Meral Akşener: ”31 Mart’ta İYİ Parti geliyor, kimselere söz vermeyin!”

20.11.2018
A+
A-

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu.

‘’31 Mart büyük bir fırsat. Bunları kendi hallerine bırakırsak, şöyle iyice bir sarsmazsak, memleketi kökten batırırlar’’ diyen Meral Akşener, ‘’31 Mart’ta İYİ Parti geliyor, kimselere söz vermeyin! İYİ Parti gelince huzur, refah ve güven gelecek’2 şeklinde konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis grubuna seslendi.

‘’SURİYELİLERİ GERİ GÖNDERECEĞİZ’’

Akşener’in gündeminde Cumhurbaşkanı maaşı ve Suriyeli mülteciler vardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın maaşına yapılacak yüzde 26 zammı eleştirmeye devam eden Akşener, “Cumhurbaşkanı’na 60 bin lira yetmiyorsa kuşa dönmüş maaşlar vatandaşa nasıl yetecek. Onlara tek bir zam yapmadan kendine yaparsan haram olsun, zıkkım olsun” şeklinde konuştu.

Suriyelileri geri göndereceklerini açıklayan Akşener, “Türk devletinin yüzü suyu hürmetine reçeteyi açıklıyorum” diyerek geri gönderme için atılacak adımları tek tek sıraladı.

Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“15 Kasım da, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümüydü. Bir kez daha kutlu olsun. Kıbrıs davamızın kahramanlarına; Hala Sultan’a, Türk Mukavemet Teşkilatı’na, Şehit İlhanlar’a ve Bozkurt Rauf Denktaş’a selam olsun. Onları unutmadık ve unutmayacağız.

‘BOP’un eşbaşkanıyım’ diye övünenlerin, Denktaş Bey’e yaptıklarını da unutmayacağız. Kofi Annan’la saf tutup, Rauf Denktaş’ı Türkiye’den kovduklarını unutmayacağız..

Bugünlerde, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol rezervleri üzerinden, Kıbrıs’ta yeni tezgâhlara niyetlenen emperyalistler ve içerdeki işbirlikçilerine sesleniyorum.. Siz de şunu unutmayın;

Gerekirse Ayşe yeniden tatile çıkacak ve Kıbrıs Türk’tür, Türk kalacak!”

“ÇOCUKLARIMIZI GÜYA EĞİTECEK OLAN ZİHNİYET”

“Son dönemde bir takım odakların ısrarlı provokasyonlarına şahit oluyoruz. Bu provokasyonların dili, zamanlaması ve aktörleri gösteriyor ki, iktidar, klasik seçim stratejisini yürürlüğe koymuştur. Cumhuriyetimizin kurucusuna, ve milletimizin ortak değerlerine saldırı kampanyası başlatanların tamamı, ne yazık ki, iktidarın koruması altında. Ne zaman su içeceklerine bile kendi iradeleriyle karar veremeyen bürokratların, ve medya borazanlarının, bu girişimleri izinsiz yaptığı düşünülemez.

İstiklal savaşımız için, “Keşke Yunan kazansaydı” diyen, Mehmet Akif’e küfreden fesli nasipsizi ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanının, hala o makamda tutulması, millete kurulmuş bir kumpastır.

Diyanet işleri Başkanının tarihimize hakaret gibi ziyaretiyle aynı günlerde, Milli Eğitim Bakanlığı da, , benzer bir hakarete imza atmıştı. Ebedi düşmanlarımızın bile aklına gelmeyecek o ifadeler sonucunda, 3 memuru görevden aldılar. “Biz yapmadık, avukat yaptı” diyerek, işin içinden çıktılar. Çocuklarımızı güya eğitecek olan zihniyet işte bu. Göreve geldiklerinden bu yana, milliyetçi öğretmenlere ve okul müdürlerine savaş açan AK Parti zihniyetinin, bizi getirdiği nokta bu.

Bakın son zamanlarda, hemen her hafta garip sözlere, garip davranışlara tanık oluyoruz..

Son örnek, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Karalı’dan geldi..

Cumhuriyetin üniversitesinde dekan olabilmiş ama, çıktı dedi ki;

-Kadın evde oturup, çocuk doğursun, çocuk baksın.. Yerel seçimde hiçbir kadın adaya oy vermeyeceğim..

Hoca hoca, Türk kadını evlatlarına sahip çıkar, en iyi şekilde de bakar.. Senin tavsiyene ihtiyaç yok..

İnsansız hava araçlarıyla uğraşırken, insanı ve kadını unuttun herhalde..

Bir de Uzay Bilimleri’yle uğraşıyorsun,, yazık.. Bu sözler, hanımefendileri çok yaraladı bilesin.. O sözleri sildin ama, özür borçlusun..

Ayrıca, senin oyun da eksik kalsın..

Bu tür vakaların artışına dikkatinizi çekiyorum.. Bu işler de, hiç hayr-ı alamet değil..

Milletçe, bu filmi defalarca gördük ve artık bıktık. AK Partinin ve borazan medyanın konuştuklarının hiçbiri, vatandaşın gündeminde yok. Vatandaşın ezanla bir meselesi yok, cumhuriyetle bir meselesi yok. Bizim meselemiz hayat pahalılığı, bizim meselemiz geçim darlığı. Bizim meselemiz adaletsizlik. Bizim meselemiz, çoluk çocuğumuzun geleceği. 3 tane daha belediye kazanmak için, milleti birbirine düşürmekten vazgeçin. Koltuklarınızda 3 gün daha oturmak için, fitne çıkarmaktan vazgeçin.

İYİ Parti bu tarz bir siyaset anlayışının içinde kesinlikle yer almayacaktır. Başka bir partiye oy veriyor diye, kimseyi düşman göremeyiz.. Bizim gayretimiz, ihtilafları derinleştirmek değil, mutabakat alanlarını genişletmektir.

Biz insanların hayatlarını yönetmeye değil, devleti yönetmeye talibiz.”

“MİLLETİN HALİNE BAK BEY EFENDİNİN KEYFİNE BAK”

“Herkes gırtlağına kadar borçlu. Her 3 gençten biri işsiz. Akıl, vicdan ve insaf sahibi biri için, bu manzaranın adı nedir: Kriz… Peki, damat ne diyor bu tabloya: Dengelenme… Bir avuç yandaş kodaman dışında, herkesi sefalette, yoksullukta dengelediler…

Atalarımız ne güzel söylemiş,, “Tok, açın halinden anlamaz” demişler. Allah için bir kere bile, bu dertlerden bahsettiğini duydunuz mu Sayın Erdoğan’ın? Duydunuz mu?

7 gün 24 saat konuşuyor ekranlarda. Yatın yuvarlanın diyor. Milletin haline bak, beyefendinin keyfine bak.

Dün şunu yapmıştım bunu yapmıştım diyor, sayıyor da sayıyor. Tamam kardeşim de, dün yaptıkların bugün karnımızı doyurmuyor. Ayrıca, yaptıklarınla bu hale geldik zaten..

Milletin derdiyle ilgilen diyoruz. Seni 16 yıldır orada tutan insanlara, sırtını dönme diyoruz. Koltuğunu düşündüğün kadar, fakir fukarayı da düşün diyoruz. Aç toku görmekle doymuyor. Seni izlemekle enflasyon düşmüyor. İyi gün dostu olmayı bırak. Millet dara düştü.. İnsanlara bir sor bakalım, halinden memnun olan var mı? Bir sor bakalım, Türkiye iyi yönetiliyor mu?

Kışı nasıl atlatacağını kara kara düşünüyorsan, ülke iyi yönetilmiyor demektir..

Çocuğunun geleceğinden endişeliysen ülke iyi yönetilmiyor demektir.

Mahkemeye işin düştüğünde hakkını alacağından emin değilsen, ülke iyi yönetilmiyor demektir. Sevgili Gençler, KPSS’den 100 puan alsanız bile, torpil bulamadan işe giremiyorsanız, ülke iyi yönetilmiyor demektir..

Siz kadınlarımız, yolda yürürken başınıza bir şey gelmeyeceğinden emin değilseniz, ülke iyi yönetilmiyor demektir.

İnkâr ederek krizi çözemezsiniz diyoruz, yol gösteriyoruz. Ciddi olun, yanlış politikalardan vazgeçin diyoruz. Çözüm öneriyoruz. Doğru işlerinize her türlü desteği vermeye hazırız diyoruz. Yine de bildiklerini okuyorlar. Yanlışta ısrar ediyorlar. Faturayı da millete kesiyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, sandıkta derslerini almadan, akılları başlarına gelmeyecek.. 31 Martta milletimiz gereğini yapacak. Milleti unutanı, millet de unutur. Millete sırtını dönene, millet de sırtını döner. Yıllarca, “başka kime oy verelim ki?” diyerek, kendini AK Partiye mecbur hissetti insanımız. Ama artık adres belli. Mecburiyet ortadan kalktı, iyi bir alternatif var. İYİ Parti var. Bunlar da zaten, sadece İYİ Partiden korkuyorlar.. Sadece İYİ Parti yükselirse, kendilerine çeki düzen verirler.. 31 Mart büyük bir fırsat. Bunları kendi hallerine bırakırsak, şöyle iyice bir sarsmazsak, memleketi kökten batırırlar.

31 Mart’ta İYİ Parti geliyor, kimselere söz vermeyin!

İYİ Parti gelince huzur, refah ve güven gelecek..

İYİ Parti gelince, mutlu fert, güçlü devlet gelecek. Yönetimde liyakat gelecek. Paylaşımda adalet gelecek..

Kimseye partisini, mezhebini, etnik kökenini sormayacağız..

Hizmet almak için, eşit muamele görmek için, Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartına sahip olmak yetecek. Haklı olan, güçlü olacak. Adalet bir lütuf değil, mecburiyet olacak.”

“BÜTÜN YATIRIMLAR DURDU”

“Kriz nedeniyle bütün yatırımlar durduruldu. Önümüzdeki 3 yıl boyunca, herhangi bir yatırım yapılmayacağını, bizzat Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı. İptal edilmeyen tek şey lüks, israf ve şatafat harcamaları. Ne yazık ki iktidarın uçak ve saray sevdası bir türlü bitmiyor.

Ben Ahlat’a gittim.. Gelin, buralarda ecdadın ruhunu soluyun dedim.. Yanlış anladılar, Ahlat’a da saray dikmeye karar verdiler..

Biliyorsunuz, Marmaris’teki Okluk koyunda da 300 odalı saray yapıyor muhterem. 300 oda da yeterli gelmemiş ki, köylülere ait 200 dönümlük araziyi de kamulaştırıp, sarayına katıyor..

Önceki Cumhurbaşkanları da Okluk koyunda tatil yapardı.. Kaldıkları yer, 230 metrekarelik, 4+1 konuttu. Hepi topu bir hafta kalacaksın kardeşim. 300 oda neyin nesidir. Rahmetli Özal 4 odaya sığıyordu da, sana niye 300 oda lazım. İsraftan, lüksten, şatafattan vazgeç diyoruz,, “Efendim bu itibardır” diyor. İsrafı itibar zannediyor. İsraf itibar değil, haramdır. Haramın itibarı olmaz. “Bunlar devlete kalacak zaten” diyor. Yok bi de sana kalacaktı…

Biliyorsunuz, Ankara’nın ayazında hurma ağacı dikti.. Marmaris sıcağına da, kayak tesisi yaptırırsa şaşırmayın..

Yapar mı yapar..

Bu yağma düzeninin mimarları, karşınıza geçip iki de bir, yerli ve milli olmaktan söz ediyor..

Afşinli bir çiftçimiz bir video göndermiş dün.. Onu izledim..

Diyor ki çiftçi kardeşim Hikmet Özdemir;

“Her sene bu zamana elimizde ürün kalmazdı.. Bu sene kar bastırdı, pancar tarlada kar altında.. Elbistan’daki fabrikayı alan yandaşın, şeker üretmeye niyeti yok.. Bizi yok etmeye gelmişler.. Soruyorum şimdi, biz ne yapacağız?”

Türkiye’nin her yerinde çiftçimiz böyle feryad-ediyor..

Amerikan firmasının çıkarı için, bir haftada milletin şeker fabrikalarını haraç mezat sattılar.. Hala yerli ve milli olmaktan söz ediyorlar..

Bakın, bu iş böyle gitmez..

Biz bunları söyleyince de, alıştılar ya konforlu muhalefete, diyorlar ki; Onlar konuşur, biz yaparız..

Vatandaşımızın hayrına bir şeyler yapacaksan anlatayım..

Ne yapmanız gerektiğini söyleyelim size.. Biz biliyoruz çıkış yolunu..

Ak Parti’den umudunu kesenler bir çıkış yolu arıyor.

Muhalefetten ümidini kesmiş olanlar, bir çıkış yolu arıyor.

Bu zor zamanda güvenecekleri bir ses arıyorlar.

Biz, o ses olacağız.

“Gün batsa ne olur,, geceyi onaran bir mimar vardır” der şair.

İşte biz geceyi onaran mimarlar olacağız.

Hangi yanlışa dur desek, önümüze çıkıyorlar ya.

“Peki siz ne yapacaksınız” diyorlar.

Bugün onlara cevabını vereceğim..

Ey iktidar ! Ne mi yapacağız?

En başta Hakkı ve adaleti tesis edeceğiz.

Mazluma huzur veren, hırsıza-zalime korku salan bir devlet oluşturacağız.

Hiçbir haksızlık, kimsenin yanına kar kalmayacak..

Adaletin elindeki-ayağındaki prangayı söküp atacağız,, gecikmeden şaşmaz bir şekilde uygulayacağız.

81 milyon şunu diyecek; “Kimse benim hakkıma göz dikemez..”

“Çünkü, benim hakkımı, kendi hakkı gibi savunan bir devlet var”, diyecek..

“Kimse bana tepeden bakamaz, kimse beni hor göremez, kimse benim onurumla oynayamaz..

Çünkü, benim devletim var” diyecek, devletim.”

“MİLLET İÇİN RANT YARATACAĞIZ”

“Adalet huzur sağlayacak. Huzur güven sağlayacak. Güven ortamı da, bereketi getirecek.

Evet, Türkiye’nin kaçan bereketini, geri getireceğiz..

Binlerce yıldır tarım yapılıyor bu topraklarda.. 16 yılda İsrail tohumuna mahkum ettiniz topraklarımızı..

Çiftçimizi yabancı tohumdan kurtaracağız..

Yandaşlara beleş maaş vermek dışında bir işe yaramayan Tübitak’ı, Türk tarımı için çalıştıracağız.

Türk tohumunu, Türk toprağını bir dünya markası haline getireceğiz..

Yandaşlara aktarılan ucuz kredileri, Türk çiftçisine kullandıracağız..

Ziraat Bankası’nın, batık AVM’lere sağladığı kaynakları, betona gömülen kredileri, çiftçimize vereceğiz.

Lüks yatlara verilen indirimli mazotu, çiftçiye vereceğiz.

Suyu, gübreyi, yemi ucuza sağlayacağız.

Çiftçiliği karlı bir iş haline getireceğiz.

Pazardaki malı bol, ve ucuz hale getireceğiz.

Domatesi, 1 liradan yedireceğiz.

Asgari ücretliye et yedireceğiz, et.

Budur bizim davamız.

Kaynak yaratacağız kaynak..

Rant yaratacağız. Evet, bunlardan çok daha fazla rant yaratacağız.

Peki kimin için? Kimin için?

Evet, millet için rant yaratacağız.

Emekliye, net 2 maaş ikramiye verebilmek için rant yaratacağız.

Asgari ücreti artırmak için rant yaratacağız.

Ücretsiz eğitim için rant yaratacağız.

16 yıldır ücretsiz eğitim masalıyla kandırıyorsunuz.

Oysa bugün devlet okulları, bağış adı altında para topluyor.

Millet, evladını hayata hazırlamak istiyor.

Evladı, yabancı dil konuşsun istiyor.

Evladı, iyi bir üniversite kazansın istiyor.

Evladı meslek sahibi olsun, iş sahibi olsun istiyor.

Siz ücretsiz dediniz, işi, ucuz etin yahnisine çevirdiniz.

Devlet okullarını öldürdünüz.

Özel okullarla, devlet okulları arasında uçurum var.

4+4 dediniz,, bir öyle çevirdiniz bir böyle çevirdiniz.

Anne babalar da, evlatlarıyla kafa kafaya verip, habire değiştirdiğiniz sistemi anlamaya çalışıyor..

İşte biz var ya biz;

Devlet okullarını yeniden 1 . lige çıkaracağız.

İlk öğretimde, orta öğretimde özel okullara ihtiyacı ortadan kaldıracağız.

Evlatlarımıza iyi bir eğitim sağlayamıyorsak, devlet niçin var?

İnsana yatırım yapmıyorlar..

Öğrencilerin, velilerin sıkıntıları ortada..

Peki öğretmenlerin durumu farklı mı?

Bir yanda öğretmen açığımız var, diğer yanda atanmayı bekleyen pırıl pırıl gençlerimiz var..

Aylardır diyoruz ki, yapın şu atamaları..

Ülkesine hizmet için heyecanla bekleyen gençlerimizi daha fazla üzmeyin..

Öğrenci öğretmen bekliyor, gencecik öğretmen adaylarımız da öğrencileriyle buluşmayı bekliyor.

Sözleşmeli öğretmenlik diye bir şey uydurdular.. Öğretmenin sözleşmelisi mi olur ?

Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirecek bir öğretmenin hürriyetini sözleşmeyle mahkumiyete çeviriyorsunuz.

3600 ek gösterge dedik. Seçimden önce sözümüze geldiler.. Seçimden sonra onu da unuttular.

Öğretmenlerin 3600 ek göstergelerini de verin artık..

Evlatlarımızı emanet ettiğimiz eğitim ordusu, en iyi şartlara sahip olmalı..

Ama olmuyor.. Yapmıyorlar..

Çünkü; Devleti ihale borsası sanıyorlar..

Devlet, millet için var millet..

Yüce Türk milletinin evlatları, en zengininden en fakirine, aynı eğitimi alacak kardeşim.

Aynı eğitimi alacak. Hayata aynı yerden başlayacak.

Anladınız mı?

Ne yapacaksınız diye soruyorsunuz?

Madem sordunuz iyi dinleyin?

Yazın bunları bir kenara.

Sizin işsiz bıraktığınız gençliğe, biz iş yaratacağız.

Türkiye’yi bir yazılım üssü yapacağız.

Yüzbinlerce yeni yazılımcı yetiştireceğiz.

Endüstride, ağır sanayide, insansız hava araçlarında, otomotivde, uygulamada her yerde, yerli yazılıma fırsat vereceğiz.

Bakın sadece mezun edeceğiz demiyorum.

Diploma üretip, göz boyamak sizin işiniz.

Biz yalnız diploma değil, iş vereceğiz iş.

Kaliteli iş sağlayacağız.

Arpalığa dönen elçiliklerimiz, konsolosluklarımız, Türk markalarını yurtdışına satmak için çalışacak.”

“SURİYELİLERİ GERİ GÖNDERECEĞİZ”

“Yazıyor musunuz kenara.

Bak, bunu da iyi dinleyin.

Suriyelileri geri göndereceğiz.

Nasıl diye sorarsanız eğer;

Size devlet aklı veriyorum, yazın.

Türk milletinin yüzü suyu hürmetine.

Türk Devletinin yüzü suyu hürmetine.

Size reçeteyi açıklıyorum.

Alın kalem kağıdı, yazmaya başlayın.

1- Suriyeli mültecilere Türk vatandaşlığı verilmeyeceğini açıklayın. Kaç sene kalırlarsa kalsınlar, Türk vatandaşı olamayacaklarını kesin bir dille açıklayın. Bu, bir bölümünün geri dönmesini sağlayacağı gibi, vatandaşlık hayaliyle sınırımıza dayanan yeni göçlerin de, önünü kesecektir.

2- Bu insanların Suriye’ye dönmesi konusunda Esad’la anlaşın. Her ay, en az 100 bin mültecinin geri dönüşü için, Şam’dan taahhüt alın. Türkiye’nin gücünü masaya koyun. Türk Devleti iradesini ortaya koyduğunda, teröristbaşı Öcalan’ı sınır dışı etmeleri, 2 gün sürmemişti. O devlet iradesini bu kez, vatandaşlarını geri almaları için kullanın. İster tatlı dille isteyin. İster su kozunu kullanın. İster askeri çözümleri masaya koyun. Hiçbir şey, şehirlerinde nüfus çoğunluğunu yitirmiş bir Türkiye’den daha tehlikeli değildir..

4- Bu sorun sıfırlanana kadar, sığınmacıların açtığı dükkanlarda kaçak ürünlerin satışına engel olun. En azından yerli ürünler satmalarını sağlayın.

5- Göçmenler için, geçici vergi mükellefiyet kanunu çıkarın. Çalışanlardan sigorta katkı payı alın, vergi kesintisi yapın.

6- Özellikle güney illerimizde, esnafımıza vergi kolaylığı sağlayın. Esnaflığı, mülteciler için değil, Türk vatandaşları için kazançlı hale getirin.

7- Güney sınırlarımızda devriyeleri sıkılaştırın. Türkiye sınırlarını yol geçen hanı olmaktan kurtarın. Sınır kapılarında, sınır geçişlerini ücretli hale getirin. Elini kolunu sallayarak, bir Suriye’ye bir Türkiye’ye geçen fırsatçı mülteci akınını kesin..

8- Suriye’den aracını getiren mültecilere, geçici sürücü belgesi şartı getirin.. Dışarıdan getirilen araçlar için, bir Türk vatandaşı ne kadar vergi ödüyorsa, o vergiyi Suriyeli mültecilerden de alın. Avrupa böyle yapıyor.. Amerika böyle yapıyor.. Burası Suriye değil, Türkiye. Bunun farkına varın.

Bunları yapın, bakın işler nasıl rayına giriyor..

İktidarıyla-muhalefetiyle mevcut siyasete bir ders vermenin zamanı geldi.

Milletimizi İYİ Parti’ye oy vermeye çağırıyorum.

Türk milletini, bu hazin tiyatroya son vermeye çağırıyorum.

Ülkemizi öyle bir hale getirdiler ki, işin bereketi kaçtı bereketi..

Hakkın, adaletin olmadığı topraklarda, bereket de olmaz..

Ahlakın olmadığı toplumlarda, refah sağlanamaz..

Biz bunun bilincindeyiz ve aklımızdan çıkarmayacağız.

Bu dünyaya niçin geldiğimizi unutmayacağız.

Bizim bu topraklara borcumuz var.

Bizim ecdadımıza borcumuz var.”

“İSTANBUL’UN DENİZ ULAŞIMINI PEŞKEŞ ÇEKTİLER”

“Az önce Afşin’li pancar üreticimizin feryadına değindim ya..

Bakın, bu iktidar, 2002 yılında, meydan meydan gezip “Şeker ihraç eden ülke olacağız” diyordu.. Kalktılar, şeker fabrikalarını, Amerikan şirketinin talimatıyla özelleştirdiler. Ordan gelen parayla da cezaevi yapıyorlar. Hani derler ya, en akıllısı değirmende su öğütüyor. Bunlarınki de o hesap. Fabrikayı satıyor, yerine cezaevi yapıyor. Yatırım diye de, cezaeviyle övünüyor. Allah akıl fikir versin, Allah sizi ıslah etsin.

Bunlar o kadar akıllı ki, İstanbul’un deniz ulaşımını peşkeş çektiler. Firma da işine gelmeyince “Şehir içi deniz ulaşımını iptal ettim” dedi. Sözleşmeye, Milletin hakkını koruyacak iki satır yazmamışlar.

Bu durum, köprüyü, tüneli kullanıp, yandaş müteahhite para akıtsınlar diye, vatandaşa kurulmuş bir tezgah mı, onu da bilmiyoruz.

Geçmeyen araç için yandaşa para ödüyorlar.

Olmayan hasta için yandaşa para ödüyorlar.

Kalkmayan uçak için yandaşa para ödüyorlar.

İşte son Sayıştay raporu ortaya çıkardı.. Osmangazi Köprüsü inşaatının süresiyle ilgili yanlış hesap yapılmış.. Yanlışlıkla yapıldığını da sanmıyorum ama, müteahhitin cebine 3.3 milyar, eski parayla 3.3 katrilyon lira haksız kazanç giriyor..

Hazineden bir kuruş çıkmadan yatırım yaptık diyorlar ama,, bütçeye bakıyorsunuz,, önümüzdeki 3 yıl için, bu garantiler yüzünden 67 milyar lira, eski parayla 67 katrilyon lira para ayırmışlar..

Kuruş çıkmayacak dedikleri bu. Doğruları söyleyince de, çeşit çeşit damgayı vuruyorlar..

Düne kadar “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyorlardı. Bugün “Mazlumu sustur ki, saltanat sürsün” diyorlar.

Bakın bunlar öylesine şaşırmışlar ki, dillerine doladıkları ne varsa, bugün kendileri yapıyor. Millete söven yandaş müteahhite sattıkları elektrik şirketi, 16 bin lira için, İstanbul’da koca Yavuz Sultan Selim Camisinin elektriğini kesiyor.. Bunların tuttukları yol, yol değil. Bunların yaptıkları, hayr-ı alamet değil.

Caminin elektriğini kesmek, ezanı susturmaktır beyler, ezanı..

“Yeter artık” dememiz lazım. Hep birlikte, 81 milyon hep bir ağızdan, “Yetti artık dememiz lazım”

İYİ Parti’ye muhalefet görevi verdiniz.. Milletin kararı başımız-gözümüz üstüne diyoruz, ve üzerimize düşeni hakkıyla yapıyoruz..

Bunların nefislerinden başka kimseye kulak verdikleri yok,, ancak biz yine de doğru yolu göstermeye, çözüm üretmeye devam edeceğiz..

Seçime kadar durumu idare etmekten vazgeçin.. Yetmiş sente muhtaç hale gelmeden, bari şu adımları atın:

1-Kamuda keyfi harcamalara son verin..

2-Yatırımlardan değil, israftan vazgeçin..

3-Bütçeyi şeffaf ve gerçekçi hale getirin..

4-Denetimsiz fonlar üzerinden yaptığınız kontrolsüz harcamalara son verin..

5-Sayıştay raporlarının gereğini yapın..

6-Betonla kalkınma olmaz, katma değer üretecek sektörlere teşvik verin..

7-Tarımda verimliliği artırıp, gıda güvenliğimizi sağlayın..

8-Yandaşların sözleşmelerindeki kar oranını düşürün.. Ve bu sözleşmeleri Türk lirasına çevirin..

9-Temel ihtiyaçlardan ÖTV’yi, KDV’yi tamamen kaldırın.. Millet bir nefes alsın.

Yoook, biz bildiğimizi okuyacağız diyorsanız, millet de sandıkta canınıza okuyacak,, haberiniz olsun.”

“SAĞA SOLA ‘EYYT’ DEMEYİ BIRAKTI”

“Ekonomimizi yerle bir ettikten, ve papaz kaçtıktan sonra, farkında mısınız, iktidarın başındaki kişi, sağa sola “Eeyyt” demeyi bıraktı..

Her meselede geri adım attığı için, ülkenin itibarı da, maalesef yerlerde sürünüyor..

Son örnek, İtalya’daki Libya konferansı.. Türkiye’nin gördüğü muamelenin sineye çekilmesi mümkün değildir.. Temsilcilerimizin toplantıyı terk etmesi doğrudur.. Ama bu konunun sessizce geçiştirilmesini kabul etmiyoruz.. Türkiye’yi dışlayan ülkelerin tutumunu, şiddetle reddediyoruz. Bir yerde Libya konuşulacaksa, söz hakkı, işgalcilerin değil, Trablusgarptaki Mustafa Kemal’in, Turgut Reisin torunlarınındır, Ömer Muhtar’ın torunlarınındır. Böyle bilinmelidir, böyle de ilan edilmelidir.

Milli onurumuzu yaralayan bir başka adres de, Suriye’nin kuzeyi.

Gündüz Türkiye’yle devriye atan Amerika’nın, gece PKK/YPG’yle pusu kurmasına seyirci kalamayız.. Fırat’ın doğusu batısı demeden, bütün terör yuvaları yerle bir edilmelidir.. Bu konuda atılacak bütün adımlara, sonuna kadar destek vereceğiz.. Amerika’nın PKK/YPG’yle poz vererek, Türkiye’yi tehdit etmesine boyun eğmeyeceğiz.

Milli onurumuzu yaralayan bir başka adres de, Suriye’nin kuzeyi.

Gündüz Türkiye’yle devriye atan Amerika’nın, gece PKK/YPG’yle pusu kurmasına seyirci kalamayız.. Fırat’ın doğusu batısı demeden, bütün terör yuvaları yerle bir edilmelidir.. Bu konuda atılacak bütün adımlara, sonuna kadar destek vereceğiz.. Amerika’nın PKK/YPG’yle poz vererek, Türkiye’yi tehdit etmesine boyun eğmeyeceğiz.”

“RAHİM BEY AZAD OLSUN”

“Bakın, iş elaleme gelince havasından geçilmeyen iktidar, bir Türk aydınını, öz kardeşimiz Rahim Cavadbeyli’yi, 3.5 aydır Van’daki mülteci kampında tutuyor..

Daha önce de söyledim, yine söylüyorum; Cavadbeyli’yi İran’a teslim edemezsiniz!

Türk yurdu Tebriz sokakları, “Azerbaycan var olsun, Rahim bey azad olsun!” sloganlarıyla inliyor..

Bu sese bigane kalamazsınız!

Ben de yüce meclisin çatısı altından, Tebriz’in sesine ses veriyorum,

“Azerbaycan var olsun, Rahim bey azad olsun !”

“CUMHURBAŞKANI’NA 60 BİN LİRA YETMİYORSA…”

“İktidara, üç haftadır sesleniyorum..

Kendi maaşınıza yaptığınız yüzde 26 zammı, önce milletin maaşına yapın diyorum..

Millet söz konusu olunca duymuyor-görmüyorlar..

Vazgeçmeyeceğim.. Her fırsatta ve ısrarla peşine düşeceğim..

60 bin liralık maaşını 75 bin liraya çıkaran Erdoğan’a, bir kez daha sesleniyorum;

Kendi maaşına yüzde 26 zam yapmak istiyorsan eğer;

Önce,

-Sosyal yardımları %26 oranında artır.

-65 yaş aylığı, üç aylık, bin 500 lira ediyor. Koy üstüne %26’yı, 1890 liraya çıkaracaksın..

-Yakınlarına bakanlara 425 lira aylık veriliyor. Koy üstüne %26’yı, 540 liraya çıkaracaksın.

-Asgari ücret bin 603 lira.. Koy üstüne %26’yı, asgari ücreti 2020 liraya çıkaracaksın.

Hiçbir şeye ihtiyacın yok ama maaşını enflasyona ezdirmiyorsun.. Tam da enflasyon oranında zam yapıyorsun.. O halde, sebep olduğunuz bu krizden dolayı, kamu çalışanlarının maaşına en azından seyyanen bir kriz zammı yapın.. Devletin zirvesine, hep bana demek yakışmaz..

“Bana ayıplarımı, kusurlarımı söyleyen kimse, Allah-ü teâlânın merhametine kavuşsun..” diyor Hz. Ömer.. Biz o amel üzre yürüyoruz.

Cumhurbaşkanı’na 60 bin lira yetmiyorsa, kuşa dönmüş maaşlar, dul ve yetimlere nasıl yetsin? Yüzde 26 zammı, önce onlara yapacaksın.

Çalışana, emekliye, asgari ücrete, sosyal yardımlara, yaşlı aylığına yapmadan, kendi maaşına zam yaparsan, tekrar ediyorum;

ZEHİR OLSUN, ZIKKIM OLSUN, HARAM OLSUN

İş, çalışana, emekliye geldiğinde kaynak yok diyorlar ya.. Ama iş yandaşlarına gelince, kaynaktan bol ne var.

Bakın size bir örnek daha vereyim.. Milli Eğitim Bakanlığı, okullarımızdaki müzik eğitimine katkı olarak, bağlama ve piyano alacak.. Hakkı teslim edelim, güzel bir iş.. Ama her işe şaibe katmak fıtratlarında var.. İlk açıkladıkları rakamları artırdılar.. 85 bin bağlama, 3 bin 500 de piyano alacaklar.. Ortada ihale-mihale yok. Bağlamalar, şehit vermiş karakolda oyun havası okuyan yandaş türkücüden, piyanolar tanıdık şirketten alınacak..

Ooooh, ne güzel İstanbul!

Kardeşim, bu ülkede iş yapabilmek için, illa size methiyeler dizilmesi mi gerekiyor?

Türkiye’de onlarca saz ustası var.. Madem devlet böyle bir alım yapacak, ihale de yapmıyorsunuz, o halde çağırın hepsini, paylaştırın aralarında. Sanatçı insanlar. Onlar da kazansın.. İlla yandaşa köşeyi döndürmek zorunda mısınız? Protokol gereği safsatalarını geçin..

Bakın ben sizi uyarayım;

Türkülerimizin hakkını veremez o bağlamalar. “YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA. BİLMEM SÖYLESEM Mİ, SÖYLEMESEM Mİ” diye ovunmaz o bağlamalar. O bağlamaların akordu tutmaz akordu.

Geçen hafta plan bütçe komisyonunda, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Bütçeleri görüşüldü.

Emniyet mensuplarına 3600 Ek gösterge verilmesini sağlamak amacıyla, Emniyet Genel Müdürlüğü Bütçesi için 627 milyon lira ilave ödenek önergesi verdik.

Çünkü sözümüz sözdür. Ağzımızdan çıkan her vaat de onur meselesidir.

Ama bilin bakalım ne oldu?

önergenin gündeme alınması AK Parti – HDP ve MHP oylarıyla reddedildi. Bir kez daha söylüyorum. Ak Parti, HDP ve MHP oylarıyla reddedildi. Bu kaçıncı reddediş. Bunlar işi RET İttifakına çevirdi.

Aziz milletim bilsin ki, bunların sözü suya yazılır, bizim sözümüz kayaya kazınır,

Yine geçtiğimiz hafta borazan medyanın bir gazetesinin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yaptığı saygısızlığa karşı, görevimizi yerine getirdik.

Hukuk işleri başkanlığımız devreye girdi ve mahkeme kararı çıkardı. Cumhuriyetin kurucu iradesini, 15 Temmuz alçaklığının elebaşıyla, PKK’nın elebaşıyla aynı karede gösteren, o haysiyetsiz haber kaldırıldı.

Hep söyledim yine söylüyorum;

Türkiye’yi yönetenler, hem tarihi, hem insani, hem de manevi değerlerimize, ilk sahip çıkması gerekenlerdir.

Bu görevlerini unutup, üstüne de değerlerimizi çatıştırıyorlar.

Yapmayın. Etmeyin. Bu ülkeye, bu millete bu kötülüğü yapmayın.

Değerlerimiz öylesine hassastır ki, devasa bir yangın için, küçücük bir kıvılcım yeter.

Bir anda alevlerin içinde buluruz kendimizi.. Ve o alevler şucu-bucu ayırmaz, hepimizi yakar geçer.

Türkiye’nin cesur insanları, size sesleniyorum;

Şartlar n’olursa olsun, bu yangına engel olmak için, gerektiğinde, ayağa kalkacağız.

Unutmayın! İYİ insanlar olarak biz;

Ezan-ı Muhammed-i’ye laf edildiğinde de ayağa kalkacağız, devletimizin kurucu iradesine saygısızlık edildiğinde de ayağa kalkacağız.

Biz; İtalya’da, Turgut Reis’in, Ömer Muhtar’ın torunlarına laf edildiğinde de ayağa kalkacağız, Amerikan askeri, Mehmedimin katilleriyle sofraya oturduğunda da ayağa kalkacağız.

İmanımızın da, fıtratımızın da gereği budur.

İstiklal için tek başına gereğini yapan Mübariz İbrahimov gibi kalkacağız ayağa.

Lele Tepe’de, adını soran komutana, “Adım Vatan” diyen, şehit Ramil gibi kalkacağız ayağa.

Buğulu gözlerle “Poyraz” esmesini bekleyen Türkmeneli gibi,, Türkmen Dağı’nda şehit düşen İbrahim gibi kalkacağız ayağa.

“Ezan” dediğinde ses veren Bilal Habeşi gibi,, Peygamber efendimize kalkan olan, Hazreti Hamza gibi kalkacağız ayağa.

Sura sancak dikmek için öne atılan Ulubatlı Hasan gibi,, Bayrak inmesin diye tek başına tetiği çeken Hasan Tahsin gibi kalkacağız ayağa.

Yıkmak isteyecekler.

Alparslan gibi gelip. Fatih gibi alıp.. Mustafa Kemal gibi yeniden kuracağız.

İşimiz zor. Yolumuz çetin.

Ama biliyoruz ve hiç şüphemiz yok ki;

“Allah, dürüstlüğü ve iyiliği seçen muhsinlerle beraberdir.”

Biliyor ve güveniyoruz ki;

Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.

Bu inançla hepinize saygılar sunuyorum.

Allah yar ve yardımcınız olsun.

Allah’a emanet olun.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.