ÇÜRÜME

ÇÜRÜME
15.08.2022
A+
A-

Türkiye bugüne kadar hiç yaşanmamış bundan sonra da hiç yaşanmayacak bir çürümenin içinde. Şüphesiz tarih bunu çürümenin en büyüğü olarak kayda geçirecek, insanlık da bunu çürümenin en büyük ölçü birimi olarak müfredat türlerine koyacaktır.

Türk milleti ne kadar çalışkan ve zeki olsa da bir gün kendi devletini inşa etmede kullanacak kadroları sınav sorularını çalarak oluşturmak isteyenlerin bu ülkede ortaya çıkacağını hiç akıl edemedi. Nerden bilsin! Bu boyuttaki bir ahlaksızlığın şeytanın dahi aklına gelebileceğini dünyada kaç kişi söyleyebilir ki?

Sınav soruları çalınarak, mülakat adı altında iltimas geçilerek devletin işleyiş kademelerine getirilenler, milletin değil kendilerini oralara getirenlerin hadimi olarak çalışıp devleti işlevsiz hale getirmezler mi?

Devlet milletin devleti olmaktan çıkarsa herkes gücü nispetinde kendi hukukunu oluşturmaz mı? Düzensizlik, güvensizlik, hırsızlık, cinayet, taciz, tecavüz, cehalet, sefalet, felaket, acı, gözyaşı başını alıp gitmez mi?

Bir yönetimin, köktendinci emellerle ne idüğü belirsiz on milyonlarca kaçkını ülkeye sokarak kendi yurttaşlarının ekmeğini elinden almasına, kardeşliğini ve huzurunu bozmasına böylece iç cepheyi zayıflatarak dünyayı karşısına almasına ne demeli?

Milletin oyu ile devletin gücünü ele geçirenlerin dönüp millete ait verimli tarım topraklarını, su kaynaklarını, SİT alanlarını, hazine arazilerini, ormanları, madenleri talan ettiği dünyanın neresinde görülmüş?

İktidara gelmelerinin üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen devleti yönetme becerisini gösteremeyenlerin, halkı sefalete sürükledikleri gün gibi ortadayken yeniden milletin iradesine başvurma erdemliliğini göstermek yerine bunda hiç payı yokmuş gibi milletle alay ederek gamsızca iktidara yapışmaları hangi hukuka, hangi vicdana sığar?

Ulus veya millet ne derseniz deyin; aynı toprak üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan topluluk değil miydi? Bunun dörtte üçü açken kendini ve geleceğini güvende hissetmemekte iken nasıl oluyor da diğerleri bu mezalime bu kadar duyarsız kalabiliyor?

Adaletin yokluğu, ekonomik buhran, eğitim ve sağlık sisteminin çöküşü, can ve mal güvenliğinin kalmayışı gibi ülkenin konuşulması gereken bunca gündemi varken; önceden cümbüş evi dedikleri Alevi mabetlerine iyi niyete ve samimiyete dayalı olmayan ziyaretlerde bulunmak, inanç sömürüsü üzerinden suni gündem yaratmak değil midir? Halkın arı duru vicdanını mevki makam postu addedip üstüne oturmayı hangi vicdan kaldırır?

Donanmayı bağladığı Haliç’te çürüttüğü için Akdeniz’i Türk gölü olmaktan çıkarıp imparatorluğun işgal edilmesinin kapılarını açan Abdülhamit’e benzeyeceğiz tafrasıyla tek suçu milletin karnını doyurmak olan çiftçinin damızlık düvesi ile süt ineği kesimhane zincirlerine mi bağlanır? Traktörü, tarlası, evi, bağı, bahçesi bankanın kazığına mı bağlanır? Eli koluna, kolu bacağına, bacağı kent varoşlarının kaldırım taşlarına mı bağlanır? Ülke her işgal edildiğinde arı ve karınca katarlarına dönüşerek düşmanı defeden Türk çiftçisinin, Türk köylüsünün belini kırmak; ülkeyi, pusuda bekleyenlerin sessiz, kolay ve keyifli işgaline terk etmek değil midir?

Neden uzatıyoruz ki; bir büyük şehrin sıkışık trafiğinde, hastaneye hasta yetiştirmeye çalışan bir ambulansın sireninden rahatsız olduğunu gelip ambulansa kafa atarak gösteren bir milletin sürüklendiği yerde çürümemiş bir şey bulmak mümkünse gelin hep birlikte arayalım!

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.