Türk çiftçisi Virjin Adalarında…

Türk çiftçisi Virjin Adalarında…
21.01.2021
A+
A-

”Türkiye’nin mevcut tarım toprakları yetmediğinden olsa gerek Hollanda çiftçisi gibi dünyaya açılan Türk çiftçisi, dünyanın en geniş ve en mümbit tarım topraklarına sahip Virjin Adasına çıkarma yaparak orada tarımsal faaliyetlere başladı.

Hollanda hükümetinden geri kalmayan Türk hükümeti de Hollanda hükümetinin dünyanın farklı ülkelerinde üretim yapan çiftçisine yaptığı desteğin daha fazlası olan 1.6 milyar doları, bir seferde ve tereddütsüz bir şekilde Virjin Adasında üretim yapan kendi çiftçisine gönderdi.

Bunun üzerine tarımda gelişmiş tüm ülkelerin hükümetleri, Türk hükümetinin kendi çiftçisine yaptığı bu emsalsiz destek karşısında sersemledi.”

Ne bomba haber, değil mi ama? Yoksa bu açıklama sizi şaşırttı mı? Şaşırmakta haklısınız tabi, çünkü yok böyle bir şey. Keşke olsaydı!

Peki, olan ne, ona bir bakalım:

Birileri, öncelikli görevi Türk çiftçisine finansal kaynak sağlamak olan Ziraat Bankasının yaklaşık 1 milyar 640 milyon dolarlık   parasını, yine Ziraat Bankası üzerinden ve dünyada eşi benzeri olmayan bir yöntemle kendilerine aktarıyor. Yaptıkları işe de “kredi kullandırılması” adını veriyor.

Krediyi veren Ziraat Bankası. Krediyi alan Turkcell’in Virjin Adasındaki şirketi. Krediyi veren Ziraat Bankası Genel Müdürü, aynı zamanda krediyi alan Turkcell’in de yönetim kurulu üyesi. Ve Turkcell’in yüzde 26.2 hissesine sahip Varlık Fonunun da yönetimindeki kişi. Sahiden de hacı bu ne iş?

Bunu yapanlar önce devletin aklını almış olmalılar. Devletin aklı olmayınca milletin aklını hiçe saymak ya da onunla alay etmek daha da kolaylaşıyor çünkü. O zaman ekonominin kuralları, banka kanunu, ticaret kanunu gibi kaidelerin de hiçbir önemi kalmıyor.

Zaten devlet aklının işlediği bir ülkede bunun milyonda biri bir hukuksuzluk yaşansa, konuyla ilgili yetkililerin tamamı istifa eder veya görevden alınır. Bizde tam tersi; ödüllendiriliyor. Ödüllendirildikçe de öncekinden daha beteri yapılıyor ve bu döngü devam ediyor.

E tabi, Türkiye’de tarım alanlarıyla birlikte çiftçilerin sayısı da azalınca, tarımsal faaliyetler için ayrılması gereken kaynakların, paraya ihtiyacı olan ofşor hesaplarına aktarılmasının önüne de geçilemiyor!

Bir kere memleketin ekseni tümüyle kaymış durumda. Memleketin ekseninin kaymasını önleyemeyen millet, kendi parasının, akıbetinin ne olacağı bilinmese de cebinden çıkıp birilerinin cebine gitmesini nasıl önleyecek?

Köyde, kırsalda doğmuş, büyümüş yurttaşlarımız daha iyi bilir; Anadolu’nun hemen her yöresinde hırsızlar deresi, hırsızlar koyağı, hırsızlar geçidi, hırsızlar tepesi diye adlandırılan mevkiler bulunur. Adından da anlaşılacağı üzere, köyün ağasından paşasından onay alıp kimsesiz fakir fukaranın koyununa, ineğine, atına, harmanına göz dikenler, çaldıklarını buralarda buharlaştırırlarmış.

Şimdi, para dediğimiz şey bir ödeme aracı da olsa aynı zamanda ekonomik bir değerdir. Peki bu ekonomik değerin, ekonominin işlerlik kazanmadığı bir sayfiye yerinde ne işi olabilir. Hele ki bu para Türk halkının vergileriyle ‘Türk çiftçisine kredi olarak verilsin’ diye bir kamu bankası olan Ziraat Bankasının kasasında değerlenmesi gereken paraysa!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.