Uysal: “Bu kanı ne Dolar, ne Riyal temizler!”

Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetindeki son gelişmeler üzerine, yaptığı açıklamada sert eleştirilerde bulundu.

Genel Başkan Gültekin Uysal, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili kamuoyuna yansıyan görüntüler ve deliller ışığında, Türkiye’nin Suudi Arabistan ile ilgili herhangi bir yaptırım kararı olup olmayacağını sordu.

Uysal yaptığı açıklamada şunları ifade etti:

“Bu kanı ne Dolar, ne Riyal temizler!”

“Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda katledildiği anlaşılıyor ki bu, Türkiye’nin birtakım somut delilleri ortaya koyması sonrasında, kamuoyuna açıklanmasa da Krallık tarafından itiraf edilmek zorunda kalındı.

“Organize bir cinayet suçu işlenmiş”

Olayla ilgili medyaya yansıyan görüntü, deliller ve suçluluk duygusuyla yapılan açıklamalar ışığında Türkiye ve uluslararası kamuoyları da Suudi Arabistan Devleti’nin organize bir cinayet suçu işlediğine dair kanısı pekişti.

Buna rağmen Ak Parti Hükümeti’nin yasak savma kabilinden açıklamalarının dışında hiçbir tatmin edici bilgi paylaşmaması dikkat çekiyor.

“ABD ve Krallık oyaladı”

Ortadoğu’da ABD’nin başını çektiği İsrail-Suudi Arabistan-Mısır ittifakının önemli bir partneri ülkenin kriminal bir boyutta oyundan düşmemesi için ABD ve Krallık tarafından, inandırıcılığı olmayan oyalama ve sulandırma süreçleri devreye sokuldu.

Ayrıca bu ‘suçüstü hali’ sürecinin yönetimi, Türkiye açısından hem Ortadoğu hem de ABD denkleminde kritik imkan ve fırsatlar da ortaya çıkarabilir. Bu şer ittifakının Ortadoğu üzerindeki emellerini uygulama imkanı en azından sekteye uğratılabilir.

“AKP, bu kriz yönetimini her zaman olduğu gibi ‘ahbap-çavuş’ ilişkileri üzerinden mi yoksa ‘vakur-egemen-sorumlu’ devlete yakışır bir çerçeve üzerinden mi yürütecektir?”

sorusunun cevabı, tercihi ortaya çıkaracaktır.

 “AKP neyi tercih edecektir?”

Bu temel tercih, ya Türkiye’nin dış politikada kısa vadede nefes almasına fırsat verecektir ya da AKP’nin kendini kurtarmak için hukuku, hakikati feda ettiğini ifşa edecektir.

Bu cinayet soruşturma süreci aynı zamanda, AKP’nin her fırsatta dış politikada ‘zalimin değil mazlumun, güçlünün değil haklının’ siyasetini benimsendiği iddiasının da sınandığı bir turnusol testi fonksiyonu görüyor.

“Konsolosun ilkeyi terk etmesi, bir mutabakat yapıldığı izlenimi veriyor”

Şu ana kadar Ak Parti Hükümeti’nin tavır ve beyanlarından Suudi Arabistan Devleti üst yöneticilerinin haberi olmadan böyle bir cinayetin işlenemeyeceği gerçeği ortada olmasına rağmen; bir ‘pazarlık’ görüntüsü verecek ihmal ve göz yummalara şahit oluyoruz.

Cinayetin işlendiği temsilciliğin 1. dereceden sorumlusu Konsolosun, sanki işlem yapmak mecburiyeti ortaya çıkmadan, ülkeyi terk etmesi bir mutabakat dahilinde yapılmış izlenimi vermektedir.

 “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin söyleyecek hiçbir sözü, tedbiren uygulayacak hiçbir yaptırımı yok mudur?”

ABD’de bile kimi Senatör ve Temsilciler Meclisi üyelerinin Suudi Arabistan ile ilgili çok keskin ve net değerlendirmeleri varken niçin cinayetin işlendiği toprakların sahibi Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden bu kadar somut delile rağmen Kral ve Veliaht Prens Salman’ın sorumluluğuna dair bir açıklama gelmemektedir?

Almanya başta olmak üzere pek çok ciddi devlet, Suudi’leri ‘haydut’ devlet konumuna düşüren silah satmama kararı başta olmak üzere çeşitli yaptırım kararı alırken kendi topraklarını cinayetle kirleten, Müslümanlığın yüzkarası bir Hanedan ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin söyleyecek hiçbir sözü, tedbiren uygulayacak hiçbir yaptırımı yok mudur?

Geçmişte iktidara yakın Türgev Vakfı’na 100 milyon dolar Suudi Kralı tarafından bağış kabul edilmiş olması da sakıncalı bir ilişkinin varlığını gözler önüne sermektedir.

Kimi danışmanların ‘deşelemeyeceğiz’ açıklamaları ile birleşince her şuurlu Türk Vatandaşı gibi bizleri de bu soruları sormaya mecbur bırakmıştır.

Sorumlu bir siyaset anlayışının sahibi olarak AKP’yi uyarmak isteriz ki; bu kanı ne Dolar, ne Riyal temizler!”