Toprak satışı

Toprak satışı
15.02.2024
A+
A-

TÜRKİYE’NİN FİLİSTİNLEŞME YÜZYILI (6)

TOPRAK SATIŞI 

Büyük Ortadoğu Projesi eş başkanlığı yaptığından beri Türkiye görünür şekilde her geçen gün biraz daha Filistinleşiyor.

İlk toprak satışı ihaneti, Amerika’nın Türkiye’nin başına sardığı Özal’la başlamıştı. Özal, başbakanlığı döneminde İstanbul’da boğaz manzaralı Sevda Tepesini bir Arap şeyhine satmaya kalkmış, halkın onurlu tepkisi karşısında vazgeçilmişti.

Dünyanın her yerinde fabrika kurarsınız, dükkan açarsınız, ev alırsınız ancak bu taşınmazların üzerinde bulunduğu toprağın mülkiyeti o devletindir. Hiçbir memlekette toprak satışı mümkün değilken, Türkiye’nin Filistinlilerden de beter bir şekilde önce bütün varlıklarını sonra da vatanını parsel parsel yabancılara satması, dünyada ikinci örnektir.

Türkiye’de siyaset, milletin iradesini egemen kılan meclisi işlevsiz, meclisteki muhalefeti de etkisiz bırakarak yapılmaktadır. Herkesin aynı anda ve bağırarak konuşması, halkın boynunu büken sorunlara çözüm üretilmesini engellemekte, meclisin halkın nazarındaki itibarını da yok etmektedir. Gerçi muhalefetin ölüm döşeğindeki Türkiye’yi, elindeki aspirini sallamaktan gayrı iyileştireceğine dair söylediği bir şey yok ya! İktidar zaten halktan tamamen kopuk olan saray demektir artık. Dolayısıyla sarayın ses geçirmeyen duvarları arasında, savaş meydanlarında ecdadın kanıyla kazanılan vatan toprağının ne kadarının yabancılara pazarlandığını da halk yeterince bilmiyor.

Cumhuriyet rejiminde Türk milletinin iki önemli unsuru vardı; biri dünyanın en verimli ve stratejik topraklarını işleyen köylüsü, diğeri onu koruyan askeriydi. Köylü, memleketin hakiki sahibi ve efendisiydi. Toprağın kıymetini en iyi köylü biliyordu. Toprak aynı zamanda vatandır. Vatanın kıymetini ise en iyi onu hayatı pahasına koruyan asker biliyordu. Saray rejimi köylüyü köyünden, toprağından çekip esir kamplarına çevirdiği kent varoşlarında sadakaya muhtaç duruma soktu. Askerin de hesabına gelmeyenini hapse attı veya emekli etti, bir kısmını tarikatlara pay etti, kalanlara da Atatürk’e, Cumhuriyete ve Arap bedevileri gibi yaşamayanlara küfredenleri dinlettirip, muhalefete saldıranları da alkışlattırıyor.

Vatan, kıymeti en çok bilinmesi, özen gösterilmesi, korunması gereken varlık iken karası da mavisi de yandaş müteahhitlere ve parayı basan yabancılara peşkeş çekilmektedir. Nerdeyse maden sahası olarak ayrılmamış bir karış alan kalmadı. Yandaşı yabancısı sıfır sermayeyle maden çıkarıyor. Zira milletin kamu bankalarındaki parası, bu katliamı yapsınlar diye bunların şirketlerine kredi olarak veriliyor. Yani halkın parasıyla vatan delik deşik ediliyor, elekten geçiriliyor, cevherler ayıklanıp götürülüyor, geride insanlar, hayvanlar, bitkiler için yaşanılır olmaktan çıkmış kirli, zehirli bir çöl bırakılıyor. Denizler ve sulak alanlar korunmuyor. Kentlerde deprem toplanma alanı kalmazken, kırsalda ekilecek, hayvan otlatılacak yer kalmadı. Ormanlar, ormanlık alan statüsünden çıkarılmakta, talan edilmekte, yangınlara maruz bırakılmakta.

Toprakların, konutların, kamu varlıklarının yangından mal kaçırırcasına satıp savuşturulmasına halkın sessiz kalması ise anlaşılır gibi değil! Yeterli ve sağlıklı beslenememesi onun sağlıklı düşünememesine yol açmış olabilir mi, o da doğa, toprak, yurt ve yaşamla olan bağını tümden koparmış olabilir mi bilemeyiz. Vatan toprağının kim oldukları bilinmeyen yabancılara satılması, gelecekte Türkiye’nin egemenliğini bile tartışılır hale sokağını göz ardı etmemek lazım. Lozan ve Montrö bile tartışmaya açılmak istendiğine göre..!

Bir başka neden de şimdiye kadar ki Araplaşma sürecinin Türk halkının yüksek karakterinde bir aşınmaya yol açmış olma ihtimalidir. Yoksa insan, memleketinin elden gittiğini görmez mi? Görüp de sesini çıkarmaz mı?

  • Önder Gümüş/15 Şubat 2024

Yarın: Vatandaşlık Satışı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.