Hariri ne diyor?

Hariri ne diyor?
23.07.2020
A+
A-

Hariri’nin son kitabını Homo Deus’u yeni okudum. Kitap 2016 yılında yayınlanmış. Ben Eylül 2017 yılında basılan 9. baskısını okudum. Genelde çok yaygarası koparılan kitaplara ve yazarlara biraz soğuk bakıyorum. Ama yeni kitabı çıkınca okurum. Hariri, yeni emperyalizmin sözcüsü.

Hariri’nin Sapiens kitabını da geç okudum. Savunduğu fikir, şimdi cinayet ve şeker gibi hastalıktan ölenler savaşlarda ölenlerden fazla olduğunu, geçmişte insanoğlunu kıran kıtlık ve hastalıkların kontrol altına alındığını ve ulus devletlerin zayıfladığını yazıyordu.

Bu kitabında ise yeni bir dini anlatıyordu; HÜMANİZM. Ve yeni bir tehlikeye dikkat çekiyordu, robotik insanlar.

DARVİNİZM’in yükselen burjuvazinin diniydi. Ülkemizde maalesef sosyoloji, mantık, felsefe, psikoloji, antropoloji gibi bilimler gelişmedi. Şimdiyse esamesi okunmuyor.

Bu alanlarda maalesef kopyacılık hâkim. Batıdan, bakışı aynen alınmış. Ama, batının sosyolojisi bilinmeden. Burjuvazi kilise ve dinle mücadele etti. Bu din, kilisenin uydurduğu Hristiyanlık ve tahrif edilmiş, eklemeler yapılmış Tevrat Museviliği. Zaten Tevrat’a eski Ahit, mektuplar kısmına yeni Ahit diye adlandırılır. Kısacası Avrupa’daki din ve din anlayışı, İslam dininden farklıdır.

Adamların inanmadıkları kitapta Davut Peygamberin “zina” yaptığını yazıyor”, daha fazlasını yazmama gerek var mı?

Bizde sağ olsun; Diyanet İşleri Başkanlığı kurumlaşıp devasa büyüklüğe ulaştıkça Deizim ve Ateizm yaygınlaşıyor. Din adına kölelik, cariyelik savunulursa; evlilik yaşının sosyal bir olgu olduğunu, ortalama yaşam süresinin 40-45 yıl olduğu zamanda 12-13 yaşında evlenilmesinin normal olduğunu unutup, ortalama yaşam süresinin 80 yıla çıktığı zamanımızda 6-7 yaşında, 12-13 yaşında reşit olmamış kızların evlendirilmelerine din adına fetva veren din adamları arttıkça ülkemizde maalesef inançsızlık yayılıyor. Buna Diyanet’in AKP çizgisine savrulmasını da ekleyebiliriz.

Avrupa’da eğitim ve hastaneler kilisenin elindeydi. Ayrıca toprağın üçte biri veya dörtte biri kilisenin elindeydi. Yükselen burjuvazinin bununla hesaplaşması gerekiyordu, Darvinizm bu görevi üstlendi.

Batı’da dinin kaldırılmasını önleyen Bolşevik devrimidir. Dinsizler (!) Rusya’da iktidar olunca kapitalizm, dini kullanarak Bolşeviklere karşı çıktı. Sovyetler yıkılınca emperyalizmin dine ihtiyacı kalmadı.

Dan Brawn’ın yazdığı/yazdırıldığı kitapları, kurumsal bir yapı olan Katolik kilisesini hedef aldı.

Hariri, geçmişte dinin ne kadar etkili olduğunu, firavunların 4 bin yıl önce Fayum’da dünyanın en büyük gölünü ve kanal sistemlerini insan gücüyle oluşturmasını örnek olarak gösterir.

Hariri önemli bir noktaya dikkat çekiyor, itiraz-sorgulama-demokrasi kültürünün olmadığı, lidere itaat edilen yönetim anlayışının nelere mal olduğuna iki örnek veriyor. Çin’de 1958 yılında tarımda büyük atılım adı altında bir üretim planlaması yapılır. Hedefler istenir. Hedefler gelir, ona göre planlama yapılır. Sonuçta gerçekleşme %5o’de kalır. Sonuçta kıtlık meydana gelir, milyonlar açlıktan ölür. Kuzey Kore’de yaşana büyük ihtimalle kıtlığın sebebi budur.

Benzer durum; 1979-80 yıllarında yaşanır. Afrika’da gıda ihraç eden Tanzanya, toprakların plansız kooperatifleştirilmesi sonucu gıda ithalatçısı durumuna düşer.

Dört yıl yaşadığım Özbekistan’da kış aylarında Fergana Vadisi’nde elektrik ve doğalgaz kesilir, halk yolları kapatıp isyan ederdi. Oysa 40-50 trafo yapılsa, birkaç ek hat çekilse sorun çözülecek. Ama “Bir problem var mı?” diye sorulduğunda hiçbir yönetici, “Şu problemimiz var” demiyordu. Yaşadığım bir olayı örnek vereyim; Özbekistan’da kurduğumuz fabrika Hokant-Fergana arasındaki Bostan kasabasına yakın bir köydeydi.

Bölgede elektrik ve doğalgazın kışın kesildiğini, kasım ortasından sonra çalışılmadığını bölgede yatırım yapmış Türk yatırımcılarımızdan biliyordum. Tercümanlığımızı yapan Talip Eke’ye sordum:

– Talip Eke burada elektrik kesilir mi?

– Hayır abi, bizde elektrik kesilmez, kışlakta kesilir.

– Talip Eke, fabrikamız nerede?

– Kışlakta abi

Sonuçta montaj ve deneme üretimi bahara kaldı ve yatırım gerçekleşmedi, güdük kaldı. Uyardığım Türk yatırımcı tam bir hayal kırıklığı yaşadı.

***

Hariri kişi başına milli gelirde 56 bin dolarla Singapur’un olduğunu ama mutluluk endeksinde 12 bin dolarlık Kostarika’nın gerisinde olduğunu, ABD’de bireysel refah seviyesinin ellilerin düzeyinde bulunduğunu, Japonya’da yaşam memnuniyet ve memnuniyetsizliğin aynı olduğunu dile getiriyor. Gelişmişliğin yaşamı kolaylaştırmadığına örnek veren Hariri, “Günümüz Fransa nüfusunun %10’u beslenme sorunlarının tehdidi altında yaşadığını” örnek verir. ABD için örnek vermeğe gerek yok, milyonlar sokakta yaşıyor.

Hariri, 2012 yılında savaşlarda 120 bin kişi ölürken cinayetlerde 500 bin kişinin öldüğünü anlatıyor. Şeker hastalığından ölen insan sayısı 1,5 milyon. 2010 yılında terörden ölen 7697 kişi, obeziteden ölen ise üç milyon.

Zaten savaşlar da nasıl bir dünya ise, “İslam dünyası”nda oluyor. İnsanlar birbirini öldürmek için hadis buluyorlar. Kan dökmeyi, katliamları haklı göstermek için kullanılan ve Hazreti Muhammed’e atfedilen, “Müslümanlar 72,5 fırkaya bölünecek ve bunların biri cennete girecek” hadisi. Kimse, Peygamberimizin en sevdiği amcası Hazreti Hamza’yı öldüren adamı ve ciğerini yiyen kadını affettiğini anlatmıyor.

Devletler oluştukça, vatandaş ve devlet arasında iletişim arttıkça dinin etkisinin azaldığını anlatır. Hariri, dinin öldüğünü, insanın Tanrı olduğunu ve yeni dinin hümanizma olduğunu söylüyor. Artık “İbrahimi din” kurma projesinin sona erdiğini anlatıyor.

Hariri, liberal düşünce ve insanın özgür tercihine karşı bir tehlikeyi işaret ediyor: “Biyo teknoloji…” Artık gündemde insanın beyninin kontrolü ve beynin duygular yerine olgularla karar vermesi gerekiyor. Evlenirken; duygu Ayşe derken, beyin hayır Fatma diyecek.

Bu belki iyi bir şey olabilir. Ama süreç içinde insanlar, yarı robot insanlara dönecek. Onlar da şanslı olanı. İnsanları yönetecek yapay beyinlerin genetik hastalıklı, yaşlıları, tüketemeyen insanları yok edeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İnsanoğlu mevcut iletişim araçlarıyla rahatça ikna edilecek.

Google, facebook ve whatsapp gibi ağlar insanların davranışlarını kaydediyorlar. Bunlar değerlendiriliyor ve insanı yönlendiren algoritmalar oluşacak. Bunlar bizi zamanla yönetmeye başlayacaklar.

Hariri, insanlar üzerinde deneyler yapıldığını, ABD’de bu konuda kısıtlamalar olduğunu ama Çin’de kısıtlama olmadığını, Çin’in bu alanda öne geçebileceğine dikkat çekiyor. Çin insanları kameralar ve yapay zekayla ne yaparlarsa kontrol ediyor. Üstelik Çin’de demokrasi geleceği olmadığı için süper beyinler için para ve kendilerine sağlanan ayrıcalıkları önde tutuyorlar.

Bu süreçte doğal olarak insan sayısının azaltılması gündeme gelecektir.

Bunlar dünyada tartışılırken ülkemiz neyle uğraşıyor:

-Etkisiz bir meclisin olduğu, Türk usulü başkanlık,

-Başkana muhalif olanların hain olduğu söylemi,

-Türkiye’yi çağdaş medeniyet seviyesine çıkaracak süper beyinlerimiz için çalışma ortamı yaratılmaması, et beyinli yöneticilerin (kamu-özel sektör-üniversiteler) yüzünden müthiş bir beyin göçü,

-Kanunların uygulanmaması, sürekli sistemin değişmesi, hukuk kavramının oluşmaması, yarına güvensizlik yüzünden ülke dışına sermayedar ve sermaye kaybı,

-Yandaş inşaat şirketlerine sonsuz destek,

-Beton, inşaat, ihale,

-Yasaklar, muhalif gazetecileri hapse atma,

-Maliyeti açıklanmayan özel mi, devletin mi olduğu belli olmayan şehir hastaneleri,

-Kimse geçmese de parası ödenen köprüler, geçitler, yollar,

-Uçaklar konmasa da ödeme yapılan havaalanları,

-Tarikatçılardan seçilen ama bilimsel faaliyetleri son derece yetersiz rektör ve dekanlar,

-Orta öğrenimde imam hatipli sayısını %25’e çıkarma…

YORUMLAR

  1. Tansel Saylı dedi ki:

    Hayri Abim… emeklerine sağlık. .. çok faydalandım… teşekkürler. .