Erdoğan açıkladı: 58 ilde haftasonu sokağa çıkma kısıtlaması

Erdoğan açıkladı: 58 ilde haftasonu sokağa çıkma kısıtlaması
29.03.2021
A+
A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üç saat süren kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamayla korona salgını ile mücadele yeni kısıtlamaları açıkladı. Üç büyükşehir dahil olmak üzere kırmızıya dönen 58 ilde Cumartesi yasağı gerdi döndü. Ramazan ayında ise, tüm Türkiye’de haftasonu sokağa çıkmak yasak olacak.

Beştepe’de düzenlenen kabine toplantısı 3,5 saat sürdü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen toplantıda salgınla mücadelede atılacak yeni adımlar ele alındı.

Erdoğan alınan yeni kısıtlama kararlarını şu şekilde açıkladı;

Kırmızı kategorideki illerde sadece pazar günü uygulanan sokağa çıkma sınırlaması artık cumartesi ve pazar günü olarak sürecektir.

Ramazan ayı boyunca ülke genelinde toplu iftar ve sahur gibi etkinlikler gerçekleştirilmeyecek. Lokanta ve kafe gibi işletmeler renk ayrımı olmaksızın tüm Türkiye’de yüzde 50 kapasite ve belirlenen kurallara uygun şekilde çalışabilecek.

Türkiye’nin tamamında sokağa çıkma sınırlaması akşam 21.00 ve sabah 05.00 olarak haftanın her günü devam edecek. Sadece ramazan boyunca Türkiye genelinde lokanta ve kafe gibi işletmelerin hizmetleri paket servisle sınırlandırılacaktır.  Bu mübarek ay boyunca, ülke genelinde hafta sonları sokağa çıkma sınırlaması uygulayacağız.”

İŞTE TÜRKİYE’NİN YENİ KORONA RİSK HARİTASI:

ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARI ŞU ŞEKİLDE;

“Aziz milletim, değerli basın mensupları sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Türkiye’nin bugüne kadar elde ettiği kazanımların gerisinde değişime ve reformlara olan bağlılığını korumuş olmasıdır. Milletimizle paylaştığımız reform gündemimizi yürüttük ve yürütüyoruz. Geçtiğimiz yıl yargı reformu, ardından buna uygun hukuki ve idari adımları atmaya başlamıştık. Ekonomide cari açığın azaltılması, çok sayıda reform mahiyetinde programı hayata geçirdik.

İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan başlıkları ilgili kurumlarla birlikte hayata geçireceğiz. 3 hafta önce ekonomi reformumuzu kamuoyuna açıklamıştık. Türkiye ekonomisinin potansiyelinin, asıl dinamiklerinin göstergesi zaman zaman ortaya çıkan temelsiz ve derinliksiz finans hareketleri değil, bu reform gündemidir.

Hukuktan ekonomiye kadar uzanan ve milletimiz tarafından memnuniyetle karşılanan reform programlarımızı takvimine uygun şekilde gerçekleşmesini sağlayacağız. Toplumun tüm kesimlerinden kendileriyle ilgili hususların yakın takipçisi olmaları, herhangi bir gecikme ve eksiklik durumunda konuyu ilgili kurumuyla ve ardından bizimle paylaşmalarını istiyoruz.

Türkiye’ye merkezinde milletin yani insanın olduğu yeni bir anayasa kazandırmayı amaçlıyoruz. Darbelerin veya olağanüstü dönemlerin ürünü olarak hazırlanan anayasaların milletimizin beklentilerine cevap veremediği kısa sürede ortaya çıkmıştır. Anayasalar yaşayan metinler olduğu için elbette değiştirilebilir.

Ülkemizin yönetim sistemini değiştirmek için en köklü değişimi gerçekleştirmemize rağmen mevcut anayasamızda bu arızayı gideremedik. Yeni ve sivil bir anayasa konusunu tekrar gündeme getirmemizin sebebi budur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkemize kazandırdığı yetenekleri salgın sürecinde çok daha gördük. Hızlı karar alma, etkin şekilde uygulama mekanizmaları ülkemizin pozitif yönde ayrışmasını sağlamıştır.

Sistemi üçüncü yıla yaklaşan tecrübeler neticesinde geliştirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye için yeni anayasa hazırlama sürecinin mümkün olan uzlaşmayla yürümesi ve 84 milyonu kucaklaması şarttır. Siyasi partiler başta olmak üzere tüm kesimlerin yeni anayasanın hazırlığına katkıda bulunmasını bekliyoruz. Yeni anayasa için her türlü görüşe ve teklife açığız. İnşallah milletimizle birlikte gelecek nesillerin bizi hayırla yad etmesini sağlayacak yeni anayasayı ülkemize kazandıracağımıza inanıyorum.

Milletçe geleceğimize umutla bakmak için pek çok sebebe sahibiz. Hamdolsun dünyanın en güzel, kadim coğrafyasındaki 1000 yıllık varlığımızı siyasi ve ekonomik atılımlarımızla sürekli güçlendiriyoruz. Bölgemizde 1990’lardan beri yaşanan siyasi ve insani krizler milletimizin birlik ve beraberliği, devletimizin gücünün ne kadar önemli olduğunu göstermiştir.

Türkiye çok partili siyasi hayata geçişle bir üst aşamaya çıkardığı istiklalinin güvencesi olan demokrasi mücadelesini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile daha da pekiştirmiştir. Kalkınmada geçtiğimiz 19 yılda ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetlerle ihtiyacımız olan düzeye ulaşmıştır.

Korona virüs salgını ülkemiz için hayal ettiğimiz yeni başlangıç konusunda önümüze tarihi fırsat çıkarmıştır. Elbette salgın hepimizin hayatında çeşitli zorluklara yol açmıştır. Sağlık altyapımızın gücü sayesinde kimi ülkelerde hâlâ etkisini sürdüren felaket görüntüleri ile hamdolsun karşılaşmadık. Salgınla mücadelede en önemli araçlardan biri olan aşılama çalışmalarında oldukça ileri bir seviyedeyiz.

Fabrikalarda çarklar hiç durmadı. Üretimin iç ve dış pazarlara ulaştırılmasında aksaklığa meydan verilmedi. Kapasite genişleten fabrikalarımız gereken makinaları bulmakta zorlanıyor. Küresel lojistik tıkanıklar Türkiye’nin geniş havzaya kolayca mal ulaştırma avantajını öne çıkarıyor. Dün şehir hastaneleri için bize demediklerini bırakmayanlar bugün niye daha çok hastane yapmadığımızı sorguluyorlar.

Dünyada ve ülkemizde yaşanan her gelişme Türkiye’ye 19 yılda kazandırdığımız yatırımların anlamını çok daha iyi gösterecektir. Menşeine, rengine, inancına bakmaksızın bir kez daha sesleniyorum; gelin Türkiye’ye yatırım yapın. Dün ülkemize yatırımlar yapanlar bugün büyüyen pazar ve kazançlarıyla meyvelerini topluyorlar. Bugün yatırım yapanlar çok kısa bir sürede aynı kazançları elde edeceklerdir.

Türkiye bölgesinin üretim ve ticaret merkezi olmanın ötesine geçerek küresel bir merkez hale geliyor. Vatandaşlarımıza evlerinde tuttukları milli servetimiz olan altın ve dövizleri ekonomimize kazandırma çağrımı tekrarlamak istiyorum. Bundan rahatsız olanlar var, biliyorum. Vin vin esasına göre hem ülkeye hem kendilerine kazanmanın yolunu gösteriyorum.

Türkiye’nin yatırımcılar için cazip bir ülke haline geldiği sözü afaki bir temenniden ibaret değildir. Geçtiğimiz yıl ülkemizde 103 yıl yeni şirket, kapanan şirket 16 bini dahi bulmadı. Yeni kurulan şirketlerin önemli bölümü uluslararası sermayeli. Ülkemizde 75 bin 700 adet şirketin 11 binden fazlası geçtiğimiz yıl faaliyete başladı.

Türkiye 190 ülke arasında 33. sıraya çıkmış bulunuyor. Bu tablo özellikle yatırımcıların ülkemize olan inançlarının, inşa ettiğimiz güçlü altyapı, güven sayesinde giderek arttığına işaret ediyor. Tabii ülkemizde felaket tellalları bugünlerde yine işbaşında. Siyasetten medyaya kadar her alanda. Milletimiz bir tarafta istiklal harbini verirken diğer taraftan bir kesim manda savunuculuğunu yapıyor.

Kalkınmamızın gerdanlığı olan her yatırıma karşı birileri istemeyiz diyor. Terör örgütlerinin diliyle konuşanlar hiç eksik olmadı. 16 Temmuz gecesi milletimiz darbecilere direnirken darbe şakşakçılığı yapanları unutmadık. Biz bunların hiçbirine itibar etmedik. Su üstünde yürüseniz bile yüzme bilmiyor diyerek durumu tersine çevirmeye çalışanları mahkumu adem ederek bugünlere geldik.

Türkiye hedeflerine doğru kararlılıkla ilerlemektedir. Ekonomimizi yatırım, istihdam, üretim ve ihracat temelleri üzerinde yükseltiyoruz. Asırlık senaryoların ürünü prangaları kırıp atıyoruz. Önümüze çıkartılan engelleri birer birer aşarak yolumuza devam ediyoruz. Ülkemizi 2023 hedeflerine kavuşturmakta kararlıyız. Cumhuriyetimizin 100. yılına büyük ve güçlü Türkiye ufkunu aydınlatmış olarak gireceğimize yürekten inanıyorum.

Gezi olaylarından 15 Temmuz darbe girişimine kadar yaşadığımız her hadisenin gerisinde en önemli hesap milletimizi kendi içinde parçalayıp, hatta mümkün olursa birbirine düşürmektir. Milletimiz bu oyunu gördüğü için bayrağında, ezanında sembolleştirdiği istiklali ve gözü gibi sakındığı evlatlarına edeceği istikbaline sıkı sıkıya kenetlenmiştir. Sosyal bölücülük oyunu Türkiye’de tutmamıştır, tutmayacaktır.

Kendi içlerinde asla uygulamadıkları kriterleri bize dayatanların amacının ülkemizi çağdaş ve müreffeh yola yöneltmek değil vakit ve enerji kaybettirmek olduğunu çok iyi biliyoruz. Savunma sanayi, çevre , ticaret, siyasi özgürlüklere kadar sayısız örneklerini yaşadığımız bu riyakarlığa eyvallah etmedik, etmeyeceğiz. Suriye’den Libya’ya, Kıbrıs’tan Karabağ’a, Doğu Akdeniz’den Ege’ye kadar mücadelemizi başarıya ulaştırdık.

Oluşturulmaya çalışan aksi yöndeki havaya rağmen haklı olduğumuza zaman içinde tüm dünya şahitlik etti. Bize yüksek perdeden demokrasi ve siyaset dersi vermeye kalkanlar eşit ve adil şartlarda ilişki tesis etmenin yolunu aramaya mecbur kalmışlardır.

Cumhur İttifakı olarak Türkiye’yi ve kendimizi bu hayırlı dönemde daha iyi hazırlamak için her zamankinden çok daha fazla çalışacağımıza biz inandık. Bu dayanışmamızı da her geçen gün güçlendirerek devam ettiriyoruz. İnşallah 2023’e varmadan bu başarıya ulaşacağımıza inanıyoruz, yeni anayasamızla bunu taçlandıracağız.

Son 8 yıldır neredeyse kesintisiz bir şekilde maruz kaldığımız saldırıları nasıl bertaraf ettiğimizi anlatırken yaşanan sıkıntıları da göz ardı etmedik. Bilhassa salgın döneminde işleri azalan esnaflarımızın rezervasyonları iptal olan turizm sektörümüzün, okullardaki yüz yüze eğitimin aksaması ile programları bozulan öğrencilerimizin durumlarını yakından takip ediyoruz.

Şartların elverdiği her durumda normalleşme adımları atarak kısıtlamalardan bunalan milletimize nefes aldırmaya, esnafımıza yol açmaya çalışıyoruz. Tedbirleri en akılcı, makul seviyede uygulayan ülkeler arasındayız. Vaka, hasta, ölüm sayıları arttığında milletimize karşı sorumluluklarımız gereği tedbirleri güncellemek durumunda kalabiliyoruz.

Her konuda olduğu gibi ama özellikle salgının tedbirleri hususunda herkesin polisi kendi vicdanı ve aklı olmak mecburiyetindedir. Vaka, hasta, ölüm sayılarını yakın insani, ticari ilişkilerde bulunan ülkelerden daha geriye düşüremezsek geride kalırız. Vatandaşlarımızı bir defa daha temizlik, maske, mesafe kurallarına sıkı sıkıya riayet etmeye davet ediyorum.

Son 1 yıldır her kabine toplantımızda olduğu gibi bugün de salgınla ilgili tüm gelişmeleri ayrıntılı değerlendirdik. Aşılamada 15 milyon rakamına ulaşmamızı etkilerini sahada görmeye başladık. İleri yaş gruplarının vaka, hasta, yoğun bakım rakamları içindeki oranları belirgin şekilde azaldı. Her ne kadar vaka sayıları artsa da yatan hasta, yoğun bakım hastası oranları aynı düzeyde yükselmiyor. Vaka ve hasta bunun yanında vefat sayılarının artması mevcut uygulamaları gözden geçirmeye mecbur bırakmaktadır.

Çok yüksek grubu teşkil eden kırmızı kategorideki illerimizin sayısı maalesef nüfusumuzun yüzde 80’ini teşkil eden 58 şehre ulaşmıştır. Yaptığımız değerlendirmeler bütün bunlar ışığında şu hususları milletimizle bugün paylaşma kararı aldık.

Türkiye’nin tamamında sokağa çıkma sınırlaması akşam 21 ve sabah 5 olarak haftanın her günü devam edecek. Kırmızı kategorideki illerde sadece pazar günü uygulanan hafta sonu sokağa çıkma sınırlaması artık Cumartesi ve Pazar günü olarak sürecektir.

Lokanta ve kafe gibi işletmeler renk ayrımı olmaksızın yüzde 50 kapasite ve belirlenen kurallara uyu şekilde çalışabilecek. Sokağa çıkma günlerindeki paket servis hizmeti mevcut haliyle devam edecek. Ramazan ayında hep birlikte biraz fedakarlık yapacağız.

Bu mübarek ay boyunca hafta sonları ülke genelinde sınırlama uygulayacağız. Ramazan ayı boyunca lokanta ve kafe gibi işletmeler hizmetlerini paket servisiyle sınırlandıracak. Ramazan ayında toplu iftar ve sahur gibi etkinlikler gerçekleştiremeyecek. Bu uygulamadan etkilenecek lokanta ve kafe işletmelerine bazı katkılar sağlayacağız.

Nisan ve Mayıs ayında normalleşme, ücretsiz izin uygulaması kapsamında sigorta desteğinden yararlanamayan lokanta kapsamında prim uygulamasını üstlenecek ve bunlara 1500 lira nakdi yardım yapılacaktır.

Vatandaşlarımızdan bu süreci dikkatle ve hassasiyetle değerlendirmelerini rica ediyorum. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Hepinize ve saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Kalın sağlıcakla.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.