Konu: Doğa ve Doğamız

Konu: Doğa ve Doğamız
19.03.2021
A+
A-

Problemlerden uzaklaştığımız, çözümleri onda bulduğumuz, en güzel sığınağımızdır.

Parçasıyken ve ona ait iken bizi özgür kılar.

Zihnimize, ruhumuza, bedenimize iyi gelir.

Hiçbir çaba göstermeksizin kendisine ekleniriz.

Eşitlikcidir, adaletlidir, herkesi kucaklar.

Tozuyla, otuyla, çamuruyla, dikeniyle… kusur görmeksizin kabul eder canlı, cansız demeden.

Barındırdığı tüm varlıkların sonunu bilen kusursuzluğunu yüceltmeyen, ışık saçmasına, açmasına zaman ve zemin hazırlayandır.

Masumiyete inanır ve özenle yaşatır.

Dikkatimizi yormaz. Sinirlerimizi yatıştırır.

Kalbimizi yumuşatır.

Sanata ilham verir. Müziğin bahçesidir.

Bilime yol gösterir. Bilgisini kullanarak tasarlarız araca, gerece, cihza, makineye… dönüştürürüz.

Doğumu da, ölümü de sükunetle karşılar. İkisine de yer vardır içinde.

Sürekli bir varoluşa hizmet eder.

Öylesine doğal, alkış beklemeyen öylesine alçakgönüllüdür ki cümle mahlukatı besler, büyütür, giydirir, barındırır, yaşatır da bu işten hiçbir kazancı yoktur; aksine tüm kötü eylemlerimize sessizce katlanır, vermekten vazgeçmez.

Her şeyi birarada tutar. Ayırmaz. Dışlamaz. Sarar sarmalar.

Afetlerle kükreyerek sadece bizi daha iyiye yöneltmek için uyarır. Ceza verir, çünkü geleceğimizi düşünür.

Seneca’nın deyişiyle kendi isteklerini kendisi karşılar.

Platon’un söylemiyle, okumasını bilen için en büyük kitaptır.

Saygıdeğer, sevgideğer, BİLGE DOĞA;

Senden bahsediyorum şükranla.

Kendimiz için maksimum fayda derdinde üstünde yaralar açtığımız için,

Temiz enerji kaynaklarını kullanmak varken, ürettiğimiz kirli enerjiyle yaşamı zehrettiğimiz için,

Evrendeki bağlantıları internet bağlantısı kadar önemsemediğimiz için,

Sen uyum içinde yaşarken akıllı olan bizler(!) hiçbir canlı türüne yaşam alanı sağlamamaya and içmiş bir şekilde hızla çoğaldığımız, genişlediğimiz istilacı, yağmacı tutumumuzla düzen içindeki evreni eylemlerimizle kaosa sürüklediğimiz için,

Üstünde parsel parsel özel yaşantılarımızı kurarken yaptığımız beton evler kadar uçsuz bucaksız derinliğine, genişliğine değer vermediğimiz için,

Her şeyi  kendimize özel kılıp senden bir parçayı çalıp sitelerimiz için yeterli gördüğümüz gerisini yok saydığımız için,

Alarmlarımıza güvenip ritmine uymadığımız dengelerini bozduğumuz için,

Gerçeklikten kopup sanal dünyada ki tarlaları ekip biçtiğimiz, hayvanları beslediğimiz neye hizmet ettiğimizi bilemediğimiz için,

Sanayimizle, deneylerimizle sanalı gerçek, gerçeği verimsiz kıldığımız için,

Hem senden ilham alarak icad yapıp hem de bu araçlarla havamızı basıp havanı kirlettiğimiz için,

Kendi doğumlarımızın binde biri kadar doğumuna,doğurduklarına saygı duymadığımız için,

Hal böyleyken faturayı sana ödetme yüzsüzlüğünü gösterdiğimiz için,

Özürlü eylemlerimiz için özür dileriz.

Yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz… sen de iken yakıp yıkarak kırıp dökerek benden sonrası tufan diyerek yine senin koynuna girmenin utancını duyabilseydik eğer ne istediğini sorardık  kimbilir. Sen de anladığımız dilde cevap verirdin: Güneşimle ısının, gölgemde dinlenin ama gölge etmeyin başka ihsan istemem.

Yaşamı tanımayan,yaşam içinde varlık gösteremeyen,

dijital yaşama adanmış adaklar misali;

Yaşama becerilerinden uzak, ekrana yakınız. Manzaramız bile ekran görüntüsüyken  parçan olduğumuzu iddia edemeyiz başımız yerde utanç içindeyiz. Suçluyuz.

Senin  duyarlılığından yoksun stresli, hareketsiz yaşamlarımızla yaşarken ölmekteyiz. Akıllıyız!

Aklımızı yüksek fikirlerle beslemediğimiz sürece üstünmüşüz, hükmetmişiz ne hükmü var!

SORGULAMA ZAMANI GELDİ DE GEÇMEK ÜZERE…

Sorgulanmamış hayat yaşanmamıştır der filozoflar, o halde hali hazırda ki yaşamlarımızı bir zahmet sorgulayalım:

İnsan merkezli mi yaşıyoruz, yaşam merkezli mi?

Doğanın bir parçası olarak zayıflattığımız her şey, bütüne zarar verir. Cevabınız beklemez artık bir karar verin.

İç doğamızın kirliliği dış doğamıza yansır. Kirlettiğimiz doğa içimize işler bilmiyor muyuz?

Doğaya hükmettikçe nesnel bir insana dönüştüğümüzü görmüyor muyuz?

Neyin peşinde koşarsak ona dönüşeceğiz. Öyleyse yaradılışımıza uygun rolümüzü neden yerine getirmiyoruz?

‘Pandeminin başlangıcında araçlar yattı, doğa bir nefes aldı’ tesellisi içindeyken kim derdi ki insan acısını çıkaracak bu nefesin… Çıkardı da nitekim; araç sayısı katlanarak arttı.

Alışveriş merkezlerinden korkmadık toplu taşımadan korktuğumuz kadar. Kaygımız küçük ölçekli bizi kapsayacak kadar. Akıllanacağımızı sandık ama yine kendi derdimize yandık. Varımızı yoğumuzu sattık, aldıkça aldık bekleyemedik. Nerde bizde sendeki sabır.

Doğamızda var da bencilliğimizin hayli altında…

Madenlere ulaşmak için kazarız, kendimizi kazamayız.

Dışarıyı inşaa ederiz, kendimizi edemeyiz.

Eylemlerimizin çiçek açmasını, meyve vermesini bekleyemiyoruz. Kısa vadeli yatırımlar, kısa vadeli ilişkiler bizimkisi. Böylece doğayla ilişkimiz flört aşamasında kalıyor. Ciddiyetten uzak, eylemlerimizin sonuçlarını göremeyecek kadar bencil, baskı kurarak gücümüzü gösterecek kadar kibirli… Kaldığımız yerden devam ettik…

İçimize yabancı, dışımıza kayıtsız kendi zehrimizle zehirlendik bilemedik.

Makinelerin gölgesinde sende ki inceliğimizi kaybettik.

Senden kaçtık dolayısıyla kendimizden kaçtık. Sende bulduğumuz özgürlüğü yarattığımız kölelilikle değiştik.

Yaralar açtık sende mikrop kapan biz  olduk, her şeyi hesaplayan zihnimiz yaranın sahasında olduğunu hesaplayamadı.

Çuvaldızı doğaya batırdık şimdi iğneden korkuyoruz…

Ne Yapmalı?

Gücümüzü bilgeliğimizin altına aldığımızda tüm varlıklarla derin bir aşinalık kurarız. Bu farkındalığı kazanmak dikkat işi. Dikkat etsek çözümleri göreceğiz;

Doğa sürekli kendini yenilediğinden biz de onun bir parçası olarak yenilendiğimizde,

Parçası olmanın sorumluluğu ve bilinciyle,

Zihnimizi toprağımız bilip her türlü zararlı düşünceyi temizleyip zihin bahçemizi ekip, biçip, ürünlerini alıp tıpkı onun gibi paylaşabilirsek,

Bir bitkinin yol bulup yaşama merhaba diyen direnci ve canlılığı var içimizde, tohum iken çiçek, çiçek iken meyve olan,pek çok canlıya ev sahipliği yapan cömertliği de var bizde görebilirsek,

Bir hayvanın ihtiyaçları ve içgüdülerini yaşarken koşulsuz, acı vermeyen sevgisi, saflığı, sadakati ve cesareti de var içimizde yaşatabilirsek,

Doğanın bir parçası olarak çalışkanlığının içindeki sakinliği, dayanıklılığının üstündeki yumuşaklığı koruyabilirsek,

Uyuşuk, durgun zihnimizle, telaşlı, heyecanlı, hırslı zihnimiz arasında dengeyi kurabilirsek,

Zahmetsiz bir yaşam sağlıksız bir yaşamdır bilinciyle onun canlı organizmasına uygun yaşayabilirsek,

Senin muazzam gücünü zekamızın,yüreğimizin gücüyle birleştirebilirsek, bütüne hizmet edebilirsek,

Her şeyin aynı kökten geldiğine inandığımızda,

Evrenin doğasına, kendi doğamıza uygun yaşadığımızda,

Doğadaki akıldan bir parça taşıyoruz dolayısıyla doğaya uygun yaşam akla uygun yaşamdır der doğa filozofları rakibimiz olmadığını görebildiğimizde,

Doğanın duyarlılığına döndüğümüzde,

Yarattığımız gürültü ve kirliliği bize sunduğun güzellik ve hakikati örtecek şekilde yaymadığımız sürece akıllıyız. Sendeki aklın bir parçası oluruz. Yine de sana layık olamayız. Doğamıza uygun yaşarız. Doğaya uygun yaşarız.

YORUMLAR

  1. Fuat UYGUR dedi ki:

    Beşikten mezara kadar bağrında yaşadığımız doğayı özgün bir dille anlatmışsınız. Yürekten kutluyorum…Sevaplarımızla,günahlarımızla ve bize ait olan tüm sorumluluklarımızla dile getirmişsiniz…Akıcı bir üslup kullanarak okuyanı sıkmadan yormadan tat katmışsınız…Nice yazılara imza atmanız dileğiyle,kaleminize ve yüreğinize sağlık..

  2. Tayfun Karayel dedi ki:

    En doğru söz, “doğaya layık olmalıyız”