Misyonerlik yalnızca ‘din ve vicdan özgürlüğü’ meselesi midir?

19.10.2018
A+
A-

Misyon (mission), latince “misso” kelimesinden gelmekte ve birine tamamlaması için verilen görevi ifade etmektedir. Dini anlamda ise bir şeyi ifa etmesi için verilen ilahi emir anlamındadır. Yaygın anlamı dini yayma, yani din propagandasıdır. Bu işi yapana misyoner, işin kendisi de misyonerlik olarak adlandırılır. Misyonerlik uzun süre emperyalizmin bir aracı olarak kullanılmış ancak bu etiketten kurtulmak için İncil’i yaymak anlamında evangelisation veya christiniation gibi kavramlarla ambalajlanmıştır.

Misyonerlik faaliyetlerinde en sık kullanılan kurumlar olan eğitim, dil eğitimi ve okullaşma, basın yayın faaliyetleri, sağlık hizmetleri, sosyal yardım kuruluşları ve ekonomik destek sağlayan bazı örgütler modern uygulama şekilleri ile halen günümüzde kullanılmaya devam etmektedir.

Din ve siyaset birlikte incelenmemesi gereken iki farklı sosyolojik konudur. Hiç kuşkusuz özgürlükler imtiyazlar doğurmamalıdır. Tanzimat ve Islahat Fermanı’ndaki özgürlükler, imtiyazlar doğurmuş ve Sevr Antlaşması ile neticelenmiştir. Hiçbir hürriyetin sınırsız olmadığı, gereğinden hareketle din ve vicdan hürriyetinin de gerek iç, gerekse uluslararası hukukta bazı sınırlamalarının olduğu da unutulmamalıdır. Misyonerlik faaliyetlerini sadece bir din ve vicdan özgürlüğü meselesi olarak ele almak doğru bir yaklaşım mıdır? Elbette hayır. Tarih boyunca misyonerlik faaliyetleri sadece bir düşünce ve kanaatin, özellikle de dini düşünce ve kanaatin kitlelere iletilmesinin aracı olarak kullanılmamış, bunun arkasında o düşünce ve kanaatin doğduğu veya merkezinin bulunduğu ülkelerin siyasi, ekonomik ve stratejik amaçlarının gerçekleştirilmesinin aracı olarak da kullanılmıştır.

Anayasa’nın başlangıcında;

“Hiçbir faaliyetin Türk millî menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı” ifade edilmektedir.

Öyle ise misyonerliğin dini değerlerin yanında milli değerleri de hedef aldığını, insanları komozitliğe, farklı etnik gruplara ayrımcılığa, bölücülüğe ittikleri gerçeği göz önüne alındığında devletin sisteminin değiştirilmesine üniter yapının bozulması hedeflendiği dolayısı ile anayasaya da aykırıdır.

Eskiden olduğu gibi, sırf dini motivasyonlarla faaliyet göstermeyen ve Batılı devletlerin ekonomik ve siyasi desteğini arkasına alan Hristiyan misyonerleri, günümüzde de demokratikleşme, insan hakları, özgürlük, barış, hoşgörü ve diyalog alanında faaliyet gösteren bazı dernek, vakıf vb. müesseseleri kullanarak faaliyet göstermeye devam etmektedir. Buna ilaveten tarihte azınlıklara yönelik misyonerlik faaliyetleri vasıtasıyla yaygınlaştırılan etnik milliyetçilik bilinci, halen günümüzde gündemde tutulmaktadır.

Günümüzde siyasi misyonerlikte ise bir dine kazanma değil, bir siyasi oluşuma kazanma hedefi güdülmekte ve dolayısı ile siyasi ve ekonomik menfaat temini için oluşan oluşumlar olarak açıklanabilir. Dini alanda yürütülen misyonerlik savaşın silahsız kısmı iken, siyasi misyonerlik bu ilke için ateşli silah olarak yaşanmış ve yaşanmaktadır.

Bugün Türk, Türk kimliği, Türk milleti terimlerine karşı yürütülen gizli olmaktan çıkmış aleni kampanya ve bunu destekler nitelikte alınan karar ve uygulamalar, sabahtan akşama gelişen olaylar değildir.

Yüce Türk milletinin Anadolu’yu Türkleştirmesi ve İslamlaştırması kolay olmamıştır. Anadolu’nun fethi nice canların, nice alın teri ve göz nurunun eseridir. Bu topraklar, bu kanlar; hiçbir hedef ve siyasi amaç, mevki ve de makam için göz ardı edilemez.

Din, dil, tarih, vatan, geçmiş ve gelecek, gelenek ve görenekler bizim Türk milletinin ortak değerleridir.

Ortak ülkümüz ise bir arada, barış ve huzur içinde yaşamak, mutlu ve huzurlu bir hayata kavuşmak, kimlik ve kişiliğimizden ödün vermemek, kalkınmışlığı yakalamak, kimseye muhtaç olmadan ayakta kalabilmeyi başarmaktır.

Unutmayacağız ki; ırkçılık bölücülük, milliyetçilik ise bütünleyiciliktir.

Hem Türk olmak, hem de doğru olmak bizim için vazgeçilmezdir.

***

Sonuç olarak; ne tür bir misyonerlik hareketine maruz kalırsak kalalım, “Ne Mutlu Türküm Diyene“ demekten asla vazgeçmeyeceğiz.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.