Felekle Satranç

Felekle Satranç
26.09.2023
A+
A-

Satranç bilir misiniz?

Zor oyundur.

Kazanmak için hep doğru hamleler yapmanız gerekir. Rakibinizin oyun bilgisi ve strateji yeteneği işinizi kolaylaştırabileceği gibi, sizi zora da sokabilir. Rakibinizin hataları oyunun sonunun belirleyicisidir. Son derece zevkli olan bu oyunu insan insana oynarken kazanma olasılığınız da her zaman vardır.

Ama satrancı felek ile oynuyorsanız, iş değişir; kazanmanız rakibinizin biraz da insafına bağlıdır…

Felek satrancı kendi koyduğu kurallar doğrultusunda oynamayı sever. Siz onlarca olasılığı düşünüp, oyunda avantajlı hale geçmeyi hayal ederken, bir hamlesi ile ‘şah’ deyiverir, apışıp kalırsınız. Hesaba katmadığınız, ‘yok artık’ diye nitelendirdiğiniz hatta aklınıza gelse bile ‘hadi canım sende’ diyerek göz ardı ettiğiniz bir hamle karşısında darmadağın olmanız işten bile değildir.

Bir düşünün; sizin hayat satrancınızda kaç kez ‘şah’ dedi felek. On, yirmi, elli belki de çok daha fazla. Her şah denildiğinde bıkmadan, bezmeden, yılmadan oyunu kurtarmak ve yeni hamlelerde bulunmak hiç kolay değil. Bir de rakibinizin asla yorulmadığı gerçeği varken ortada hiç değil.

Ha, bu arada beyaz taşlar da daima ondadır, yani ilk hamleyi o yapar.

İnsan, hayatı sürekli dengeler kurmak üzerine yaşıyor. Planlar ve hedefler üzerine kurguluyor dolayısı ile de her zaman ulaşılacak bir şeyi mutlaka oluyor. Ulaşabilirse ulaşıyor, ulaşamazsa hedef küçültüp yenisine yöneliyor.

Bazen her şeyin yoluna girdiğini düşündüğünüzde, aslında koskoca bir kaosun eşiğinde olabiliyorsunuz, bazen de ‘tamam buraya kadarmış’ diye içinizden geçirirken kucağınızda mükemmel bir fırsat olduğunu fark ediyorsunuz. Dedim ya felek satrancı tamamen kendi kuralları ile oynuyor.

Henüz hayata dair satrancı öğrenmek için gidebileceğiniz bir eğitim kurumu olmadığı için, oyunu öğrenmenin yöntemlerini sizin geliştirmeniz gerekiyor. Bunun olmazsa olmazlarından biri de, yaşam kalitesi denilen olgu. Bu konuda John Mercer Langston’un çok sevdiğim bir sözü vardır; der ki, “Hayatınızın kalitesini, hayatınızdaki insanların kalitesi belirler.” Şöyle bir düşünün yaşadıklarınızı, eminim siz de sorunları kova kova taşıyıp hayatınızın tam ortasına döken bir sürü kalitesizi sayacaksınız içinizden.

Felekle satrancın keyifli tarafları da var elbet. Bir kere sürekli adrenalin salgılamanıza yardımcı oluyor. Böylece sürekli aleste vaziyette kalabiliyorsunuz. Gerçi zaman zaman su içen tavşan misali tedirginlik duygusu yaşasanız da buna zamanla alışıyorsunuz.

İşin en zor tarafı siz oyunu mutlak surette kazanmak zorunda olmanız. Pat’a (satrançta beraberlik) bile bırakma lüksünüz yoktur çoğu kez. Felek içinse bu durum hiç mi hiç mühim değildir. O sizin oyunu kazanıp kaybetmenizle hiç ilgilenmez. Yapar hamlesini, bakar gözünüzün ta içine ve ‘şah’ der. Hadi kurtulun bakalım kurtulabilirseniz hayatınızdaki sayısız açmazlardan birinden. İster piyonu verin, ister atı; hatta veziri bile gözden çıkartmanız gerekebilir. Ne yaparsanız yapın, şahı kaptırmamalısınız.

Şah çekilmesi, aslında iki seçenekli kallavi bir dayatmadır. Ya kurtul, ya da öl anlamına gelir. Çoğu zaman kurtulmak, belli fedakarlıkları göze alabilme cesaretiyle doğru orantılıdır. Kurtulmak için verilen savaş, şah çekilmesini zamanında önleyecek hamleyi yapmak için gösterilecek gayretten çok daha fazla bedel ödetir insana.

Yazının başında satrancı anlatırken, ‘rakibin hatası oyunun sonunu belirler’ demiştim. Felekten hatalı hamle beklemek abesle iştigal olur. O yüzden insanoğlu en az hata ile sürdürmek zorundadır oyunu.

Hadi bir güzel söz daha paylaşayım yazının sonunda; Alexis de Tocqueville’ye ait; “Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev hayattır.”

Satranç müsabakaları uzun sürer. Felekle oynan ise bir ömür boyu…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.