Ne Kadar Seviyoruz?

Ne Kadar Seviyoruz?
04.11.2020
A+
A-

‘Elini tuttum, sıcacıktı; sanki yüreği elimdeymiş gibi.’

‘Yarın aynı yerde, aynı saatte çamura saplansam yardıma gelir misin?’

***

Hepimizin bildiği belki de birkaç kez severek izlediği hafızalarımızda yer eden o film, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım.’

Sevginin ne olduğu üzerine hepimizin kendi iç yolculuğunu aklına getiren bu film, 1970 yılında Cengiz Aytmatov tarafından yazılmış, 1977 yılında ise Atıf Yılmaz imzası ile kameraya alınmıştır.

Asya ile İlyas birbirlerine aşıktır. Fakat bu aşk onları bir arada tutmaya yetmez. Filmin sonunda Asya, Cemşit ile yoluna devam eder, çünkü sevgi aşktan üstün gelmiştir.

Cemşit bir erkeğin bir kadını nasıl sevmesi gerekiyorsa öyle sevmiştir Asya’yı. Onun acılarını, sıkıntılarını, umutlarını göz ardı etmeden, O’na kol kanat gererek tüm içtenliği ile.

Ve filmin sonunda sevgi, aşk karşısında galip gelmiştir.

Peki nedir bu sevgi?

Ya da İlyas sevmesini biliyor muydu?

Hayatımızdaki yeri çok büyük olan, farkında olduğumuz ama çoğaltamadığımız, eksikliğinden yakındığımız o en değerli şey, sevgi.

Yaşadığımız onca sıkıntıya ve zorluğa rağmen yaşamayı seviyoruz. Peki doğayı, hayvanları ve birbirimizi ne kadar sevebiliyoruz? Toplumsal mutluluğa erişebilmek ve huzurlu olabilmek için de sevgiyi bir şekilde hepimiz hissetmeli ve hissettirebilmeliyiz, çünkü hem sevmek, hem de sevilmek birbirinden bağımsız ve büyük iki harika eylemdir.

Sevginin tanımı çoğu düşünür tarafından birbirinden farklı şekilde yapılmış olsa da, benim en çok hoşuma giden Erich Fromm’un Sevme Sanatı kitabında anlatıldığı halidir.

“Haset, kıskançlık, hırs, her çeşit açlık, bunların tümü tutkudur. Sevme ise zorlama olmadan, sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir.”

Erich Fromm kitaba üstüne çok düşüneceğimiz can alıcı bir soruyla girer:

“Sevmek bir sanat mıdır?”

Evet der, sevmek, yaşamak gibi bir sanattır. Eğer sevmek bir sanatsa, öyleyse bilgiye, çabaya hatta deneyime gereksinimi vardır. Tıpkı diğer sanatlar ve hatta çoğu şey de olduğu gibi sevgiyi de öğrenmemiz, onu öğrenmek için çaba harcamamız ve disiplinle çalışmamız gerekir. Dolayısıyla, aslında sevmeyi öğrenmenin hazır bir reçetesi yoktur. Fromm, önsözünde de bunu okuyucusuna şöyle anlatır:

”Bu kitabı okuyarak sevme sanatına ilişkin hazır bilgiler edinmek isteyenler düş kırıklığına uğrayacaklardır. Tam tersine bu kitap, belli bir olgunluk düzeyine erişmeden kişinin sevgiye ulaşamayacağını göstermeyi amaçlamaktadır.”

İnsanın kendini geliştirebilen bir varlık olduğunu düşündüğümüzde, demek ki uğraşmadan, çaba göstermeden, sevmeyi ve sevilmeyi istemeden sevgi tanımı yapmak mümkün değildir.

Sevmeyi bilmek, kişinin öncelikli olarak kendisini sevmesiyle başlar. Buradaki sevgi bencil bir görünümle algılanmamalıdır, çünkü insan kendini severse, sevginin ne olduğunu daha iyi bilir ve karşıya da sevgiyi doğru bir şekilde verebilir.

Çünkü kendisini tam anlamıyla anlayamayan ve sevmeyen insan, aslında seviyorum dediği kişilerden içindeki sevgi boşluğunu doldurmalarını ister, asıl bu durum bencilce bir yaklaşımdır, ama sevgi kavramında bencilliğe yer yoktur. Bundandır ki sevgiyi karşımızdakine sunarken bir ödül veriyormuş gibi de görmemeliyiz.

Yine Eric Fromm’un dediği gibi, ”En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.”

“Dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”

(Sait Faik Abasıyanık)

YORUMLAR

  1. A.Hakan Düz dedi ki:

    Sevmek bir sanattır ve binbir gece masallarını hatırlatır bizlere.

    Okurken, yine sürüklendik, zenginleştirilmiş hikâyende bulduk kendimizi. Rengârenk bir sevgi kuşağında…

    Her şey birdenbire olmalı, solmamalı yarına dair hiçbir umudumuz.

    Tebrikler, sevgi ile…☘🍀

    1. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      Şiir tadındaki bu güzel yorum için çok teşekkür ederim.

  2. Sadin dedi ki:

    Yazarın, His, duygu ve düşüncesine verilebilecek enderin ve ankamlı yanıtı Friedrich Nietzsche’nin alintısı ile daha anlamlı olur kanısındayım Tanrı’nın bile bir cehennemi vardır: bu onun insanlara olan sevgisidir. Yazar şaşırtmaya devam ediyor Türkiye ölçeğinde…..

    1. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      Çok teşekkür ederim Sadin bey, ilginiz alakanız ve beğeniniz için.

  3. Ayten Karagöz dedi ki:

    O kadar sıcak ve içten anlatılmış ki sevgi, okuyunca hemen şimdi sevmek ve sevilmek istiyorsunuz adeta.

    1. Nurten soydan İncegül dedi ki:

      Sevelim, sevilelim. Bu güzellikten mahrum kalmadan yaşamak güzel. Teşekkür ederim.

  4. Pelin dedi ki:

    💙

    1. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      🦋🍀💙🙏Pelin hanım teşekkür ederim.

  5. Pelin dedi ki:

    🙏🙏

  6. Ekin dedi ki:

    Harika bir yazı ♥️

    1. Nurten soydan incegül dedi ki:

      Teşekkür ederi Ekin hanım. Sevgiyle kalın…

  7. Tansel Saylı dedi ki:

    ‘Elini tuttum, sıcacıktı; sanki yüreği elimdeymiş gibi.’

    ‘Yarın aynı yerde, aynı saatte çamura saplansam yardıma gelir misin?’ gelirim….

    1. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      Filmin en sevdiğim repliği.
      Belli ki sizi de fethetmiş.

    2. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      Filmin en sevdiğim repliği.
      Belli ki sizi de fethetmiş.

  8. Ceyda dedi ki:

    Yine üstüne durup düşünmem gereken bir yazı olmuş, iyi ki yazmışsınız.

    1. Nurten Soydan İncegül dedi ki:

      Düşünmek; çok güzel bir yorum olmuş. Teşekkür ederim.

  9. Raji dedi ki:

    sevgi emektir yani …
    üretmektir …
    çoğaltmaktır …
    büyütmektir güzellikleri yani.
    hele ki günümüz dünyasında,
    savaşlar bir yandan,
    toplamı bir gram lanet olası virüs bir yandan,
    doğal afetler bir yandan,
    boğulmuşken insanlık,
    tabi ki tek çözüm,
    sevgi …
    görülüyor ki,
    kaleminiz sevgi ile yazıyor.
    yüreğine sağlık sevgili yazarım …

    1. Nurten soydan incegül dedi ki:

      Güzel yorumunuz için çok teşekkür ediyorum. Sevgiyle kalın…