Beni aşkıma bağlayan şehir; Bursa…

19.11.2018
A+
A-

Sene 1989 Aralık, Bursa’ya ilk geldiğim zamanlar.

Eşyalarımız kamyonda bekliyor, o zamanlar evden eve falan nerde? Lojman sırası bekliyoruz ve 1 hafta olmuş, Acemler’de (şimdi yıkılan) Polis Evi vardı ya, orada kalıyoruz. Urfa’dan gelmiştik Bursa’ya. Urfa nere, Bursa nere? Sadece isimlerinin sonundaki uyak (Urfa&Bursa) uyumu var. Güzel anılarla, üzülerek geride bıraktığımız dostluklar ve özleyeceğimiz yemekleriyle çıktık Şanlı Urfa’dan, selam olsun Halil-ül Rahman şehrine.

Neyse Acemler Polis Evi’nde kahvaltıdayken babamın bir arkadaşı geldi ve ‘hadi maça’ dedi. ‘Ne maçı’ falan derken kendimizi Atatürk Stadyumu’nun (eski stat) önünde bulduk. Bana ve kardeşime birer, stat önünden, işporta forma ve atkı, kağıttan şapkalar, bir de minder, hooop açık maraton tribünündeyiz (üstü açık o zamanlar). Biz GS forması, GS tribünü beklerken Bursaspor’un göbeğinde bulduk kendimizi.

İlk dakikalar hüsrandı bizim için. Yıllarca TV’den seyrettiğimiz ve hep ‘canlı seyredebilecek miyiz bir gün’ diye içlendiğimiz takım sahada ama biz rakip takım tribününde ve üzerimizde GS değil, Bursaspor forması var. Neyse, takımlar sahaya çıktı, maç başladı. Galatasaray Teknik Direktörü Alman Held, Bursaspor Teknik Direktörü Almanya’dan Yılmaz Vural. İnanılmaz bir tezahürat uğultu derken dakika 21, gol Hasan Vezir; GS 1-0 öne geçti (mangır mangır Hasan Vezir). Rakip takım tribününde bir avuç taraftarı seviniyor, bağırıyor, biz korkudan sesimizi çıkaramıyoruz (istersen çıkar Bursa tribünlerindesin) ama içten içe sevinmiyor da değiliz hani. İlk yarı bu skorla bitti, devre arası sahada ısınanlar arasına Hakan Şükür de var, o zamanlar daha Bursaspor’da Hakan Şükür ve şükür ki FETÖ macerası falan yok herhalde.

Yılmaz Vural sahada yedek oyuncuları ısıtıyor ve meşhur PATLAAATTT seslerini duyabiliyoruz tribünlerden. Yalnız dikkatimi çeken bir şeyler oluyor; takımları 0-1 mağlup soyunma odasına giden bizim de içinde bulunduğumuz Bursaspor taraftarı, 1 dakika bile susmuyor, tezahüratlar, marşlar, sloganlar hiç hız kesmiyor (bu arada, 22 yıl geçip Şampiyonlar Ligi Manchester maçında mağlupken de aynısını yaşadım, aynı tribünlerde). 2. yarı başladı inanılmaz bir Bursaspor tezahüratı ve tribün şovu ile dk. 56 Erhan Kiremitçi, skor 1-1. ‘Ne oluyor lan’ dememle bir irkildim ve kendime geldim. Yanımdaki adamlardan bir tanesi beni kaptığı gibi omuzuna aldı ve birlikte hopluyoruz (o zaman 10 yaşında, 35 kilo cılız bir çocuğum, şimdi olsa o abinin, tanımıyorum ama yaşıyorsa kulakları çınlasın, biraz zor alırdı omzuna beni J). Aslında gol ilk atıldığında üzülmüştüm ama şimdi üzülemiyor hatta seviniyordum bile. Dakikalar ilerliyor ve istemeden, istemeyerek Bursasporlu oluyordum. Derken dk. 71 ve Andrzei Palasz (bizim söylemimiz ile Palaş) skor 2-1 Bursaspor lehine. Aman Allah’ım yıkıldı o stat, yıkıldı! Ben resmen Bursaspor lehine gırtlağım parçalanırcasına, avazım çıktığınca bağırmıyor yırtınıyor, haykırıyorum adeta. Maç böyle bitti; Bursa 2 – GS 1 ve BİZ YENMİŞTİK! Evet ‘biz yenmiştik’ dedim. GS’li olarak girip yenildiğim stattan, 2 saat sonra Bursasporlu olarak galip ayrılıyordum (daha sonra nerdeyse tüm maçlarımı TEKSAS tribününden izledim tabi kî de.)

Dk. 71 ve o maçı, o stadı hiç unutamam ve unutmayacağım. Çünkü babamın memuriyeti nedeni ile o şehirden öbür şehre tayinler ile geçen çocukluğum ve ömrüm artık stabil bir sürece girecekti. Çünkü BEN öyle karar vermiştim. Öyle de oldu Allah’ın izni ile şu ana kadar.

Babamın memuriyeti nedeni ile geldiğimiz ve bir maç sonucunda hayatımın akışını değiştirecek sonuçlar yaşadığım bu şehre ÂŞIKTIM artık. (Daha sonra bir AŞKIM daha olacağını bilmemdenJ)

Nesi eksik Kardeşim?

İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir ve Antalya’dan ya da bilmem nesi meşhur birçok Avrupa ve dünya şehrinden.

Yanlış anlaşımasın, ülkemizin her yeri cennet bahçesi, her yeri ayrı efsane ama…

İstanbul, İzmir ve Antalya’nın denizi, balığı, havası vs. imiş peehh!  Mudanya, Trilye, Eşgel, Burgaz, Kurşunlu, Kumsaz, Gemlik, Kumla, Narlı taa Armutlu’ya kadar uzar gider. Denizse deniz, balıksa balık, kumsal&plaj ise bize yeter Kumsaz, Kumla, Eşgel, Eğerce, havaysa alası var. Yeter Bize.

Ankara’nın brokrasisi, politika, kültürü, başkent oluşu (saygı duyarız eyvallah), amma Osmanlı’nın ilk başkenti mi? Benim bildiğim 30 yıldır bu memleketi yöneten tüm siyasi partilerin liderleri belki Bursalı değil ama Cavit Çağlar, Behzat Çevik, Turhan Tayan, İsmet Büyükataman, Ertuğrul Yalçınbayır isimlerini sayıp anarsak azıcık siyaset ile ilgilenen birisi ne demek istediğimi anlayacaktır.

Biri kültür mü dedi?

Şimdi, sadece Oylat ve Cumalıkızık diye yazmaya başlasam, Karacabey longozlarına kadar 1500 sayfalık tarih, kültür, turizm kitabını birlikte yazarız diyebilirim herhalde değil mi?

Uludağımız, Uluabat ve İznik göllerimiz gibi doğa harikası ve Allah’ın bahşettiği (her kula nasip etmediği) güzellikleri ve nicelerini yazmaya hiç gerek yok zaten.

Futbolcu bankasıyızdır bir kere, 3 büyükler denilen İstanbul takımlarına verdiğimiz, milli takıma kazandırdığımız futbolcular…

Yemek ve mutfak mı? İskenderimiz var ki; bir yiyen bir de yemeyen pişman ama İnegöl Köftesi, şeftali, kestane şekeri hele CANTIK dedin miydi yiyen şişman, yemeyen niye söylemiyonuz kardeşim diye bize düşman…

Sonra, Türkiye’nin tanıdığı, sevdiği, meşhur artist, sanatçı, ünlü dediğimde, ‘Bursa olmasa’ derim başka da bi şey demem susarım…

Birileri hoop tamam da ‘güzel kız dedin mi İzmir deriz’ mi dedi.

Dedik ya yukarıda da ülkemizin dört bir yanı cennet, bütün kız ve kadınlarımız, Fatma anamız gibi iffetli bizim için, Börteçine kadar dirayetli, Afrodit kadar güzeldir.

Ama Bursa dedin mi orada duracan AGA.

Durdu!

Evet. Ömrümün geri kalanını geçirmeyi, ideal ve hedeflerimi planladığım şehir olan Bura yaşantım, üniversite eğitimim için gitmek zorunda olduğum şehir yüzünden durdu.  Eee diyeceksiniz ki sömestri ve yaz tatillerinden gelmedin mi? Hayır. Okuduğum şehir aynı zamanda baba memleketi olan şehir olunca neredeyse hiç gelemedim Bursa’ya 4 yıl boyunca. Ama kadere bakın ki hasretini yaşadığım şehrin, Bursa’nın En Güzel Kızı ile de orada tanıştım ve hayatımı birleştirdim. Ya da Bursa da beni çok sevmiş olacak ki O da beni bırakmak istemedi ve İlahi Gücün onayı ile En Güzel Kızını bana hediye olarak sundu. Şükürler olsun, hem değerli eşime, hem Bursa’ya, hem de Allah’a ki her türlü Bursalı olmuştum artık. (memleket nere diye sorarlar ya.) Daha evlenmedim ki der, bizim kiJ) Hani o misal. Bir de kafa kâğıdında doğum yeri Bursa yazan bir Ay Parçamız var çok şükür.

Durduğumuz yer buraydı. Yukarıda demiştik ya hani orada duracan AGA diye…

İşte Değerli Okurlarım.

1989 senesinde, 10 yaşındayken, bir stadın tribünlerinde, on binlerce insanın arasında, küçücük bir yürek ile karar verdiğim, Bursaspor aşkı ve Bursalılık sevdası böyle başladı. Büyük, güçlü ve güzel bir şehir Bursa’mız.

Hiçbir zaman öyle çooook büyük hayallerim olmadı hırs ve şöhret adına. Ama ama hep umutlarım oldu bu şehir ve bu şehirde yapacaklarım ile ilgili. Yaşayacak, var olacak, katkı sunacak ve bir gün kendimi Bursa için az ya da çok değer katacak bir yerlere taşıyacaktım ya da Bursa bunları sunacaktı bana.

Takip edenler için; Bu hafta neden böyle bir yazı yazdım, neden siyaset ve politikadan uzaklaştım cevabı yukarıda yazdıklarımdır değerli okurlarım.

Türkiyemiz’in 4. büyük, Avrupa ve dünyanın bilmem kaçıncı büyük şehri olan Bursamız’da, internet vasıtası ile tüm dünyaya, direk olarak ise hemşerilerimize hizmet veren, yalnızca doğruları ve gerçekleri yansıtan, bilgilendiren ve siz okurlarımızı habersiz bırakmayan, bir yayın organı, yaklaşık 7 ay önce faaliyetine başladı. 7 ayda inanılması güç bir başarıya imza atarak siz okurlarımız sayesinde hak ettiği yeri aldı ve her platformda doldurdu.

Şimdi bu pazartesi itibarı ile yeni yayın dönemine yeni yüzü ile daha güçlü bir şekilde başlayacak olan www.sonhaber16.com yayın kuruluşlumuzun bu yeni ilk sayfasında ‘’Yeni Ufuklara Hep Birlikte’’ yepyeni bir başlangıç yapmak adına böyle bir yazı kaleme almak ve vatandaş olmak kavramının altını doldurabilecek sorumlulukları benimseyen herkes için, önce bu ülkede, sonra bu şehirde yaşayan kim olursa olsun ayrım yapmaksızın, BİZ KOCAMAN BİR AİLEYİZ.

Bu vesile ile bu kavramlar içerisinde, Bursa’ya ve memleketimize habercilik ve gazetecilik adına hizmet etmemi sağlayan Sonhaber16 yayın kuruluşu adına, meslek büyüğüm Ahmet Sevinç başta olmak üzere, desteğini benden hiç esirgemeyen yine meslek büyüğüm Çetin Şeyhan ve O’nun nezdinde tüm yayın kuruluşu arkadaşlarıma yeni yayın dönemimizde şükranlarımı sunar, siz değerli okurlarımız sayesinde ve birlikte bu yayın organını; doğru, dürüst, yancı ve yandaşlık yapmadan, ilkeli gazetecilik adına en üste, zirveye taşıyacağımızdan hiç şüphem olmadığını belirtmek isterim.

Bizi izlemeye devam edin, bizimle kalın.

Huzurlu ve esen kalın efendim.

YORUMLAR

  1. sezgin dedi ki:

    tebrik ederim , yazılarınızın devamını bekleriz

  2. Şükrü dedi ki:

    Başarılarınızın devamını dilerim güzel bir yazı ?

  3. Süleyman dedi ki:

    Bursa özletlenmiş elinize sağlık

  4. Murat Y. dedi ki:

    İçten samimi ve bir o kadar da duygusal geçmişle geleceğin postmodern bir şekilde harmanlandığı bir çok kişinin kendinden bir seýler bulacaği biraz da didaktik bir yazi olmuş.

  5. Bulent Demir dedi ki:

    Ya hakikaten iyi geldi bu .. Son zamanlarda malum devamli birbirini tekrar eden yazilar haberler derken bunaldim vallahi … Bursa ozelinde guzel bir yazi olmuş zihnimin istikameti dagildi , nereye baksan hep ayni konular yazilar vs tamam ulke gundemi tabiiki onemli ama okumayi seven insanlar icin bazen kara bir bulut yaratiyor kendini tekrar eden calismalar…Devamini dileriz sayin yazar , cok guzel bir yazi olmuş .

  6. Ersin dedi ki:

    Tebrikler kalemine yüreğine sağlık

  7. Bünyamin Aydın dedi ki:

    Sevgili Ayhan kardeşim,
    Öyle bir yazı kaleme almışım ki tümüyle sevgi heyecan samimiyet dolu .
    İnsanı gençlik yaşına taşımışın.İçinde bulunduğumuz yanlı yandaş iyi ve kötüyü toz pembe gösterildiği medya haberciliğinden uzak tutuşun bile bir huzur taşımışın
    Kalemine sağlık
    Yansız ve doğruya doğru diyen yanlışada acımasan mürekkep akıtan kalemin olsun diliyorum

  8. Sefa Tarakçıoğlu dedi ki:

    Hanım köylü oldum desene; Ne demiş atalarımız doğduğun yer değil doyduğun yer ! Bu laf boşuna söylenmemiş. Rabbim gönlüne göre versin güzel insan

  9. E. Sabri ATLIOĞLU dedi ki:

    Tebrikler

  10. Selim Çolpan dedi ki:

    Ayhancığım, çok güzel dile getirmişsin
    samimi bir dost sohbeti yaparcasına, bir çırpıda okunabilecek çok içten ve duygusal bir yazı olmuş…
    Emeğine, kalemine, yüreğine sağlık…
    Eşine ve güzel kızına Sevgilerimi iletiyorum…
    Güzel yazılarının takipcisiyim…

  11. İ.yilmaz dedi ki:

    Çok güzel bir yazı ellerinize sağlık