Umudun Bayramı; 1 Mayıs…

Umudun Bayramı; 1 Mayıs…
01.05.2021
A+
A-

Selam tüm okuyuculara, emeğin değerini bilen, emekçinin teri kurumadan hakkını hakkıyla korunmasını savunan tüm adil yüreklere…

***

Bugün 1 Mayıs…

İşçinin, emekçinin, emeğin ve dayanışmanın bayramı…

Bayramlar sevinçtir, mutluluktur… Çünkü kimi zaman bir zaferin, bir fetihin, kurtuluşun, barışın yıldönümü… Kimi zaman dini değerlerimiz doğrultusunda mesela; Ramazan sonrası oruç, fitre veya sahip olduğun maddi varlığından, yaradanın emri doğrultusunda ihtiyaç sahiplerine yardım için ayırdığın zekat gibi dini vecibeleri yerine getirmenin huzuruyla veya kurban bayramında Hz. İbrahim’in Allah’a verdiği söz sebebiyle oğlunu kurban etmeyi düşünürken son anda yaradanın ona helal olan bir hayvanı kurban edebileceğini iletmesi ve bunu bayram olarak kutlamamızın sebebi ise verilen ve tutulan söz, ödül olarak Allah’ın merhameti rahmeti…

Yani dedik ya bayramlar hep bir kurtuluş, barış, tutulan sözler, insanların bu ortak değerlerle kaynaşması, hatırlatılması gibi güzelliklerin yıldönümüdür aslında ve o yüzden mutluluk verir…

O yüzden en mutlu zamanlarımızda deyim olup, dilimize yerleşir: Bayram yeri gibi, midemiz bayram etti gibi…

Peki 1 Mayıs…

Yani bugün neden bayram ilan edilmiş tüm dünyada acaba? Biraz geçmişe gidelim o zaman…

1880’li yıllar, ağırlıklı olarak kol emeğinin kullanıldığı ve çalışma şartlarının çok kötü olduğu yıllardı. Küçük çocukların karın tokluğuna çalıştırılması ve 14-15 saate kadar varan iş günleri söz konusuydu.

Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydılar.

1881 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu, “8 saatlik iş günü” mücadelesini ülke geneline yaymak ve işçilerin kararlılıklarını göstermek amacıyla mücadeleyi yükseltti.

ABD’nin Şikago kentinde 40 bin tekstil işçisinin gerçekleştirdiği eylem kanla bastırıldı. Aynı kentte, bir fabrikada 8 saatlik işgünü için greve çıkan 1400 işçi işten atıldı. Aynı tarihlerde greve çıkanlara ateş açıldı ve 4 işçi yaşamını yitirdi.

Saldırılar, mücadele ateşini söndüremedi, aksine körükledi. ABD ve Kanada’da sendikalar ve diğer örgütlerin yükselttiği mücadele sonucu 1 Mayıs 1886’da yaklaşık 350 bin işçi greve çıktı.

Tarih işçi sınıfının böylesine örgütlü ve kararlı tepkisine ilk kez tanık oluyordu. Tüm ülkede yaşam durdu. İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanıyordu.

İşçilerin bu topyekün isyanı, işverenlerin tepkisini çekti. Chicago’da greve çıkan 40 bin işçinin eylemini bastırmak için, saldırılar düzenlendi. İşverenler grev kırmak için sokak çeteleriyle anlaştı. Sokak çeteleri bir taraftan işçilere saldırıyor, bir taraftan da grev kırıcılığı yapıyordu. Grevci işçilerle sokak çeteleri arasında çıkan kavga sırasında, polisin işçilerin üzerine ateş açması sonucu 4 işçi yaşamını yitirdi.

Hükümet ve işverenler, işçi eylemini kolay kolay içlerine sindiremiyordu. 1 Mayıs sonrası işten atmalar, baskılar yoğunlaştı. Olaylara neden oldukları gerekçesiyle 8 işçi hakkında idam istemiyle dava açıldı.

İşçiler idam cezasına çarptırıldı. Dört işçi önderi Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi.

Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi:

“Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım.”

İşçi önderlerinin cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. ABD’de yaşanan bu olaylar uluslararası işçi örgütlerini harekete geçirdi. II. Enternasyonal 1889’da Paris’te düzenlediği kongrede, Amerikan işçilerinin mücadelesini desteklemek amacıyla dünya çapında gösteriler düzenledi. 1890’dan başlamak üzere 1 Mayıs’ı da, “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul etti.

Peki biz ne zamandır kutluyoruz?

Bir çoğumuzun sandığının aksine aslında bizde de çok uzun yıllar öncesine dayanıyor…

***

Dünyada 1890’lı yıllara uzanan İşçi Bayramı, tarihi kaynaklara göre, Osmanlı Devleti’nde ilk kez İkinci Meşrutiyet’e (1908) kadar uzanır. İlki 1 Mayıs 1909’da Üsküp’te kutlanırken, 1910’da diğer Rumeli şehirlerinde de kutlanmaya başlar. 1911’de Selanik’teki tütün, pamuk ve liman işçileri Türk tarihinde ilk kutlayanlar arasına girer. İstanbul’da ise ilk kez 1912 yılında kutlandığı bilgisi, kaynaklarda yer alır. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşları’nın ardından 1 Mayıs uzun bir aradan sonra ilk kez 1921’de kutlandı. Türkiye Sosyalist Fırkasının (TSF) çağrısı üzerine İstanbul işçileri mayısın birinci pazar günü tatil yaptı. TSF merkezindeki bayramlaşmadan sonra partinin Genel Başkanı Hüseyin Hilmi Bey ve üç delege, sadrazamı ziyaret etti.

Ankara’da da Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkileri çerçevesinde, 1 Mayıs 1922’de işçi bayramı kutlandı. 1 Mayıs 1923’te de ilk kez “resmi” olarak işçi bayramı kutlamaları yapıldı. Ancak, 1924 yılında “kitlesel” 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. Ardından 1925 yılında çıkarılan “Takrir-i Sükun” yasasıyla kutlamalar 1935 yılına kadar yasaklandı.

Cumhuriyet’in ilanından sonra 27 Mayıs 1935 tarihli “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Kanun” ile 1 Mayıs “Bahar Bayramı” olarak kabul edildi. 40 yıla yakın bir zaman diliminde büyük kitlesel bir kutlama olmazken, en kitlesel 1 Mayıs, 1976’da kutlandı. Bu miting Taksim Meydanı’nda yapıldı. O gün Taksim Meydanı’nı 400 bin emekçi doldurdu.

En acı bayram: 1977’de ise saat 14.30’da başlayacak olan kutlamalar için alan, sabahın erken saatlerinde itibaren dolmaya başladı. İşçiler, emekçiler, öğrenciler, kadınlar, çocuklar… bayramlarına sahip çıkmış, coşkularını donanmış ve alanları özgür ruhlarıyla doldurmaya başlamıştı. Taksim alanında, iğne atsan yere düşmeyecek bir katılım vardı. Dönemin DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru çevredeki binalardan halkın üzerine ateş açıldı. Yaşanan paniğin ardından 37 insanımız yaşamını yitirdi ve 200’den fazla insanımız yaralandı.

1978 yılında, önceki yıl yitirilen 37 insanın acısını içinde yaşayan yüzbinler yine Taksim Alanı’ndaydı.

1979 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul’da mitinge izin vermedi, İzmir Konak Meydanı’nda kutlandı. 12Eylül Askeri darbesinin yasaklar zincirinde 1 Mayıs da yeralıyordu. Böylece yeni bir yasaklı dönem başladı. 12 Eylül döneminde resmi tatil olmaktan çıkarılan 1 Mayıs, 30 yıla yakın bir aradan sonra Nisan 2009’da “Emek ve Dayanışma Günü” olarak resmi tatil ilan edildi. Bu 30 yıllık süreçte “illegal” olarak kutlanmaya çalışılan 1 Mayıs’ta pek çok olay ve kayıplar yaşandı maalesef…

2010 yılında uzun bir aradan sonra en geniş kapsamlı kutlamalar gerçekleştirildi. Resmi rakamlara göre 140 bin, gayriresmi rakamlara göre 500 bin kişinin katıldığı kutlamalar Taksim Meydanı’nda olaysız bir şekilde gerçekleşti. 2013 yılında “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” nedeniyle Meydan gösterilere kapatıldı ve belki de 1 Mayıs’la özdeşleşen bir sayfa…

Sonraki yıllarda ise polisin aldığı geniş güvenlik önlemleriyle Valiliğin izin verdiği alanlarda 1 Mayıs kutlamaları sessiz sedasız gerçekleşti. Halbuki bayram neşedir, türküdür, coşkudur… Aslında bundan da öte 1 Mayıs’ı diğer bayramlardan ayıran en önemli husus; diğer bayramların aksine, tutulan vaatlerin tam anlamıyla yerine getirilmemesine, emeğin bir türlü hakkının verilmemesine ve emekçinin hakettiği itibarını bir türlü alamamasına rağmen yine de bunları umut ederek her yıl umudu diri tutmak için kutlanılan özel bir bayramdır. 1 Mayıs ümidin, umuda umut etmekten yılmayan cesur ve güçlü insanların bayramıdır.

Bayramımız, bayramınız kutlu olsun…

ben işçi çocuğuyum evladım

demiryolu atölyesi işçilerinden

emekli Şükrü’nün oğluyum

ekmekle doydu karnım

ekmekle avutuldum

ekmekle korkutuldum

sen sofraya havyar da koysan, kuzu kızartması da

önce ekmeğe varır elim

çilemin adı benim

ekmek kavgası…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.