Türk vatanında Yavuz’dan sonra Türk’ün ikinci kırılması

Türk vatanında Yavuz’dan sonra Türk’ün ikinci kırılması
05.06.2020
A+
A-

AKP, iktidara geldiği günden beri sistematik bir şekilde emperyal güçlerin finansıyla kurulan ve Ortadoğu’yu cehenneme çeviren ihvan öğretisini ülkemizde uygulamaya koymaya başladı. Milliyet fikrine karşı amansız düşmanlığı ile tanınan bu öğreti saiklerinin ülkemizdeki temsilcisi AKP; Türk’e ait ne varsa ona savaş açarak, sulandırarak toplum nezdinde itibarsızlaştırarak yeni bir toplum sosyolojisini inşa etmeye çalıştı ve çalışıyor.

En son geçen Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulu’nun yeni sosyolojiyle ilgili ihanet belgesi hüviyetindeki,

belgesi Türkiye toplumu diye başlayarak kadim Türk milletini etnisite seviyesine indirgemenin gerekçelerini sıralamaktadır. Bu yazımın linki de aşağıdadır.

https://www.tahtapod.com/blog/tuerkiye-toplumu-cok-kimlikli-bir-toplumdur

Türk devletinde Türk kelimesine savaş açarak işe başladı. Herkesin bildiği uygulamaları burada bir daha yazmayacağım. Ancak Kıbrıs’ta başlayan Türk’e karşı ihanet oyunlarına Ermenistan’la dostlukla devam etmeye çalıştı. Üniter devleti sulandırmak teröristlerle izdivaç kurmak, Kuzey Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile devam eden ihanet oyunları artık ülkenin yakın geleceğini tehlikeye atar noktaya getirmiştir.

Türkiye’de Türk’ün egemenliğini kırmak adına sınır kapıları kevgire çevrildi. Başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere 2019 resmi rakamlarına göre 3 milyon 613 bin sığınmacı bulunmaktadır. Kayıtlara geçmemiş Suriyeli nüfusu ise yaklaşık 1 milyon 500 bin civarındadır. Bunların dışında Afganistan, İran ve Afrikalı nüfusun da 1 milyon 500 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2019’un Şubat ayında gerçekleşen Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’de Kasım 2018 itibariyle son 8 yılda doğan bebek sayısının 405 bin 521’e ulaştığını öne sürdü. Bu rakam sadece resmi kayıtlı Suriyeliler için geçerlidir. Tahmini rakamlara göre doğurganlığın üst seviyede olduğu 7 milyonluk bu kitlede her yıl yaklaşık 850 bin çocuk dünyaya geliyor. Bu demografik trendin on yıllar sonrasını düşünmek bile uykularımızı cehenneme çevirmeye yetmiyor mu?

Güney illerimizde PKK tehdidi devam ederken birçok güney ilimiz ile birlikte vatan sathındaki illerimizde nüfusumuzun azınlığa düşürülmesi bu beyler için yeni sosyolojinin gereği kabul edilmektedir.

Aşağıdaki tablo beyleri neden ürkütmüyor?

Yoksa Ümmet sosyolojisi bunu mu gerektiriyor?

SURİYELİ NÜFUSUN EN YOĞUN OLDUĞU İLLER

ŞEHİR                  Nüfus                Suriyeli Sığınmacı Nüfusu     Suriyeliler Nüfusun %kaçına Denk Geliyor

KİLİS                        142 BİN                       115  BİN       %80.60

HATAY                 1.61 MİLYON                 428 BİN       %26.56

GAZİANTEP        2.03 MİLYON               438  BİN     %21.58

ŞANLIURFA        2.04 MİLYON               435  BİN     %21.37

MERSİN               1.81 MİLYON               201 BİN        %11.08

 

Suriyeli sığınmacılara kapıların açılması ve ona paralel olarak Suriye topraklarının %36’sının PKK’ya verilmesi başka bir oyunun servis edildiğini göstermektedir.

Ümit Özdağ bakın ne diyor:

“Emperyalizmin Suriyelilerin Türkiye’de kalmasını istemesinin birinci nedeni, Suriye’nin kuzeyini PKK’ya vermek istemesidir. İkinci neden ise, gelecek on yıllarda Türkiye’de bir Kürdistan kurmak için çıkarılacak iç savaşta Suriyeli sığınmacılardan istifade etmektir.”

Bu ihanet oyunlarını Türk evladı ne zaman görecektir? Yoksa İhanet şebekesi bu coğrafyayı bize Endülüs yaptıktan sonra mı anlayacaklar?

SIRA  ŞEHİRLER   SURİYELİ NÜFUSU          İL NÜFUSU İLE KARŞILAŞTIRMA

1          İstanbul           548 bin 125     %3,64

2          Gaziantep       448 bin 603     %21,11

3          *Hatay            437 bin 894     %27,2

4          Şanlıurfa         428 bin 111     %21,03

5          *Adana           238 bin 234     %10,73

6          Mersin             202 bin 914     %11,18

7          Bursa               175 bin 860     %5,87

8          İzmir               146 bin 112     %3,38

9          *Kilis              115 bin 911     %81,32

10        Konya             108 bin 828     %4,93

11        Ankara            93 bin 738       %1,70

12        *Kahramanmaraş        92 bin 129       %8,1

13        Mardin            87 bin 576       %10,56

14        Kayseri           79 bin 810       %5,74

15        Kocaeli           57 bin 504       %3,02

16        *Osmaniye      51 bin 195       %9,58

17        Diyarbakır       33 bin 248       %1,92

18        Malatya           28 bin 507       %3,58

19        Adıyaman       26 bin 25         %4,17

20        Batman           22 bin 414       %3,74

79        Tunceli            54                    %0,06

80        Artvin             35                    %0,02

81        Bayburt           25                    %0,03

Stratejik sınır illerimizde Türk nüfusunun azınlığa düşürülmesi ümmetçi sosyolojinin bilinçli bir hamlesi olduğunu unutmayalım. “Bizden ayrılan ümmetten ayılmış olur” sözü de bu sosyolojinin gereğidir.

Ekonomik krizdeki bir ülkenin kendi memuruna, emeklisine 100 TL fazla zam yapmamak için çırpınırken sığınmacılar için 38 milyar dolar harcamasının rasyonel bir açıklamasını kim yapabilir? Topluma entegrasyon için hiçbir çaba gösterilmezken toplumun dokusunun Ortadoğulaştırılması çabası; ümmetçi zihniyetin ‘karıştır ve yeni bir toplum oluştur’ teorisinin icabı olsa gerek.

Pandemi sürecinde iktidarın verileriyle konuşursak yaklaşık 30 milyar dolar destek sağlanmış. Oysa sığınmacılar için harcanan para ve örtülü ödenekten verilen paranın miktarını da bilmiyoruz.

Sığınmacılarla birlikte Türk milletinin alım gücü düşmüş, fakirleşmiş, devletin imkanlarını nitelikli şekilde alamayacak hale gelmiştir.

Gelen kitlenin modern hayattan habersiz olması, yazılı kuralları hiç tanımaması ve kontrolsüz şekilde vatan sathına dağıtılması toplumsal olaylara da yol açtı ve daha büyük kırılmalara da önümüzdeki süreçte sebep olacaktır.

Bir yandan iktidarın kuralsızlığı hayat tarzına dönüştürmesi, diğer yandan gelen sığınmacıları kontrolsüz güce dönüşmesi Türk milletinin geleceğini tehlikeye atmıştır. Sığınmacılar sorunu ülkenin beka sorunu halini almıştır.

Türk milleti sosyolojisi etrafında insanların entegrasyonunu sağlama ümidimizi de yitirdik. Zira Türk aidiyeti mevcut iktidarın hedefindedir. Peki, ‘bunun yerine ne konulacak?’ sorusunun cevabı da belidir.  Realiteyle bir bağı olmayan hayali ümmetçilik ile bu boşluk doldurulmaya çalışılmaktadır.

Eğitim konusunda yine sığınmacılarla ilgili bir faciayla karşı karşıyayız. 0-14 yaşları arasında yine resmi kayıtlara göre 1 milyon 400 bin çocuk bulunmaktadır. Kayıt dışı sığınmacıları hesaba katarsak bu sayı yaklaşık 2 milyon 500 bini bulur. Bu çocukların yarısından fazlası okula gitmemektedir. Okula gitmeyen bu çocukların toplumdaki varlığı sizi ürkütmüyor mu? Başta Nizip ili olmak üzere birçok ilçemizde Suriyeli nüfusu yüzde 80’lere çıkmıştır. O il ve ilçelere daha ne zamana kadar Türk ili ve ilçeleri diyeceğiz? Yoksa başımızı kuma gömerek görmemezlikten mi geleceğiz?

Siyasal ümmetçilik ideolojisine uygun yapay bir sosyoloji yaratma peşindedir. Sergilenen sosyolojik yapı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine savaş açarak kurulmaktadır.

Eğer bugün Türk’e, Endülüs yapılmak istenen bu kahpe oyuna ‘dur’ diyemezsek korkarım yarın azınlığımız gündeme geldiğinde dizlerimizi dövmeye başlarız.

Karşılaştığımız sığınmacılar olgusu adeta göçler tarihi gibi dip dalgası olan ve birçok komşumuzun nüfusundan fazla bir olgu olduğunu kabullenmek zorundayız. Türk milletinin bu devasa olguyu bünyesine katması, onu sindirmesi mümkün değildir.

ABD’nin Suriye ile Irak arasına hiç de kürtlerin olmadığı toprakları kürt unsurlarına Rakka ve Kamışlı şeridi dediğimiz doğu sınırları olmak üzere vererek bir noktada Irak’ın kuzeyi ile Suriye sınır topraklarını kurulması hedeflenen bu yapay devletçiğe vererek İran’ın Suriye ve dolayısıyla Hizbullah üzerinde kara bağlantısını kopararak İsrail’in güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. Ya bizim bedevilerin amacı nedir? Oradaki Arap unsurları kendi vatanından adeta ülkemize davet ederek hangi sosyoloji peşinde koşmaktadır.

Yakın gelecekte Suriyeli sığınmacılar büyük beka sorunumuz olarak karşımızda durmaktadır. Emperyal güçler, Suriyeli sığınmacılarla birlikte bölücü Kürt hareketini birlikte organize ettiklerinde -ki senaryonun saikleri aynı güçlerdir- Türk devleti milletiyle de bu kasırganın altında boğulur. 

İktidarın ABD ile Suriye’nin kuzeyinde birlikte hareket etmeye başlaması bize Kuzey Irak oyununu hatırlatmaktadır. Maalesef aynı oyunlara iktidar gelmektedir. Eğer Suriye’nin kuzeyinde bölücü bir yapıya bu sefer destek verilirse dışarıdan PKK, içeriden sığınmacılarla ülkeyi felaketin eşiğine getireceklerdir.

Bölücü PKK, güney illerimizdeki demografik unsurlardan dolayı Suriye ve Irak’ın kuzeyi arasında bir stratejik sıkıntı oluştururken şimdi de güney illerimizde özellikle demografik değişikliğe giderek kucağımızda yeni, hem de onarılmaz bir tehdidi kendi ellerimize oluşturmaktayız.

Yavuz’un halifelik hülyaları sonucu Türk vatanında Türk nasıl asimile edildiyse, aynı oyun zaman farklı olmakla birlikte yeniden servis edilmektedir. Türk yurdunda Türk’ün Kürtleşmesi ve Araplaşmasının cevabını veremeyenler bugün aynı hatayı yeniden tekrarlamaktadır. Atatürk’le Türk’ün kazandığı haklar birer birer yok edilirken buna siyasi tercih demek Türk’ün aklıyla alay etmektir.

Hoş geldin yeni sosyolojinin canlı bombası Suriyeli sığınmacılar(!)

Evet;

Ya bu ülkeyi ikinci bir Sevr sürecine basiretsizliğimiz, gafletimiz ve ihanetimizle sokacağız ya da bize bu coğrafyayı Endülüs yapanlara inat Türk’ün milli refleksiyle bu coğrafyada yeniden Ergenekon’dan çıkışı sağlayacağız.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.