KORKUYORUM!

KORKUYORUM!
01.04.2020
A+
A-

Üzülerek öğreniyoruz; virüs salgını “kırsal alan”a sıçradı.

Artvin, Rize, Malatya, Van dahil ülkenin en ücra yerlerine bile ulaştı virüs.

Karantina önlemlerine, pür dikkat önem vermemiz lazım.

Kırsal alandaki hareketliliğin kontrol edilmesi daha zordur.

Geçen hafta bazı önerilerde bulunmuştum.

Tekrar etmek istemiyorum.

Kırsalı güvenlik önlemleri ile kontrol etmek kolay gibi görünse de aslında değildir.

Kırsal alan dağınıktır ve birçok fiziksel yerleşimlere sahiptir.

Mezrası, yaylası, mahallesi, gecekondusu ve farklı mekânsal alanları vardır.

Bu yerleşimler, bağlantıları nedeniyle daha hareketlidir.

Hareketlilik ise tarımsal faaliyetlerin öznesi gibidir.

Gidip gelmek, toprağı işlemek, hayvanı otlatmak, arı kovanlarını nakletme zorunluluğu vardır.

Bu nedenle kırsal alandaki tercih, sadece sağlıkla sınırlı değildir.

“Mal, canın yongasıdır” sözü kırsal alanda daha fazla karşılık bulur.

Kırsal alan üretmek, tarım yapmak zorundadır.

Hem kendi ihtiyacı için, hem kentliler için.

İşte bu aşamada virüs salgını onlar için karantina demekse, bizim için gıda yok demektir.

Diğer taraftan kırsal alanda karantina tedbirleri açısından güvenlikçi önlemlere duyarlılığın fazla olacağı düşünülse de, bu önlemleri uygulama şansı bir o kadar azdır.

Çünkü kırsaldaki hareketliliğin öznesi olan tarımsal faaliyetlerin durma şansı yoktur.

Hele ki, zarar-geçim-ekonomik fayda açısından devletin güvencesi tam olmazsa.

Aslına bakarsanız kırsaldaki mal, kentte can olarak karşılık bulur.

Kırsalın insanları üretmez ise kenttekilerin enerjisi, yani gıdası, yani canı zayıflar/sıkılır.

İşte bu yüzden bu günlerde kırsal alanı bilen, tanıyan, onları hisseden tarım sektörü çalışanlarına daha fazla ihtiyaç var.

Sağlık, güvenlik, eğitim çalışanlarını da bu sınıfa sokabiliriz.

Her ne kadar da konu, tek başına Tarım Bakanlığı’nın konusu olmasa da, adı geçen bakanlığın sorumluluk üstlenerek kırsal alan tecrübesini harekete geçirmesini bekliyorum. Hatta bu konuda koordinasyonu üstlenmesi doğru olacaktır. Böylelikle, hem tarımsal üretimin kesintiye uğramadan devam etmesini sağlayacak, hem de çiftçilerin ihtiyacı olan motivasyonu sağlamış olacaklar.

Aynı şekilde, ilgili diğer bakanlık ve kurumlarla koordine olarak, gerekirse tek sağlık kapsamında, sağlık hizmetlerine katkı sağlayabilirler.

Mevsimlik işçilerin koordinasyonunu, lojistiğini ve barınma ortamlarını düzenleyerek, çalışma verimliliklerini artırabilirler.

Yine kırsal alanın tarımsal üretim için ihtiyaç duyacağı girdilerin tedariki, nakli ve kullanımı konusunda bilgi ve destekler ile tarımsal verimliliğe katkı sağlayabilirler.

Kırsal alanın ev ekonomisine ve gıda güvenliğine yönelik çalışmalar yapabilirler ve kısmen de olsa evde kal mesajına katkı sağlayabilirler.

Bu listeyi uzatabilirim.

Ancak moralim bozuk ve korkmaya devam ediyorum.

Elbette korkum evham değil; Prof. Dr. Ulrich Beck’in “korkuyorum” sloganı.

Umarım kırsalın üretim zorluğu ve zorunluluğu kentin canını yakmaz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.