Sapıklığın salgını…

Sapıklığın salgını…
13.03.2021
A+
A-

Dilimde dolanan demir tadını yeni yıkanmış kilimin üzerine tükürüyorum. Boğazıma dayanmış ekmek bıçağı, beni ölüme dokunabileceğim kadar yaklaştırıyor. Gırtlağımı acıtan gözyaşlarım, katilimde bir merhamet parçacığı oluşturamıyor, onda tek görebildiğim hastalık oluyor.

Nefretin, güce olan açlığın, genlerine kazınmış öfkenin hastalığı. Masum bir ruhun kanıyla kirlenmiş avuçlarıyla başımı okşuyor ve gözlerinin içindeki çocukluğa şahit oluyorum.

Bu salgına daha yakalanmamış bir çocuk eski püskü bir kanepenin kenarına tünemiş, yerde yatan kadının sonsuz yolculuğuna çıkmış ruhunu arıyor. Sıcak kızıllık, tüm duvarlara tünemiş, kendisini akıtana küfürler savuruyor.

Yalın ayaklı, sessizliğin verdiği soğukla titreyen bu beden, topuklarını kırmızıya boyayarak evden çıkıyor ve sokağın karanlığında göz alıcı sarı ışıkların altına oturuyor.

Saf gözleri, bunaltıcı bir günün başladığını haber veren güneşin doğuşuna kadar göğe takılıyor. Fakat gözbebeklerini ne güneş aydınlatabiliyor, ne de uçsuz mavilik. Babasının bulaşıcı sapıklığı onun ruhunu o kanlı geceye hapsediyor ve bıçak, sıcak kızıllığımla duvarlara vahşetin portresini çiziyor.

YORUMLAR

  1. Semih dedi ki:

    Yazımın ve betimlemelerin harikalığı ve konunun iğrençliği ve kendi ırkıkızden, cinsimizden nefret ettiriciliği…

  2. Hanım dedi ki:

    Başarılı bir yazı ve his aktarımı. Başarılarının devamını dilerim.