Peygamberler, bilgeler ve cumhuriyet…

Peygamberler, bilgeler ve cumhuriyet…
28.10.2022
A+
A-

Türkiye’de siyaset, bir seyirlik oyuna dönüşmüş durumda. Çok partili siyasi hayata geçildiğinden bu yana bu hep böyle. Son perde bugünlerde oynanıyor: “Kahramanlar geçidi” seremonisiyle!

Başrol oyuncularından biri, Sn. Erdoğan’ın eş başkanı olduğu Büyük Ortadoğu Projesine alet olmak istemeyen Türk Silahlı Kuvvetlerine düzenlenen kumpasın kurbanlarından bir teğmen.

Teğmen, altı yıl süren mahkeme ve hapis sürecinde kumpas mağduru olduğunu, kumpasın siyasi ayağının AKP hükümeti olduğunu, kendisinin de Atatürk’ün askeri olduğu için bu kumpasa maruz bırakıldığını dilinden hiç düşürmemişti. Yaşadıkları onu kahraman yapmış, CHP de kendisini milletvekili seçmişti.

İşte o kahraman, “o sürecin siyasi sorumlusudur” dediği AKP’ye geçti, törenle. O gün “Atatürk’ün askeriyim” dediği için AKP’nin karşısındaydı, bugün AKP’nin içinde ama bu kez “Atatürk’ün askeri olarak buradayım” diyor!

Diğer kahramanımız eski bir bakan. AKP’de bakan koltuğuna oturtulacak kadar güçlü bir figürdü. Türkiye’nin yoksullukta, yolsuzlukta, yasaklarda dünya birinciliğine yükselmesinden, hele Türk tarımının bitirilmesinden birinci derecede sorumluydu. Ama sütten çıkmış ak kaşık gibi iktidar halefi İYİ Parti’nin saflarına geçti, o da törenle. Bu tür rüzgar güllerinden kurtulmaya ihtiyacı olan ülkemizde seçime kadar kim bilir daha kaç kahraman geçecek bu tozlu meydandan!

Bir şeyin, önce kendisi sonra kendi zıddı olması galiba Türkiye şartlarında mümkün olabiliyor! Eğer ilaç niyetine de olsa Sokrates’in izindeki sorgulayıcılar, Kant’ın izindeki ahlaklılar olsaydı, şartlar topaç döndürmeye pek de elverişli olmayacaktı Türkiye’de.

İktidar partisindeki çözülme, Türk siyasetindeki kaçınılmaz sonuçlardan birinin her zamanki tekrarıdır. Siyasi ahlak, kendi döneminde ülkeyi dünyaya kıyasla hak ettiği yere taşıyamamış politikacıların şapkasını alıp kenara çekilmesini gerektirir. Halka kötülük etmeye yeminliymişçesine kendisine yeniden seçilme garantisi veren bir partiye geçmeleri, salt kendi ikballeri peşinde olduklarının göstergesidir.

Anlaşılıyor ki Nietzsche boşuna, ”Doğunun peygamberleri, batının da bilgeleri vardır” dememiş! Ortadoğu’da yüz yirmi dört bin, Hindistan ve Asya’nın geri kalanında kim bilir kaç katı peygamber gelmiş geçmiş, bir o kadar da tanrı. Peygamberleri olan toplumların hiçbir zaman bir altın çağı olmadı. İlk günden bu yana cehalet ve yoksulluk içinde debeleniyorlar. Oysa batının, ilkçağdan beri yön gösteren yıldızlar misali bilgeleri var. Bilgeler, “bir çalının arkasından bana seslenen tanrı ile konuştum”, “ben tanrının oğluyum”, “tanrı melekleri ile bana vahiy iletiyor” demez. Akılları ile düşünür, varlık nedenlerini sorgular, herkesle diyalog kurarlar. Böylece doğunun yasaları peygamberlerin vahyine, batının yasaları da bilgelerin akıllarıyla ürettikleri düşünce sistematiğine dayanır. Dolayısıyla temelinde akıl ve bilim, hedefinde yüksek idealler olduğu için batı medeniyeti ileri bir medeniyettir.

Türkiye’de siyasal İslam devreye sokulduğundan beri peygamberlerin yerini tarikat şeyhleri ile politikacılar almıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra birlikte yaptıkları şey, aklın ve bilimin eseri olan demokratik ve laik Cumhuriyetin içini boşaltmak, bile isteye ülkeye verdikleri zarardan, halka ettikleri kötülüklerden de Allah’ı sorumlu tutmaktır.

Atatürk bu yüzden batı medeniyetini ulaşılması gereken çağdaş uygarlık düzeyi olarak Türk milletine hedef göstermiştir. Çünkü aklın egemen olduğu batı medeniyetinde kimse kimseye kul olmaz, herkesin herkesten hesap sormaya hakkı vardır. Yasaları; dini siyasetin dışında tutan, aklı ile düşünen ve kültürel birikimiyle düşüncenin sınırlarını insanların mutluluğu yararına zorlayan bilgili kişiler yapar. Atatürk’ün “Cumhuriyet fazilettir” demesi, yasa yapıcılarının da erdemli kişiler olmasını gerektirir. Erdemden yoksun iş takipçilerinin, paragözlerin, fırsatçıların, yalakaların, fırıldakların ve bilgisizlerin yasalarını yaptığı memleketlerin ise vay haline!

Türkiye Cumhuriyeti yüz yaşında. Gelinen noktada Cumhuriyet karşıtlarınca kurulduğu zamandaki kazanımlarından ve idealindeki beklentilerinden neredeyse tümüyle uzaklaştırılarak bir yol kavşağına sürüklenmiştir; ya kurulurkenki aslına dönüp eski gücüne, saygınlığına kavuşacak ya da devletin kamusal gücünü kendi iktidarının saltanatı aracına dönüştürenlerin şahsi menfaatleri karşılığında başkalarına yem olacaktır.

Buna meydan vermeyecek olan Türk Milletinin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.

YORUMLAR

  1. Selman Çiğdem dedi ki:

    Yüreğine, eline sağlık. Kalemin kırılmasın, bizleri aydınlatsın hep. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Selam ve sevgiler.