İster gül, ister ağla!

İster gül, ister ağla!
20.05.2023
A+
A-

Tarım Bakanlığı, “Kırsalda küçük aile işletmeciliğini destekleme projesi” kapsamında 7 milyon liralık desteği Hürriyet Gazetesinin Ankara temsilcisi Hande Fırat’a vermeyi uygun görmüş. Bunun yüzde ellisi olan 3,5 milyon lirası da hibe kapsamında.

Bu demektir ki Hande Fırat’ı yakında koyun çobanı olarak göreceğiz: Hem de Ankara’nın kuş konar kervan geçer dağlarında, ovalarında, vadilerinde, binlerce koyun ile keçiden oluşan sürüsünü otarırken! Omzunda kepeneği olacak. Bir elinde çobandeğneği, bir elinde Ankara havalarını dağlarda yankılatan kavalı olacak. Etrafında, verdiği tek kelimelik talimatlarla sürüyü kurtlardan koruyan, yürüten, çeviren, toplayan Anadolu cinsi çoban köpekleri olacak. Tarım Bakanlığının kullanma izni verdiği geniş ağılları olacak. Günde iki kez, bir kuşluk vakti bir de karanlık çökerken sürüyü obaya indirip önce sulayacak sonra helkelere sağacak. Sütleri yoğurt, ayran, lor, peynir yapacak. Götürüp Ankara pazarında satacak.

Hande Fırat bunları yaparsa, aldığı kredi kendisine anasının ak sütü gibi helal olsun. Ya yapmazsa?

Bir zamanlar Anadolu’da köy okulları vardı. Çocukları bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine hayata hazırlayan enstitü gibiydiler. Bir köy okulunda öğretmen 1’inci sınıflara okuma yazma öğretirken “Türkçe okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi de okunur” demişti. Kelimeler üzerinden örnekler vermişti. Bir çocuk, “Ürtmenim, bizim koyunlarımız var, biz koyunlarımıza (Çocuk her iki dudağını ileri uzatıp bitiştirmiş, kuvvetlice verdiği nefesle birlikte birbirine değdirirken o titreşimden çıkan sese ı harfini kesintisiz fon yapmıştı) diyerek sesleniriz. Peki ya bunu nasıl yazarız?” demişti. Bir başka çocuk “Ürtmenim bizim de ineklerimiz var. Biz de ineklerimizi (Bir önceki çocuğun çıkardığı sesi tek ses olarak çıkarmış ve sesin sonuna bir ç harfi eklemişti) diye çağırırız, bunu nasıl yazacağımızı da söyler misiniz?” demişti.

Öğretmen, masalların hayal güçlerini evren kadar genişlettiği, türkülerin şimdiden filozof yaptığı bu yıldız bakışlı miniklerin soruları karşısında bir süre sessiz kalmıştı. Sonra “Bakın çocuklar, dilin çıkardığı her ses kelime değildir, yazıya dönüştürülemeyebilir. Sizin çıkardığınız bu sesler, geçiminizi sağladığınız hayvanlarla kurduğunuz bir iletişim yöntemidir. Bu, yöreden yöreye değişir. Bütün evcil hayvanlar ait oldukları aile fertlerini, sürü halindeyken de çobanlarını tanır, dilinden anlar. Başka herkes ve her ses onların yabancısıdır” demişti.

Hande Fırat, krediyi amacına uygun mu yoksa amacı dışında mı kullanacak, alacağı koyunlarla, keçilerle nasıl bir iletişim dili kuracak onu sonra göreceğiz. Ancak her iş, her sektör kendi erbabından sorulduğuna göre, “Koyun çobanlığı benim işim” demesine iktidarın çürüttüğü Tarım Bakanlığından başka hiç kimseyi inandıramaz. “Gazetecilikte işinin erbabıysan gider iletişim fonlarından kendine medya kredisi bulursun, küçükbaş hayvancılığa verilen zirai krediyle ne işi var, hem de yüzde ellisi hibe olanıyla” demezler mi?

Neden bıyık altından güldüğünüzü çok iyi biliyorum. Diyorsunuz ki “Hande Fırat’ın patronu Yıldırım Demirören de çiftçinin olması gereken Ziraat Bankasından yaklaşık bir milyar dolar aldı geri de ödemedi.” Evet ama Türkiye’de her şey gibi tarımın ve hayvancılığın da Venezuela’dakine benzer duruma gelmesinin nedeni tam da bu ya!

Ülke tarımının gelişmesi için çiftçiye tarımsal kredi vermekle mükellef Ziraat Bankası, iktidarın borazanlığını yapan Demirören medyasına verdiği bir milyar doları tarıma verseydi, halkımız, eti sütü geçtim kuru soğana dahi muhtaç durumda mı olurdu? Aynı şey; yedi milyon lira iktidarın kalemi Hande Fırat yerine bir köyün tüm çiftçilerine verilse, o köy bir bütün halinde ihya olmaz mı?

Ankaralı küçükbaş hayvan yetiştiricilerine ayrılan yüzde elli hibeli kredinin, Ankara’da ikamet eden bir gazeteciye verilmesine güler misin, ağlar mısın?

  • Önder Gümüş/19 Mayıs 2023
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.