Doğayı Kırmayan Cennet: Kıran Köyü

Doğayı Kırmayan Cennet: Kıran Köyü
27.07.2020
A+
A-

Selam tüm okuyuculara, hayatın aslının doğada olduğunu bilen ve bulan güzel yüreklere…

***

Pazar günleri benim ve eminim ki birçok insanın rutine mola, doğaya ‘merhaba’ günüdür… Altı günün bazen monotonluğu, bazen koşturmacası, en nihayetinde yorgunluğuna bir günlüğüne de olsa ara verdiği ve kendini motive ettiği, ruhunu şarj ettiği bir gün…

Bu pazar yine Bursa’mızın muhteşem doğasındaydık.

Evet “yine” diyorum.

Çünkü Bursa öyle bir doğal cennettir ki; bir ömür onun gizli kalmış sırlarını, güzelliklerini anlamaya çalışsak da mutlaka kıyıda köşede sakladıkları vardır.

Somuncu Baba’nın türbesinde kendi ağzından söylediği sözlerin yazılı olduğu kitapçığın bir yerinde şöyle yazar; ”Bursa öyle bir şehirdir ki, giden mutlaka özler.” Hatta bunu dua gibi yansıtmıştır.

Demem o ki; Bursa yüzyıllardır özlenilen cennet bir şehirdir, her ne kadar kıymetini hakkıyla bilemesek de…

Pazar günü sabaha karşı 03:00’da uyuyup 06:30’da uyandırabilen ritüelim, doğa yürüyüşünden başkası olamaz genelde… Hızlıca çantanı hazırla, şapkanı unutma, batınını al, yedek her ihtimale karşı, telefon ve hemen buluşma yerine git…

Ohh nihayet…

Buluşma alanına da zamanında gidersen çoğu hallolmuş demektir. Nasıl zevkli bir koşturmaca anlatamam. Halbuki hafta içi böyle bir acelecilik nasıl da sinir bozucu gelir.

Neyse, buluşma yerimiz bu hafta Abdal meydanı…

Daha önceki yazılarımda belirtmiştim. Dağcılık kulüplerinin birkaç buluşma noktasından birisidir diye… Zaten gittiğimde başka kulüpler de oradaydı. Çaylar, simitler, sohbetler ve gezi öncesi heyecan herkesin yüzünden okunuyordu. Birkaç çaydan, bugünkü planımızla ilgili yorumlardan sonra grup tamamen toplanınca araçlara binildi.

İstikamet; İnegöl/Kıran şelalesi…

Buraya kış aylarında karın oldukça çok olduğu zamanlarda da gitmiştim. Zor bir yürüyüş olsa da manzaranın büyüsü karşısında oldukça etkilenmiştim. O zamanki rehberimiz Levent Bey, ‘bir de yazın görseniz harikadır’ demişti…

Evet şimdi biraz da o yüzden merak ediyordum, karın gizlediği o sürprizleri görmekti niyetim…

Araçlar önce İnegöl, sonrasında Yenice beldesinden geçerek Kıran Köyü’ne ulaştı. Köy; tepede, ormanlık alanda, küçük ve çok şirindi. Meydandaki camisi, hemen karşısındaki kahvehanesi ve yanında iki çeşmeli kurnası… Ayrıca kirazı, böğürtleni oldukça ünlü. Kaldı ki tadına baktığımızda ‘bu ün az bile’ dedik. Tarımla geçimini sağlayan köyümüz, 2200 rakım yükseklikteki Kıran yaylasında da hayvancılığını devam ettiriyor.

Köyde biraz dinlendikten sonra kerpiç evlerin arasından çantalarımızı sırtlayarak orman içindeki yola girdik. İki tarafı sıkça kayın, çam, gürgen ağaçlarıyla kaplı; kimi zaman dik, kimi zamansa düz yollar…

Kuş sesleri, dereler, dağlardan aşağı inen minik şelaleler…

Üç saate yakın yürüyüşten sonra şelaleye yaklaşmıştık, boyumuzca eğreti otların arasından geçerken tropik bir iklimi çağrıştırıyordu. Devamında yine bir dik yokuş ve işte şelaleye gelmiştik… Şelalenin etrafı kat kat devasa kayalarla çevriliydi. Kayalar o kadar büyük ve ilginç şekillerdeydi ki sanki yüksek binalar yapışık bir halde yana doğru devrilmiş, altında kalan kayalar ise üst üste sıralanmış ve şelale en üstünden aşağıya doğru akıyordu. Aktığı yer ise yine tamamen büyük kayalarla kaplıydı, suyu ise buz gibiydi.

Şelalenin başladığı yerin yanında ise bayrağımızın kayalara asılmış olması çok güzel bir görüntü oluşturuyordu. Şelalede biraz serinleyip dinlendikten sonra mola yerimiz olan Gürgenalan yaylasına doğru yola çıktık. Şelaleye yakın bir bölgeydi burası. Ağaçların ve çiçeklerin arasında alabildiğine serinlikte, buz gibi akan suyun yanında sofralar kuruldu.

Kurulu olan ocakta ateş yakılıp isli çaydanlıkta çaylar demlendi ve şelalenin büyüsünden hala çıkamadığımız sohbetler…

Eeee buraya gelince Dokuzlar şelalesini (yeşil havuzlar) görmeden gitmek olmazdı, üstelik yolumuzun üstündeyken… Moladan hemen sonra oraya gittik. Burası adı gibi büyüklü küçüklü 9 boğum denilen şelaleler ve havuzlardan oluşuyordu. Şelalenin çıkış yerine doğru havuzlar genişliyor, hatta yüzülecek kıvama geliyordu. Oldukça temiz ve berraktı, içindeki en küçük çakıl tanesini göreceğiniz kadar. Tabii yolun üstünden minik havuzlarla başlayan şelalenin ilk boğumlarını görmek için biraz zor bir yokuşu çıkmak gerekse de, çıktığımızda bu zahmete değdiğini gördük.

Yukarıdan aşağı doğru şelalelerin ve giderek küçülen havuzların görünümü muhteşemdi…

Artık dönüş yolundaydık ve bize bu güzellikleri tanıtan rehberimiz Vedat Bey’le beraber 3-3,5 saat sürecek yürüyüşümüze başladık. Varacağımız noktaya uzaktan baktığımızda gerçekten sadece bir nokta gibi görünen Kıran köyüne geldiğimizde bu mesafe bize çok da uzun gelmemişti. Sanırım bol oksijen, güzel dostlar ve sohbetlerdi kısaltan bu yolu… Yirmi kilometre; yirmi dakika gibiydi, belki de çok daha az…

Köy meydanına geldiğimizde bize sürpriz yapıp mis gibi çay demlemişlerdi; sağ olsunlar.

‘Geldiklerinde yorgun olurlar’ diye düşünmüşlerdi, Kıran’ın misafirperver insanları…

Kendi üretimleri olan meyve sebze ikramlarını saymıyorum bile… Vedalaşıp oradan ayrılırken mutlu olmayan veya asık suratlı kimse yoktu araçta. Günün yorumları, şelalenin güzelliği ve yeni dostluklardan başka…

Yarını da konuşan yoktu.

Çünkü bugün; yarına da, bir haftaya da yeterdi…

YORUMLAR

  1. Tansel Saylı dedi ki:

    Çağla Arkadaşım… daha önce gittiğim bir bölgeyi tekrar yaşadım… orda olmalıydım. .. hiç gitmeyen birisi bile gitmiş oldu.. damak tadında bir yazı. … emeklerine sağlık. . teşekkürler. …

    1. Çağla ŞAHİN dedi ki:

      Teşekkür ediyorum…umarım beraberde gezer sizin engin bilgilerinizdende faydalanma imkanıda buluruz…

  2. Davut Atalay dedi ki:

    Kaleminize, yüreğinize sağlık. İlk fırsatta bu güzellikleri yakinen görebilmeyi diliyorum.

    1. Çağla Şahin dedi ki:

      Teşekkür ediyorum… kesinlikle gitmelisiniz…

  3. Ahmet alan dedi ki:

    Kıran köyünden şelaleye araba ile gitme imkanimiz yokmu?

    1. Çağla Şahin dedi ki:

      Tabiki var yol biraz bozuk olsada gidilemeyecek kadar değil… gittiğinizde değecek güzellikte İnan’ın…

  4. Aykut Özbay dedi ki:

    Merhaba Çağla hmm
    İznik sansarak kanyonunu deneyimleme şansınız oldu mu

    1. Çağla ŞAHİN dedi ki:

      Selam… Evet geçen yıl gitmiştik. Gerçekten de çok güzeldi. Yakın zamanda yine gidicez. Detaylarıyla yazmayı düşünüyorum…