Yangından önemli notlar…

Yangından önemli notlar…
11.08.2021
A+
A-

Selam tüm okuyuculara ve selam olsun birbiri ardına gelen felaketlerle vatanı için kaygılanan tüm vatansever yüce gönüllere…

Ülkemiz maalesef 28 Temmuz’dan bu yana korkunç bir yangın felaketine maruz kaldı. Büyük ölçüde söndürülse de halen bazı yerlerde az da olsa devam etmekte…Yangınlarda ormanlarımız, ekili alanlarımız, içindeki canlarımız ve yangın sırasında ölen ve halen tedavisi süren vatandaşlarımızla ülke olarak maalesef çok fazla yara aldık… Ve şu an meselemiz bir an önce bu yaraları sarmak, bir daha böyle bir felaket yaşamamak için ilk müdahale ve önleyici tedbirler için ciddi adımlar atmak olmalıdır.

Yangının sebebi, büyük bir alana yayılması ve günlerce söndürülemeyişiyle ilgili tahminler, yorumlar, tepkiler ve savunmalar sürüp giderken; ben de yakınen tanıdığım, yıllarını görevi gereği orman yangınlarıyla mücadeleye vermiş ve yaşadığımız yangın felaketinde de ilk gününden bu yana hâlâ o bölgede olan orman mühendisi arkadaşımla bu konuyla ilgili konuşmak istedim.

Sağ olsun beni kırmadı, belli ki o da felaket yerindeki bir çok ihmalden ötürü çok doluydu. Halen bulunduğu görevden ötürü ismini belirtmemekle beraber zaten önemli olan onun gördüklerini ve görüşlerini almamdı.

İlk sorum; sence yangın kaza mıydı? Yoksa bilinçli çıkarılmış yani sabotaj mıydı? oldu.

Bana bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini bunu bu konuda uzman kişilerin araştırması ve kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini belirtti.

‘Peki ama bazı görsellerde yangının düzgün bir hat olarak yandığını gördük’ dedim. O da; aslında o gördüğünüz ormanlarda herhangi bir yangın durumunda itfaiye ve müdahale araçlarının geçişleri için açılmış emniyet yollarıdır. Fakat o yollar açılırken yapılan hata şu; ormanı koruma amacıyla emniyet yollarının kenarlarında sık selvi ağaçlarının dikilmesi…

Peki neden selvi ağacı?

Çünkü onların dalları kısa zamanda birbirlerine sarıldığı için orda bir tel örgü görevi yapılacağı düşünülmüş. Üstelik bu uygulama sadece bu bölgede değil, bir çok bölgede orman emniyet yollarında uygulanmakta…

O zaman hatalı olan tarafı ne? 

Durum şu ki ormanı koruma adına dikilen bu ağaçlar, çam ağaçlarından çok daha hızlı şekilde yanar ve orman için bırakın emniyeti, risk oluşturur. Sizlerin de bir hat halinde gördükleriniz, yanan bu ağaçların görüntüsü…

Tamam da bu ağaçlar buraya dikilirken, sizin bu bildiklerinizi onlar neden düşünmüyor?

Hah! dedi, zaten bu olayların altındaki sebeplerle aynısı…

Nasıl yani?

Bakın son 10 yıl içinde; ormanlarımız konusunda uzmanlaşmış bir çok kişinin hiç alakası olmayan birimlere ataması yapıldı. Yerine getirilen kişiler de aynı şekilde tabi. İşin kötüsü yeni kişiler eğitime alınmadığı gibi kısıtlı eğitimler ise yine ehil olmayan kişiler tarafından verildi. Hal böyle olunca ormanlarımızı koruma adına selvi ağaçlarından tutun, orman yangınlarında bile tamamen bir bilinçsizlik hakim oldu. Bunu nihayet anlayan bir kaç üst düzey kişi, o yüzden bu yangında benim gibi 1-2 kişiyi birimlerimizden buraya göreve çağırdı. Ama tabi ki sözde koordinasyon yönetimi yine başkalarındaydı. Zaten bir koordinasyondan söz etmek de ne kadar doğru olur, bilemiyorum…

Neden derseniz? Şöyle ki; yangın alanına ilk gittiğinizde hızlı bir plan, yönlendirme yapılır, koordine edilir ve herkes nereye gideceğini, ne yapacağını bilerek dağılır. Fakat biz yangın başlar başlamaz gittiğimiz halde kesinlikle böyle bir planlama yapılmadı. Yani bir nevi herkes kendi kafasına göre çabaladı. Düşünün bu bölgeyi bilmiyorsunuz, o bölgedeki yetkililerden bir yönlendirme yok ve siz tamamen kendi tecrübelerinize dayanarak ekibinize yön vermeye çalışıyorsunuz. Kaldı ki ilk başta söylediğim gibi çoğunluğu eğitim almamış, bu konuda yetiştirilmemiş personel. Bir ara Antalya Orman Müdürlüğünden gelen bir gruba gözüm ilişti. Sözde ekibini yangın müdahalesiyle ilgili bilgilendiriyordu (eğitim o arada veriliyor yani) Aman Allah’ım dedim, bu yangın eğitmeniyse umarım söndüreceklerine inşallah daha çok alevlenmesine sebep olmazlar.

Evet, bu bilgisizlik maalesef ihmallere de veya bilinçsiz kararlara da yol açıyordu. Mesela önemli bir örnek vereyim; biz yola çıktığımızda araç gereçlerimizle beraber son yıllarda geliştirilen ve yangınların söndürülmesinde önemli bir kimyasal soğutucu olan yangın mahalinde 24 saat etkili ve köpük malzemeye göre üstelik fiyatı da yüzde 28 daha düşük olan FE3 maddesinden 30 tondan fazla yangın bölgesine götürdük. Bu maddenin özelliği yangın köpükleri sıkıldığı yerde 3-4 saat koruma özelliği varsa FE3’lerin 24 saat… Yani yangının sıçrama ihtimali yüksek bir yere sıkıldığında 24 saat bu alanı koruyabiliyor ve tabi ki siz de o arada gelecek yangını söndürme zamanını kazanıyorsunuz. Fakat burada biz 16 tonunu kullandıktan sonra havuzda kalan yarısına yakın FE3’leri kullanmamıza izin verilmedi. Bunda ben asla art niyet aramıyorum. Mesele; bu maddenin içeriğinden ve öneminden bile haberdar olmamaları, gerekli dahi görmemeleri ve orda söz sahibi olmaları. Tamamen yangın konusunda eğitimsiz tecrübesiz elemanlardan oluşan Orman Genel Müdürlüğü’nün yangını önleme konusundaki beceriksizliği bence yangının bu boyuta gelmesinin başlıca sebepleri arasındadır. Bunun yanında personelle ilgili bir başka durum; sayı olarak da oldukça yetersiz oluşlarıydı. Çünkü şöyle bir durum da var; Tamam! Bilgi, yetersiz elemanlar dışında insan gücü olarak yardım edecek kişiler de çok mühimdir. Özellikle araçlardan bazen 1 kilometre uzağa hortumu çekeceğiz ama üç kişiyiz başka kimse yok. Yani size yardım edecek yeterli sayıda kurumun elemanı yok.

Aslında bu durumda ilginç… Mesela onca işsiz varken bazı kurumlara 1 kişinin yapacağı iş için 10 kişi alınırken, ki buna halk eğitim merkezinde gözümle şahit oldum. Kurs kaydı için 1 kişi yeterliyken, 10 kişi alınmış. Ve herhangi bir kursiyer geldiğinde çok bezgin bir şekilde birbirlerine “sıra sendeydi” diyerek kayıt alınıyor. Sebebi o sırada önlerindeki kurabiyeler, çaylar eşliğinde sohbet etmeleri ve gelen kişinin muhabbeti bölmesi… Bazı kurumlarda hal böyleyken böylesine mühim bir kurumda personel sıkıntısı yaşanması çok ilginç gerçekten. 

Allahtan vatandaşlar bu konuda alabildiğince yardım ediyorlardı. Zaten gözlemlerime göre gönüllüler, STK’lar ve köylüler bizden çok daha koordineli ve planlı çalışıyorlardı. Orda bize en çok lazım olan insan gücü bu kişiler sayesinde sağlanmıştır. Boşta kalan hiç kimse yoktu. Öyle güzel bir düzen kurmuşlardı ki; bir kısım hep bizimle beraber yangına müdahale ederken, diğer kısım ise toplanma yerlerinde vatandaşlardan gelen yiyecek içecek desteklerini bize dağıtıyordu. Bu anlamda da kolilerce yardım paketleri ulaştıran vatandaşlarımıza da ayrıca teşekkür etmek gerekir.

Peki havadan müdahale hakkında ne söylemek istersin?

Maalesef o hususta da durum aslında çok farklı değil… Evet, havadan destekte geç kalındı. Dikkat edersen yetersizden ziyade geç kalındı diyorum. Çünkü havadan destek yangınlarda büyümeden yapılır, büyümüş yangınlarda risklidir. Uçak ve helikopter yakın mesafede hedefe müdahale edebilir. Ama iyice büyümüş alevlerde o mesafeye indiği gibi teknik olarak motor devre dışı olup uçak, helikopter düşecektir. Bunun yanında mutlaka günlerce süren bu yangınlarda müdahale edilebilir noktalar vardı ve hava aracı eksikliği hissedildi. Ama maalesef şu noktayı mutlaka belirtmek isterim; deminden beri ısrarla bahsettiğim sebep bu konuda da geçerli. Uçan görevlilerin yangın konusunda yeterli bilgi sahibi olmadıklarından yangına doğru zamanda, doğru bir şekilde müdahale etmek zorlaşmış, yangına müdahale işi, pilotun inisiyatifine kalmıştır. Uçak ve helikopterlerde şu anda çalıştırılan personelin teknik personel olmaması bunun malum sebebidir. Kaldı ki geçmişte bu işi mühendisler yapmaktaydı.

Bunun dışında THK uçakları için de şunu söylemek isterim; söylenilen 1250-1500 litre arası su kapasitesinde değil, bu uçakların kapasitesi 4900 litre almaktadır. Yakın geçmişte biz kurum olarak bu uçakların tamirini üstlenerek kullanmayı önersek de THK’nın yanıtı; tamirini yapın, tekrar bize verin ve bizden kiralayın olmuştur. Bu yüzden de anlaşmaya varılamamıştır. Kaldı ki tamir bakım ya da teknoloji yenilemesi yerine (CL 215)’lerin yerine (CL 450) tipi uçakların kullanılması daha uygun olur.

Peki yangın müdahaleleri dışında önlemeyle ilgili de söylemek istediğiniz bir şey var mı?

30 yıla yakın ormanlarla, daha doğrusu orman yangınlarıyla iç içe olan birisi olarak şu hususun önemini belirtmek isterim: orman içinde kurulmuş köyler veya yakın yerleşim birimlerinin çevresi mutlaka 8 metre genişliğinde yolla çevrilmelidir. Bu ormanı, insan kaynaklı yangınlardan korumak adına hayati bir önlemdir. Üstelik bu benim söylemim de değildir. Bu konuyla alakalı bir çok uzmanın bildiği, yazıya geçirilmiş, olması mutlak önlemdir. Biz, bunun çabasını çok versek de maalesef hâla durum devam etmektedir.

Peki son olarak değinmek istediğiniz bir konu var mı?

Yangın süresince yanımızda canla başla çalışan tüm gönüllülerimize ekiplerimize çok teşekkür ediyorum ama şunu da özellikle söylemezsem haksızlık etmiş olurum. Yangın müdahalesinde bir çok belediye ekipleri oradaydı, sağ olsunlar. Ama İBB’nin gelen her ekibinin başında, mutlak bir uzman müdür ve deneyimli elemanları vardı ve müdahale sırasında bunun faydasını fazlasıyla gördük. Bu bağlamda onlara da ayrıca teşekkür etmek gerekir bence…

Peki şunu çok merak ediyorum: binlerce hektar yanan, yok olan alan ormanımız eski halini alır mı? dedim.

Üzülme! Mutlaka doğa yine kendini yeniler, dedi.

Ne kadar süre sonra sence, dedim

5 yıla kadar yeşerir. Ama eski halini alması belki 50, belki 60 yıl, dedi.

***

Bu cevap, elimizde olan fakat değerini bilemediğimiz bu güzelliği bizim bir daha göremeyeceğimizin acısını yaşatırken, çocuklarımızın göreceği umudunu koymuştu içimize…

Ve hâla yitirmediğimiz güzelliklerimize daha bir ihtimam göstermemiz gerektiğini de…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.