Seyirtepe’den Adıyaman Ovasına Kederli Bakış…(II)

Seyirtepe’den Adıyaman Ovasına Kederli Bakış…(II)
29.05.2023
A+
A-

Adıyaman’da deprem gönüllüsü olarak kaldığımız süreçte;

Kızılay’ın organize ettiği yerlerde; örneğin üniversite kampüsünde, yeni yemekhanenin kurulumu aşamasında, yerlerin temizlenerek, ocak malzemelerinin taşınması ve yerleştirilmesi, soğuk hava depolarına uygunsuz şekilde doldurulan gıdaların, özenle yeni yerlerine konulması ve istiflenmesi, dışarıdan gelen gıdaların yemekhaneye nakliyesi, çadır kentlerde yaşayanlara akşam yemeklerinin verilmesi, kapalı spor salonu içindeki ‘sosyal market’ denilen yerde, vatandaşlarımıza erzak vb. ihtiyaçlarını dağıtmak hizmeti vermek gibi işleri yapmaktan dolayı gurur duyduk.

Kızılay’ın bu süreçte; deprem gerçeğine karşı organizasyonu ve iletişim konusundaki yetersizliğini canlı olarak görmek bizleri hayretler içinde bıraktı.

Depremzedelerle sıcak iletişimin en uygun ortamı, adına, ‘sosyal market’ denilen, gıda ve diğer ihtiyaçlarını 15 günde bir karşılayacak market tipi yerde buluşmak bizler için çok önemliydi.

Bizler, toplum olarak sabah kahvaltısında zeytin, peynir, reçel, yumurta, domates vb. gıdaları yeriz.

Ama ne yazık ki ‘sosyal markette’ kaldığımız 2 gün boyunca, zeytin, peynir ve reçel yerine ithal ton balığı ile bizlerin damak tadına uygun olmayan yine ithal sebze sosu vermek zorunda kaldık. Kahvaltılığın bittiğini yetkililere ilettiğimiz halde, temin edilememesi üzüntü verici idi.

Yöre halkı, hiç tatmadığı ton balığı ile sebze sosunu, bizlerin almaları yönündeki taleplerini zorla da olsa yerine getirdiler. Keşke, ton balığı yerine bolca peynir ve zeytin verebilseydik…

Yine, şiddetli yağmur yağacağı AFAD tarafından bizlere bildirilmesine rağmen, dışarıda açık havada yüzlerce çocuk ve yaşlı hijyen bezlerinin yağmur altında zarar görmesi, (telef olmaları) bizleri derin üzüntüye boğdu.

İçeriye taşınması esnasında da gerekli özenin gösterilmemesi gerçeğini halen hissetmekteyim. Arkadaşlarımın ‘insani ve vicdani isyanı’, halen gözümün önündedir.

Bu tür hijyenik ürünlerin özenle korunmaması ve ihtiyaç sahiplerine teslimindeki özensizlik, bizleri ‘israf’ ve ‘organize olamamak’ kavramının önemini anımsattı.

Güzel ülkemin yardımsever insanlarının, firmalarının, STK’larının ve yurt dışından gelen her türlü bağışları; özenle korunması ve ihtiyaç sahiplerine en kısa sürede teslimi konusunda gerekli önlemler acilen alınmalıdır.

Sosyal markette, depremzedelere mevcut erzakları vermek ve onlarla kısa da olsa sohbet edebilmek özel bir duygu yoğunluğunu birlikte oluşurdu.

Çoğunluğunun evleri yıkılmış, üzerlerindeki giysilerinden başka bir şeyi olmayıp, anneleri, babaları, çocukları, amcaları, yeğenlerini bu depremde kaybetmiş vatandaşlarımız ile konuşmak, onları dinlemek ve kendimi onların yerine koymak bizler için gerçekten zordu.

Elbette yaşam için gıdaya ihtiyaçları vardı, ama yüzlerindeki hüzün, garibanlık ve yokluk duygusu her hali ile belliydi. Birçok kez, verdiğim bir gıdayı bile, ‘evimde var, teşekkür ederim. İhtiyacı olan alsın’ şeklindeki bir yaklaşımları çok önemliydi.

Adlarını bilmesek bile, onlara buradan selam olsun, güzel yürekli insanlar…

Beni etkileyen olaylardan birisi de, yeni doğum yapan bir genç bayanın, kundak içindeki 10-15 günlük bebeğini, aniden benim kucağıma vererek, erzak almak peşinde koşmasıdır.

Şaştım kaldım…

Uzun süre elimde gezdirdiğim bebek, maşallah çok tatlıydı ve bu bebek yaşamını çadır içinde sürdürecekti. Annesinin, bebeği elime tutuşturması ve gitmesi karşısında, arkadaşlarla bebeğe bakma süresi sonucunda, bebeğin annesini aramak yoluna koyuldum.

Bir ara endişeye kapılıp, annenin bebeği bırakıp kaçtığı olgusunu bile düşünmem, hoş değildi. Utandım…

Öyle bir kısa zaman aralığında gelişen süreçte, annenin yüzünü bile hatırlayamadım, şoklar içinde kaldım.

Neyse ki anne, 20 dakika sonra elindeki gıdalarla birlikte yanımıza gelip, bebeği teslim aldı, teşekkür etti.

Tek başına bebeği ile gelip, erzak almak zorunda kalmasının sebebini, korkumdan anneye soramadım…

İnşallah, bebeğin babası, ‘sağdır’ diye, olumlu düşünmek yoluna giderek, vicdanımı rahat tutmak istedim…

Keşke, o güzelim insanlara, ellerinde erzak torbaları ile taşımak yerine, bir görevli ve market arabaları eşliğinde sıcak bir an hissettirebilseydik…

Amaç sadece erzak verebilmek değil, onun yanında olduğumuz gibi güzel bir hissi verebilmektir…

***

Diğer bir özel olay ise; Sivas Orman İşletme Müdürlüğü’nden, yardım için buraya gelen üç güzel kalpli arkadaş ile yaşadığımız anı oldu. Müdürlüğü aradığım halde o güzel insanlara ulaşamamak beni çok üzdü.

Akşam yemeği vermek için gittiğimiz bir mahallede, gerek yemeklerin arabadan indirilmesi ve gerekse dağıtılması konusunda yanımızdan ayrılmayan, sevecen ve sempatik 7-8 yaşlarındaki erkek çocuğun varlığı, Metin Enengin ile dikkatimizi çekti.

Sivas’tan gelen arkadaşlara sorduğumuzda aldığımız yanıt, bizleri deprem olgusunun kahreden acı yanını gösterdi.

Bize anlatılan, o çocuğun depremde annesini kaybettiği, babasının da psikolojik bunalıma girerek çocuğu terk etmesi ve çocuğa, akrabalarının sahip çıkması…

Yemek mi dağıtalım, çocuğa daha çok ilgi mi gösterelim!!!

Bu ikilem içinde kaldık, desem.

Ertesi gün, Bursa’dan deprem çocukları için bizlerin ve arkadaşlarımın aldığı çikolata/gofret vb. yiyecek ve balonların dağıtımı konusunda o güzel çocuktan yardım isteyerek, onunla iş bölümü yapmak mutlulukların en güzeliydi.

Depremlerin, çocuklar üzerindeki sosyolojik ve psikolojik açıdan yıkıcı sonuçlarını ortadan kaldırmak için her türlü desteğin, gerek kamusal, gerekse özel sektörce verilmesi çok önemli.

Lütfen, kendimizi onların yerine koyalım…

Beni üzen anılar yanında, sevindiren bir olay da, ulaşım sorumlumuz Mustafa Yakışan’ın, bizleri sıcacık ve sevgi dolu evine çay içmeye davet etmesidir.

Ailesi ile tanışmak, soğuk havada kömür sobasının ısıttığı odada, sıcacık çay eşliğinde ev yapımı pestil ikramı muhteşemdi. Ailesiyle sohbet etmekten dolayı mutlu olduk, teşekkürler…

Bizler sadece Adıyaman gerçeğini gördük ve kendimi onlar yerine koydum…

Lütfen düşünün, deprem olmuş ve göçük altındayız.

Her şeyimiz gitmiş,

Canımız, oğlumuz, halamız, teyzemiz, evimiz…!!!

Siyaset, deprem gerçeğinin önüne geçmeli,

Ve,

Deprem olgusuna,

Canlarımızı kaybetmeden, tüm toplumca birlikte, elbirliği ile göğüs gerelim…

Gittik, gördük, acımız çok çok büyük….

Sağlık, sevgi ve hoşgörü ile kalınız…

YORUMLAR

  1. İdris Sever dedi ki:

    Emeğinize, gönlünüze, kaleminize sağlık. Selamlar, saygılar, sevgiler…

    1. TANSEL Saylı dedi ki:

      İdris Kardeşim, çok teşekkürler, selamlar….

  2. Fevzi dedi ki:

    Baştan şunu belirteyim çabalarınız takdire değer diğer yandan saydığınız olumsuzluklara yöre halkının tepkisi seçimlerde büyük oldu bir başka konu 20 küsür yıldır verdiğimiz deprem vergileri ne oldu

    1. TANSEL Saylı dedi ki:

      Fevzi Bey’ciğim, maalesef yöre halkının kaybı çok büyük… Kader olgusunu, toplumun benliğinden silmediğimiz süreçte daha çok doğal afetlerde kayıp verirriz, teşekkürler…