musun? İnsanlık ne kötüleşti. Kardeş kardeşi yiyecek. Herkes komşusunu yutmaya çalışıyor.”

(Ah Lamassiciğim sen bir de 2020 Türkiye’sini gör.)

“Buraya, (Asur şehrine) gelme şerefini bize lütfet. “

“İş mecburiyetlerini kopar. Küçük kızı Tanrı Asur’un kucağına yerleştir.”

(Kızları ergenliğe adım atmış. Bu zamanda törenli kutlamalar olurmuş genç kızlar için. Bugün ise ergenliğe geçen kızlar, beden yapılarında meydana gelen doğal değişimlerden utanarak, bunu sır gibi saklıyorlar. İnanın 4000 yıl önce Anadolu’da kadın olmak varmış.)

“Ah! Şehir’de yün çok pahalı… Parayı bana tahsis edeceğiniz zaman, 1 mina gümüşü yünün içine yerleştir. Vergi için bana yolladığın bir mina gümüşü kontrolerler istedi. “

(4020 yıl önce de hiçbir şey değişmemiş gördüğünüz gibi. Kadın, yünün içine gümüşü saklayarak maliyecilerden vergi kaçırıyor.)

“Ben senin için korkuyorum. Fakat onu (parayı)  daha vermedim. Onlara şöyle dedim:

Limu (maliyeci) evime gelsin, gerekirse evi götürsün.”

(Kutsal rahibeyi görüyorsunuz değil mi? “Olsa, dükkân senin.” demeye getiriyor.

“Kız kardeşin, hizmetçi kızlardan birini satışa çıkardı. Onu ben 14 şekel’e aldım. Kız kardeşin Salim-ahum, sen gittiğinden beri iki ev inşa ettirdi. Acaba biz ne zaman bunu yapacağız? Hiç mi? Asur-Malik’in sana daha evvelce getirdiği kumaşlara gelince, parasını niye bana yollamıyorsun?”

(Lamassi görümcesini birazcık kıskanıyor sanırım. Demek 4020 yılda hiç değişmemişiz. Öte yandan hesabını kitabını da çok iyi biliyor. Kocasına hesap soruyor yeri gelince. Ama nihayetinde dişi kuş yuvayı yapar. Parayı görümcesininki gibi bir eve sahip olmak için istiyor.)

Sonraki mektuplarında Pusuken, Anadolu’daki maliyecilerin pususuna düşüyor ve “rubatum” tarafından cezalandırılıyor. Yani bugünkü kayyum atama durumları.)

“İster inan ister İNANNA…  ESKİ ANADOLU’DA KADIN kitabında Prof. Dr. MUHİBBE DARGA böyle anlatmış 4020 yıl öncesini. 2018’de kaybettik kendisini. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde bu değerli öğretmenimizin nezdinde tüm öğretmenlerimize saygılar sunuyorum. Elbette başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün önünde saygıyla eğilerek…

Bu gün 5 Ekim demiştim ya; ilk Cumhuriyet altını 5 Ekim 1925 yılında İstanbul Darphanesinde basılmış ve Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilmiş. O zaman henüz harf devrimi gerçekleşmediği için altın sikkenin ön yüzünde Arap alfabesiyle “Türkiye Cumhuriyeti 1341”, arka yüzünde ise “Ankara 23 Nisan 1336” yazıyormuş. Bu altın o zamanlar 5 TL.

95 yıl sonra bu gün bir Cumhuriyet altını 3.187 TL. Lamassi duysa çok üzülürdü.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
2 Kasım 2020
12 Ekim 2020
9 Mart 2021
YORUMLAR

  1. Önder Gümüş dedi ki:

    Yazınızı okuduğum dakikalar içinde, meraklı ama mutluluk içinde ve bitmesini hiç istemediğim muhteşem bir zaman yolculuğuna çıkmış gibiydim. Yüreğinize, kaleminize sağlık.

    1. Çok teşekkürler Önder Gümüş. 🍀

  2. Mehmet Toygar dedi ki:

    Tebrikler. Zevkle okudum..

    1. Çok teşekkürler Mehmet Bey.

  3. Ahmet Coşkun dedi ki:

    Ellerinize sağlık,yine ilgi ve keyifle okuduğumuz bir yazı olmuş…

    1. Gülname Gümüş dedi ki:

      Çok teşekkürler Ahmet Bey. 🙏

    2. Müyesser Saka dedi ki:

      Zevkle ve ilgiyle okudum. Her zamanki gibi muhteşem bir yazı, gelecekten çok geçmişi merak ederim hep.

      1. Ne mutlu ki bilgiye değer veren kıymetli dostlarım var ve iyi ki varsınız. ❤️

  4. Mehmet Eren dedi ki:

    Vallahi kalemine sağlık,hem bilgilendirici hemde bu kadar güzel anlatımla sanki o çağda hayal edebilmek çok güzel,hep diyorum,iyiki varsın ve bu yazıları biz kah merakla,kah sevgiyle,kah mutlulukla,bazende hüzünle senden okumak büyük zevk.

    1. Gülname Gümüş dedi ki:

      Çok teşekkür ederim Mehmet. Desteğin, inceliğin çok kıymetli. Çok teşekkürler.

  5. Alper Yetgün dedi ki:

    Zamanda çok keyifli bir yolculuk yaptım yine… Bu harika yazı beni tadına doyulmaz bir yolculuğa çıkardı… Ama betimlemeler… İlla ki betimlemeler beni benden aldı. Eline, kalemine, yüreğine sağlık ustam… 👍❤️🙏👏👏👏

    1. Gülname Gümüş dedi ki:

      Sevgili Alper çok değerlisin. Asıl senin güç veren yüreğin, okuyan zihnin dert görmesin. Çok teşekkürler. 🍀

  6. TANSEL SAYLI dedi ki:

    Bilgi dağarcığımız, yeni bilgilerle donandı, emeklerine sağlık… Arkadaşım…

    1. Çok teşekkür ederim değerli arkadaşım. Ne mutlu bana.

  7. Neşe İleri dedi ki:

    Araştırmacı -tarihçi -acar yazarım iş başında 👏👍🌹
    Muhteşemsiniz 4000 yıl öncesine zevkle yolculuk yaptım o kıvrak kaleminiz şaşırtıcı zekanızla 🌹
    Kaynak kitabı da edineceğim . Teşekkürler 🍀

    1. Gülname Gümüş dedi ki:

      Bilgiye değer veren kıymetli dostuma sevgiler olsun. Teşekkürlerimle. ❤️

  8. Gülperi Ataca dedi ki:

    Müthiş Gülüm namem zevkle okudum ve bir kez daha emin oldum ki 4000 yıl öncesi ve sonrası hersey aslında aynı

    1. Kesinlikle aynı Gülpericiğim. Hayat belki de aynı senaryoyu oynatan bir bumerang. Ama güzel tarafı sana rastlamaktı. İyi ki varsın. ❤️

  9. Özlem Akaydın dedi ki:

    Yine şahane ve keyifli bir yazı okudum
    Yüreğinize sağlık

  10. Çok teşekkür ederim Özlem Hanımcığım. 😘❤️🌸🌼💐