‘SON BULSUN’ DERKEN…

‘SON BULSUN’ DERKEN…
05.11.2020
A+
A-

Selam tüm okuyuculara, vicdanı sözlerinde değil, yüreğinde yer bulmuş tüm güzel yüreklere…

***

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın umutlu sevincinin ardından Türkiye, yine bir deprem gerçeğini ve maalesef acısını yaşadı. İzmir’de 30 Ekim günü yaşanan depremde 114 insanımızı kaybettik. Depremin yaraları sarılmaya çalışılırken devamlı kanayan yaramız haline gelen depremler, daha doğrusu depremler sebebiyle yaşanılan felaketlere bir türlü çözüm bulunamaması ise asıl önemli meselemiz… Çünkü hepimizin bildiği gerçek; deprem bir doğa olayıdır, biz bu doğa olayının sıkça yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz. “Bu son olsun” gibi klişe sözlerle son bulmayacağı da bilimsel bir gerçek, bunu engelleyemeyiz. Ama verdiği zararları önleyebiliriz.

İzmir depreminde bu yetersizlikler bir kez daha gözler önüne serildi. Tüm jeofizik mühendislerinin ortak söylemi; balçık zeminin deprem etkisini katbekat büyüteceği… Kaldı ki deprem bölgesinin hemen yanındaki boş arsanın tamamı, boyu üç metreye varan sazlıklarla kaplı. Uzmanlar, binalar ve insanlar olmasa deprem bölgesinin de bataklık ve sazlıklardan ibaret bir yer olacağını belirtiyorlar.

Gelelim yıkılan binalara; uzmanlar bu konuda da hemfikirler. Binaların deprem yönetmeliğine aykırı olduğu, kullanılan demir ve malzemenin yaşanılan felakete davetiye çıkardığı, çatlaklar olduğu, öncesinde başarısız bir güçlendirme çalışması yapıldığı gibi… Depremde enkaz haline gelen binalardan Doğanlar Apartmanı hakkındaki rapora göre, bina 1990 yılında 1975 tarihli deprem yönetmeliğine göre yapıldı.

27 Şubat 2018 tarihli raporda şu tespitler var:

Depremler ve zemindeki sıvılaşmadan kaynaklı olarak zemin kattaki dükkânlarda kapı sıkışması ve deformasyon; dükkân zeminlerinde bombeleşmeler, birinci kat balkonlarında gözle görülecek seviyede sehim, ayrılma ve deformasyon, iki bina arasındaki deprem dilatasyon derzinde deformasyon, kopma, dökülmeler, dış cephede sıva çatlağı ve dökülmeler tespit edildi. Bazı kolonların birleşme noktalarında sıkılaşma var.

Raporun sonuç bölümünde ise şu değerlendirme yapılmış:

“Yukarıda belirtmiş olduğumuz risk unsurları yapı güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Bu nedenle, 2007 deprem yönetmeliğine göre binanızda belirlenen risklerin yapı açısından tehlikeli bir durum olup olmadığının netleşmesi için, performans analizinin ve zemin etüt çalışmasının yapılmasının yapınız açısından iyi olacağı düşünülmektedir. Bu sebeple, 6306 sayılı kanun gereği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetki verdiği kurum ve kuruluşlara giderek binanızın risk tespitini yaptırmanızı ve gerekli tedbirlerin alınmasını tavsiye ediyoruz.”

Büyük kayıplar veren diğer bina Rızabey Apartmanı ise sözde yakın bir zamanda güçlendirilmiş! Peki o zaman neden hiçbir şey yapılmamış? Bir taraftan kılıfına  uydurup, işgüzar müteahhitlerin  kazanacağı milyonlar için insan hayatını üç kuruşa satarak alabildiğine eksik malzemeyle ve bilgileriyle diktikleri binalar, diğer taraftan yapıldığı söylenen denetim raporları neden görmezden gelinmiş?

Bugün sorumlu müteahhitlerle beraber 9 kişi gözaltına alındı. Merak ediyorum tüm bu sorular sorulacak mı ve yanıtları ne olacak? Yalova depreminde de birçok kişi gözaltına alınmıştı, bir kişi ceza almıştı…

Verilecek veya verilmeyecek cezalarla Ayda bebeğin annesi geri gelmeyecek belki, hatta iki pırıl pırıl genç ikiz kardeşler, onlarca masum canlar da… Ama emsal oluşturacak kararlar ve önlemlerin bu felaketleri büyük ölçüde önleyeceği muhakkak… Yeter ki ders çıkaralım ve artık önümüzdeki sınavlarda başarılı olalım… Tabii ki felaket anında yanımızda olanların da değerini bilelim…

İtibarlarını yok saydığımız tüm sağlık çalışanlarını, tazminatları için mücadelelerini yarıda bırakıp yardıma koşan Somalı madencileri, AKUT’u, AFAD’ı ve enkazın üstünde ”ben de burdayım” diye dolaşanları da… Toprağın altına insan hayatı için girmeyi göze alan, yüreği güzel insanları da unutmayalım… Ve gerektiğinde biz de onlara, “korkma yanındayım“ diyerek el uzatabilelim… “Bu son olsun“ derken yüreğimizde hissederek ve bir daha söylemeye gerek kalmayacağından emin olmayı ümit ederek, ”BU SON OLSUN.”

***

“Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim”

(Ahmed Arif)

YORUMLAR

  1. Doğan Avcı dedi ki:

    Eline, yüreğine sağlık…

    1. Çağla ŞAHİN dedi ki:

      Teşekkür ediyorum.

  2. Tansel Saylı dedi ki:

    ”BU SON OLSUN…” demek isterdim .. ama doğa… buna ne der… Doğanın kanunlarının geçerli olduğu bir ortamda…. “Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim” sevgi ile kalın…

    (Ahmed Arif)

    1. Çağla ŞAHİN dedi ki:

      Aynen öyle teşekkür ediyorum. Doğadaki herşey faydamıza aslında. Maalesef ki onu zararlı hale biz dönüştürüyoruz… saygı ve sevgiler…