İsmail Türk: Neden Zafer Partisi’ne katıldım?

İsmail Türk: Neden Zafer Partisi’ne katıldım?
08.09.2021
A+
A-
  • sonhaber16.com/ÖZEL

Ülkücü hareketin tanınan ve etkili muhalif simalarından İsmail Türk, Zafer Partisi’nin kurulmasıyla birlikte parti içerisinde önemli görevler üstlendi.

Zafer Partisi’nde Kurucular Kurulu ve GİK üyeliğinin yanı sıra Başkanlık Divanı’nda Genel Sekreter Yardımcılığı görevine getirilen İsmail Türk, sonhaber16.com‘un sorularını yanıtladı.

Türkiye ve Turan dünyası anlayışlarının örtüşmesiyle Prof. Dr. Ümit Özdağ ile birlikte hareket ettiğini ve Zafer Partisi saflarına katıldığını ifade eden İsmail Türk, ”Konu Türkiye ve Türkiye sevdası olunca çok fazla matematik yapmayı sevmiyoruz.” dedi.

Ülkemizde Türk’ün hissiyatlarının yeterince temsil edilmediğini ifade eden İsmail Türk, bu noksanlığı Zafer Partisi’nin bütün Türkiye’yi kucaklayarak gidereceğini, bu inançla Zafer Partisi kurucusu olduğunu söyledi.

İşte İsmail Türk’ün sorularımıza verdiği yanıtlar:

Habererk.com sitesinin imtiyaz sahibi İsmail Türk ile beraberiz, Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın liderliğinde kurulan Zafer Partisi Kurucular Kurulunda, Genel İdare Kurulunda ve Başkanlık Divanında Genel Sekreter Yardımcılığı gibi çok önemli görevler üstlendiniz. Sizi tanıyabilir miyiz?

Çok teşekkür ederim, bir insanın bahsetmekten en çok zorlanacağı konu belki de kendisidir. Etrafımda bana yakıştırılan şeylerden yola çıkacak olursak inandıklarının kavgasını yılmadan, bıkmadan veren bir insan olarak biliniyorum. Aktivist yanım benim haksızlık karşısında susmamamı sağlıyor ama bunun bedeli ağır oluyor, o yüzden devamlı hapishaneler, mahkemeler, para cezaları ve tazminatlarla boğuşmaktayım. Çok genç yaşta hatta çocuk yaşları denecek yaşlarda ülkücülük ideolojisi ile buluşmamız bizi katıksız bir idealist yaptı. İdealist olmak biraz da marjinal olmak demektir, fanatik olmak demektir. Fanatizm insan kullanabilmenin en geçerli motivasyonlarından biridir, bir insanı fanatik yaptığınızda o insandan sonsuz fedakarlıklar yapmasını sağlayabilirsiniz. Bizim gençliğimiz böyle geçti. Yaşadığımız olayların bizi değiştirmesi ve olgunlaştırması kaçınılmaz oldu. Bu çerçevede sorgulayan ve araştıran yanımız ağır basmaya başladı. Bu karakter yapısı kolay yönetilmeyen, zor bir insan olmamızı sağladı. Bu da bize siyasi çelişkiler karşısında esnek olmamızı engelleyen bir duruş sağladı. Duruşu ve ilkesi olmayan insanlarla uzun yol yürüyemez olduk, bu bize olan saygıyı artırsa da siyaseten hep kaybetmemize vesile oldu.

Adı hep muhalifler arasında geçen biri olarak, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın teklifi ile onun tahayyül ettiği Türkiye ve Turan dünyası anlayışlarımız örtüşünce yine saygıdeğer Ümit Özdağ ile yollarımız kesişti ve Zafer Partisi çatısı altında birlikteyiz. Konu Türkiye ve Türkiye sevdası olunca çok fazla matematik yapmayı sevmiyoruz. Türk’ün hissiyatlarının temsil edilmediği ülkemdeki büyük noksanlığı çok şükür Zafer Partisi bütün Türkiye’yi kucaklayarak giderecektir, bu inançla Zafer Partisi kurucusu oldum.

Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı esastır. Yasama, yürütme ve yargıdan oluşan kuvvetler ayrılığına ilaveten dördüncü kuvvet olarak da medyayı da dahil ederler. Türkiye’de medyanın durumu, sansür ve özgür olup olmadığı hakkında neler düşünüyorsunuz?

Türkiye’de kuvvetler ayrılığına, medyanın ve gazetecilerin durumuna gelecek olursak: Genel Başkanımız Ümit Özdağ tarafından kuvvetler ayrılığının; Recep, Tayyip ve Erdoğan şeklinde üçe ayrıldığını ve bu durumun Zafer Partisi iktidarıyla sona erdirileceğine dair manifestomuzu okuduğunuzda en güzel cevabı bulmuş oluyorsunuz.

Medya, gazeteciler, özgürlükler aslında birbirinden ayrılmaz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için çok önemli yaşamsal olgular olarak yaşaması lazım gelen parametreler.

Medya üzerinde sonsuz bir baskı var, gazetecinin eli kolu bağlı, mahkemeler, tazminatlar, gözaltına alınmalar, tutuklamalar ve yargısız infazlar her an enselerinde Demokles’in kılıcı gibi duruyor. Düşünün günlerce uğraşıyor, bir haber yapıyorsunuz; Türk milletinin anayasayla güvence altına alınmış haber alma hakkını yanlış yöneten yöneticiler siyasallaşmış yargıdan on dakikada yasaklama ve gizlilik kararı çıkarıyor, bütün emekleriniz o dakikada çöpe gidiyor, haberimizi kaldırmak zorunda kalıyoruz. O sayfada okuyucuya saygınız gereği “bu haber mahkeme kararıyla engellenmiş ve kaldırılmıştır” bile diyemiyorsunuz, buna bile müsade edilmiyor. İktidarın olduğu gibi sarı muhalefetin de havuz medyası vardır. Bu ülkede yargı kadar en az değerli ve önemli bağımsız medya olması lazımdır. Çok güzel bir atasözü vardır: “Lafın tamamı deliye anlatılır.” Türkiye’de özgürlüklerin, demokrasinin ve insan haklarının durumunu en iyi bu özetler diye düşünüyorum.

Biraz da Zafer Partisi hakkında  konuşalım istiyorum. Zafer Partisi nasıl bir ihtiyaçtan doğdu, ilk seçimdeki hedefi nedir, diğer partilerde olmayan neyi sunuyor Türk seçmenine?

Tabii ki siyaset bir millete hizmet etme yoludur, bu yolda menzile ancak iktidar olarak varılır. Bir siyasi parti eğer iktidar olmayı hedeflemiyorsa milletin zamanını ve enerjisini çalıyor demektir, ama ahlaklı, ilkeli, hukuk çerçevesinden çıkmayan bir iktidardan bahsediyorum, demokrasi çerçevesinden çıkmayan bir iktidardan bahsediyorum. İktidara giden yolda inandığı ilkelerden taviz vermeden yoluna devam etmesinden bahsediyorum. Bir siyasi parti doğru şeyleri söyler, yaşar ve yaşatırsa özgül ağırlığı iktidar olmadan önce iktidarmışcasına artar, işte Zafer Partisi böyle bir parti olacaktır.

Milletin çalar saati çaldığında uyanması Zafer Partisi ile gerçekleşecektir. Türkiye’de yürürlükte olan Siyasi Partiler Kanunu ile hiçbir siyasi parti ve genel başkan tam anlamıyla demokrat olamaz, bunu iddia etmek gerçeklere aykırı, o bakımdan olabildiğince hakkaniyet, adalet ve demokrat bir tavırla yönetmeye çalışacağımız Zafer Partisi, gerçek anlamda demokrasiye geçişi iktidara geldiğinde Siyasi Partiler Kanununu değiştirerek, bireysel hak ve özgürlükleri anayasamız ile teminat altına almak için gereken tüm adımları atarak başlatacaktır.

Bugün mevcut iktidar partisi ömrünü tamamlamış, varoluş gerekçesini kaybetmiştir ama inatla bir takım antidemokrat yollar ve entrikalarla ‘ben iktidarda kalacağım’ tavrı ülkemizi demokrasi liginde çok gerilere düşürmektedir. Gerek siyasi, gerek ekonomik, gerek sosyal şartlarımız gelişmemiş ülkelerin arkasına düşmektedir. Demokrasilerde iki dönemden fazla hangi parti iktidarda kalırsa kalsın, fayda yerine zarar vereceği aşikardır

Seçim sisteminde ve siyasi partiler kanununda değişiklikler meclise gelecek, seçim barajının %7’ye indirilmesi konusunda neler düşünüyorsunuz?

Seçim barajının %7’ye düşürülmesi bir entrika oyunudur, mevcut iktidar iktidarda kalmak için böl-parçala-yut mantığıyla hareket etti, siyasi partiler benim anlayışıma göre demokrasimizin vazgeçilmez unsurlarıdır. Ancak bir de siparişle kurdurulan siyasi partiler vardır, işte bunlar entrikaya girer, gayrimeşru bir niyetle hukukun, demokrasinin arkasından dolaşmak, seçmeni kandırmak, sahtekarca bir duruş olur. Biz bu eleştirilerimizi iktidara yöneltirken sarı muhalefete laf etmeden geçmek olmaz. Onlar da milletin adalet, hukuk, demokrasi beklentilerini istismar ederek demokratmış gibi, adaletliymiş gibi davranarak en az iktidar partisi kadar nobran ve antidemokrat yapılar olmaları sebebiyle demokrasiye büyük zararlar vermiştir. Seçmeni konsolide etmek için takım tutar gibi insanları bölmek, parçalamak feodal anlayışlı oligarşik yapılar oluşturmak bu ülkeye en büyük ihanettir. En az FETÖ kadar kötülük yapmaktır, bu kapsamda sayabileceğimiz yapılar cemaat ve tarikatlar kadar zararlıdır. 21. yüzyıl bu karanlık anlayışlara uygun bir dönem değildir işte bu yüzden çağı okumak, günü okumak, güncelleşmek gerekir. Zafer Partisi günü okuyan, köklerinden ayrılmadan geleceğe ışık tutan bir siyasi parti olacaktır.

Ülkemizde milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olmak üzere Cumhur ve Millet ittifakı olmak üzere iki kutuplu bir yapı söz konusu. Sizce bu yapı önümüzdeki seçimlerde de sürdürülebilir mi?

Üçüncü bir ittifak söz konusu olur mu?

Zafer Partisi herhangi bir ittifaka dahil olacak mı?

İktidarıyla, muhalefetiyle tahterevalli siyaset anlayışıyla insanları ikiye bölüp bir şeye mahkum etmek antidemokratik bir yaklaşımdır, Zafer Partisi bu bakımdan çok önemli bir misyon üstlenmiştir Türk milletine üçüncü yolu, başka bir alternatifi sunmuştur. Genel Başkanımız Ümit Özdağ’ın “onların oylarını istemiyoruz, onların canı cehenneme” dediği bölümdeki seçmenler; hırsızlar, hainler bu ülkenin düşmanlarıdır. Geri kalan bütün seçmenler bizim kardeşimizdir. Kucaklaşıp birlikte aynı sofraya oturabileceğimiz vazgeçilmez insanlarımızdır. Türkiye Cumhuriyeti’ni bölme niyeti taşıyan her yapının, her insanın canı cehenneme diyoruz ama onlar için cehennemi bu dünyada yaşatacak yegane parti Zafer Partisi’dir. Bir ülkenin yüzde doksanını, yüzde ona mahkûm etmek gafletin öte, dalaletten öte, ihanettir. Millet ve Cumhur İttifakı ismi ile hareket eden yapıların tahterevalli siyaseti yaptığını, milleti seçeneksiz bıraktıklarını ifade etmiştim, bugün Türkiye’de en büyük parti kararsızlar olarak kayda geçmiştir. Demek ki üçüncü bir yol şart ve farz oldu. Zafer Partisi kurucu kadroları milletimizin bu mesajını almış ve yerine getirmiştir. Buna biz üçüncü yol diyoruz. İşte bu üçüncü ittifak, Millet ve Cumhur İttifakına rağmen kurulabilir. Zafer Partisi ittifakını Türk Milleti ile yapacaktır.

Sayın İsmail Türk, son bir sorum olacak, bir erken seçim bekliyor musunuz?

Günümüz Türk siyasetini analiz ettiğimizde erken seçim olması için bir sebep yok. Hele iktidarda kalmak için her türlü entrikayı çeviren iktidar elindeki iki seneyi seçimleri kaybedeceğini bile bile heba etmez diye düşünüyorum, hatta belki bir bahaneyle seçimi geciktirebilirler diye düşünmüyor değilim.

Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.