EĞİTİM

EĞİTİM
28.01.2021
A+
A-

Biz öğretmenler her eylülde eğitim ve öğretim yılı diye başlarız yıla. Bizim takvimimiz budur; insan inşaasının miladı. Hiçbir öğretmen ‘işe gidiyorum’ diye çıkmaz evden, ‘okula gidiyorum’ der. Okul hem bizim yaşantımızın, hem de gelecekte kurulacak yaşamların tasarım sürecidir. Kim iş yerine uzaktan bile böyle sevgiyle bakar içinde barındırdıklarını kucaklayarak. Öğretmenler odası eğitim ve öğretim için hazırlığımızın son durağıdır. Sonrasında toplardamarlardan, atardamarlardan kalbe, oradan zihinlere bir yolculuk ders, buyrun derse. Sınıf kapısını açmak ciddi bir iştir, bizi bekleyen geleceğin sorumluluğu vardır omuzlarımızda. Önce saygı uyandıran sevgi dolu bir selamlaşma ile açılış, akabinde yoklama. Bütünü kapsayacak şekilde gözlerimizle. Sınıf atmosferi vardır, hepiniz bu sıralardan geçtiniz bilirsiniz. Gözlerinizin içine bakarız, öğrenme ortamını koklarız, dikkatleri toplarız, konuşmak için cesaret veririz, tek derdimiz ulaşamadığımız öğrenci kalmasın. Nihayet temel atma törenine hazırız zihinlere. Amacımız kendi branşımızda bize verilmiş programın kazanımlarına öğrencinin ulaşmasına rehberlik etmek. Bize verilen araçlar, konu, zaman ve yöntem. Bir de mekan vardı bu durumda o uzaktan. Zamanın, mekanın, konunun, yöntemin amacı, anlam arayışı, anlam bulma, yaşamı anlamlı kılma. Öğretim bir bilgi aktarma işi değildir sadece… Öyle olmadığını tüm dünya pandeminin gölgesinde gördü. Sancılarımız asıl bundan. Artık bilgi bir tıka bakıyor çağımızın teknoloji dünyasında. Ne kadar güvenli, ne kadar yol gösterici şüpheli. Yaşamlara dokunuyoruz ve onların inşaasında katkı getiriyoruz. Bu katkının getireceği tepki bir toplumu, evreni etkileyecek güçte değerli.

Zil çalınca ne kadar soluklanırız o da tartışılır çoğu zaman koridordan öğretmenler odasına gidene kadar ilgiye, sevgiye, öğrenmeye aç öğrencilerimizle birlikte yol alırız. Bizde mesai saati kavramı geçirgendir. İşimizi okulda bırakamayız, zihnimizde her yere taşırız. Dükkanı kapattım yoktur, evde devam ederiz işimize. Öğle tatili yoktur, arda arda gelen dersler bir yudumluk çayın eşlik ettiği kısa teneffüsler vardır. Sohbetlerimiz bile eğitimdir bizim. Her bir ders saati kırk dakikadır görünürde. Görünürün ardında görünmeyene ulaşma çabamız karşısında zamana hükmetme telaşındayız. Bir işi bitirmek erdemleri sergilemenin bir yoludur. Bu yolda eşlikçilerimiz  nezaket, cesaret, çaba, coşku, cömertlik, doğruluk, kararlılık, ölçülülük… Tüm alçakgönüllülüğümüz bizimle, öğrencilerimizle birlikte ve iç içe yürürüz.

Bu yolda engeller mi var? Aşarız.

Kirlilik mi var? Temizleriz.

Uğraşımız insan yavrusunun iç bahçesidir. Bu bahçenin büyümesi ve gelişmesi için canla başla çalışırız. Öğrencilerimizin meyvelerinin olgunlaştığını, onları topladığını ve tattığını görmek en büyük sevincimiz. Böyle düşünene, hissedene, yaşayana rahat yüzü var mı? Hal böyleyken birileri çıkıp öğretmenler rahata alıştı diyebiliyor salgın sürecinde. Oysa yıllardır kutsal bilinmekte öğretmenlik, özellikle öğretmenler gününde öğretmenliğin kutsallığına methiyeler dizilmekte. Kutsal nedir? Saygı uyandıran demek kutsal. Nedir bu saygıya gölge düşüren? Evde çalışıyor olmamız mı? Bizim tercihimiz mi? Şartların mecbur kıldığı mı? Vicdanlara bırakıyoruz orasını. Bize gelince; bizler eğitim neferleri, emeğimiz vicdanımız. Bir vebal taşıyoruz. Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır diyen başöğretmen Atatürk’ün söylediği gibi sorumluluğumuzun, geleceği şekillendireceğinin bilincindeyiz.

PANDEMİDE EĞİTİM

Kimilerinin ekrana hapsolmuş, kimilerinin maddi sıkıntılarından gark olmuş, kimilerinin ise irade eksikliğinden kaynaklanan sorunlar karşısında nasıl rahat ederiz! Tam tersine öğrencilerimize ulaşamama endişesinin zirve yaptığı bu uzaktan, mesafeli ilişkiyi sevmedik. Okulumuzu evimiz bildik, evimiz okulumuz oldu şimdi. Öğrencimizi görememek, kiminin mikrofonları çalışmadığından duyamamak çoğunun öyle olmadığı halde konuşmayıp bir isim dışında varlık göstermemesine içerleyerek, öğrendiklerine tanıklık etmekte zorlanarak, hepsini kapsayamadığımız için üzgün, sesimizi duyurmanın gayretiyle çok yorulduk, çok. Geçim sıkıntısı çeken ailelerin bir de teknoloji araçlarına yaptıkları harcamalar, çok çocuklu ailelerin tek bir telefondan sırayla derse girmeleri, çok kalabalık internet bağlantısı, bağlantının koptuğu durumlarda öğrenciyi bulamama endişesi, telefonumuzda ki onlarca sınıf, ders iletişim ağları, özelden gönderilen nice ödev, onlara verilen onca cevap, eğitimden geri kalmasın diye yaptığımız yüreklendirmeler, velilerle kurduğumuz iletişim, not almak için ödev yapan sürece emek vermeyenlere ulaşma derdinde çok yorulduk çok… Eğitimde kaybedilecek bir fert dahi yoktur anlayışına sahip bir mesleğin mensupları nasıl rahat edebilir ki!

Yaşamlara dokunuyoruz ve onların inşaasında katkı getiriyoruz. Bu katkının getireceği tepki bir toplumu, evreni etkileyecek güçte değerli.

KARAKTER

Kendi bilgisini kendi özünden alan şey güzeldir. Eğitimi değerli kılan da budur. Eğitimin kökü latinceden geliyor, çekip çıkarmak anlamında. Öğretmenin çekip çıkardığı nedir? Öğrencinin gizli güçleri, iç potansiyelleri. Tıpkı bir tohumun çiçek, bir fidanın meyve barındırdığı gibi özünde. Öğrencide bir cevher taşıyor parlatılmayı bekleyen. Bu öyle kolay olmuyor; ilgi, bakım, çaba, sabır istiyor. Söz konusu insansa çok daha fazlasını. Konfiçyüs, ”Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek. On yıl sonrasını düşünüyorsan ağaç dik. Ama yüz yıl sonrasını düşünüyorsan çocukları eğit!” derken neydi eğitime yüklediği bunca zaman. Doğrunun, gerçeğin, doğanın izinde kendisi ve çevresi üzerinden daha iyiye ulaşmak için bir bilinç oluşturmak öyle sabahtan akşama olmuyor. Çünkü yaşamın kendisi sürekli bir keşif, yenilenme, canlı kalma hali. Öğretmen de anlatarak, soru sorarak, öğrendiklerini sorgulamasında, bilgiyi keşfetmesinde, harekete geçirmesinde, eyleme dökmesinde etkileşime geçtiği bir bağ bir köprü. Uzaktan eğitim gösterdi ki bu bağ öylesine bir bağ ki aşırı anlam içeriyor, internet bağlantısına benzemiyor… Bu bağ öylesine bir bağ ki çıktıları ailede atılan eğitimin girdileri ile güçlü. Ailede sorumluluk verilmemiş, dış motivasyonla onayla, kontrolle, ödülle, cezayla çalışanlar bunların eksikliğinde durdu.

Blavatsky der ki; ”her şeyin akıp gittiği yaşamda durmak geri kalmak demektir.” Durmasın istedik öğrencilerimiz, bizim istememizle de olmadı. Ailede sorumluluk duygusu ile yetişenler merak, ilgi, sevginin eşlik ettiği iç motivasyonu olanlar ‘daha iyi nasıl yapabilirim?’ düşüncesi sahip kendini irade ve zekası ile yönetebilenler öğrenme aşkı ve çabasıyla soruların cevabını bulmak üzere öğrendiler. Bu yolculukta daima kendilerine inanmaları, güçlü hayaller ve fikirlerle iradelerini ateşlemeleri, bu ateşle aydınlık bir yolda yürümeleri için destekçileri olduk. Ama şu da unutulmamalıdır ki; karakter, seçimler yapan yanımızdır. Karakter inşaası ailede başlar. Uzaktan eğitim gösterdi ki öğretmen kendisini yırtsa da öğrenci sorumluluk duygusuyla irade sergileyip odaklanmadan, planlı çalışmadan mücadele gücü ile eyleme geçmeden başarılı olamıyor. Victor Hugo, ”İnsanlar da eksik olan güç değildir iradedir.” der. “Kader gayrete aşıktır.”der Mevlana.

***

Öğrencilerimiz toplumu oluşturacak bireylerdir. Amacımız, bağımsız düşünebilen, varolabilme becerisini açığa çıkarabilen bunu yaparken erdemlerin eşlik ettiği, bozuk tarafı telafi çabası içine girebilen bireyler yetiştirmek. Bunun için önce anne, baba devamında eğitim, öğretim yaşantısı ile öğretmenler sağlıklı bir kimlik oluşturmalarına yardımcı olmak üzere uyum içinde çalışmalıyız. Bu uğurda ayrımız gayrımız, uzağımız yakınımız olmamalı. Çünkü bu etki toplumu, evreni etkileyecek güçte değerli. Bütün seslerin toplanıp bir olduğunun bilincindeyiz.

***

Yazımı doğruluğundan emin olduğum bir film cümlesi ile bitirmek isterim: Hayatlarımız sadece bizim değil; ana rahminden mezara kadar başkalarına bağlıyız geçmişte ve şimdi. Her bir suçla ve attığımız her iyi adımla geleceğimizi doğuruyoruz.

YORUMLAR

  1. TANSEL SAYLI dedi ki:

    Nihal Hocam; kendimi… İlkokulumda, yani Ankara Kurtuluş İlkokulu’nda hissettim… Emeklerinize sağlık… Gurur duyduk…

  2. Sema Nur dedi ki:

    Ne kadar eğitici ve ümit verici bir yazı. Sizden duyacağımız göreceğimiz nice güzel bilgiler olacaktır. Yüreğinize kaleminize sağlık, iyi ki varsınız…