‘Kırsal alan’

‘Kırsal alan’
26.03.2020
A+
A-

Bugün “kırsal alan” üzerine yazacağım.

Kırsal, kırsal yer, kırsal yöre, kırsal mekân, köy gibi tanımlamaları sürekli duyuyoruz.

Fakat genellikle doğru kullanmıyoruz ve birini diğerinin yerine kullanıyoruz.

Mesela; sosyal medyada bir belediyemizin, “kırsal kent projesi” diye tanıttığı bir proje bile gördüm.

Kırsal kent nasıl oluyorsa artık?

Daha önce de yazdığım gibi, bu karmaşa içinde kalmamak için, “kırsal alan” kavramını yeğliyorum.

Çünkü “kırsal” denen kavram sadece fiziksel bir mekânı, yeri, toplumsal bir topluluğu, sosyo-psikolojik bir düşünce yapısını anlatmaz.

Anlatmaya, ya yetmez ya da fazla gelir.

Çünkü “kırsal” sadece köy, mezra, yayla falan değildir.

Tek başına varoşlar, gecekondu ve çöküntü bölgeleri de değildir.

“Kırsal alan”; içindeki bütün bu unsurlarla birlikte bir bütünü tanımlayan kavramdır.

Kapsayıcı; fiziksel bir mekânı değil, sosyal ve fiziksel bir bütünü “alan” olarak algılayan bir kavramdır.

İçinde, kentleşme ve kent kültürünün en az olduğu veya yeterince yaşanmadığı bir kültürü de yansıtır.

Bu nedenle, farklı bir “kültürel birikim” alanıdır aynı zamanda.

Kentleşme ile banliyöleşme sürecine dahil oldukça, yöre-kent kavramına muhatap olan yerler de, kırsal alandır. Ve kent kültürü ile kırsal kültürün geçişim alanıdır.

Bütün bunlar için çok fazla şey söylenebilir, yazılabilir.

Ve her ülkenin kendi üretim tarzı, toplumsal sınıfların gelişim süreci, kültürü, inancı, değerleri, gelenekleri ve görenekleri üzerinden belirlenen ve yerellikle tanımlanan bir kavram.

Genellikle dışlanan, ihmal edilen, yok sayılan, görmezden gelinen bir alan.

Özellikle neoliberalizmin toplumsal ve ekonomik mottosu olan postmodernizmin burun kıvırdığı; bireyselciliği sindirmemekle suçladığı, toplumsal dayanışmacılığı nedeniyle geçmişte kalmış ve hala modernizm sürecinde gördüğü bir alan.

Sosyal adalet, sosyal paylaşım, formel çalışma, eşit eğitim, sağlık, kültür ve sosyalleşme taleplerine karşılık, yeterince tüketim toplumu olmamakla suçlanan; “kırsal alan”.

***

Ülkemiz için ise Cumhuriyetin, ekonominin, toplumsal gelişmenin, çağdaşlaşma ve batılılaşmanın üzerine kurgulandığı, önemsendiği, geliştirmek ve değiştirmek için mücadele verilen bir alan.

Atmışlı yıllardan sonra çözülen ve kente akan ve kenti kırsallaştıran bir alan.

Seksenlerden sonra ise öksüz, yetim kalan; kendi sosyal ve ekonomik ağlarını kurarak ayakta kalabilen ve halen ekonominin, siyasetin, kültürel çeşitliliğin belkemiği niteliğindeki bir alan.

Ulusal zor dönemlerde, ulusal birliği korumaya en çok hevesli olan; vatan savunmasına, bayrak ve toprak sevgisine sonsuz bağlı olan; geleneksel değerlerini korumaya çalışan alandır, kırsal alan…

***

İçinde bulunduğumuz konjonktürde ise yaşadığımız Corona tehdidine karşı en korunmasız, korumasız, kırılgan ve en çok kamusal imkânlara muhtaç olan bir alan, kırsal alan.

***

FAO verilerine göre, 20 milyon civarında insanımızı ilgilendiren bir tehdit ile karşı karşıya kalmış durumda kırsal alanımız. Şu ana kadar Corona virüsün yayılımı konusunda kırsal alana dair olumsuz bir haber olmamasına rağmen, kırılganlığına dikkat etmemiz gereken bir alandır kırsal alan.

Bu sayıya, yoğunlukla kırsal alanda yaşamını sürdüren, geçici sığınmacıları da ilave etmemiz lazım.

***

Mevcut algıda ise kırsal tanımını köy ve tarımla doğrudan ilişkilendiren bir durum ile karşı karşıyayız.

Yani tarım ve kırsal iç içe, birbirini tamamlayan ve tanımlayan bir özellik olarak algılanıyor.

Hal böyle olunca, kırsal alan ile ilgili sorunlar, projeler, yatırımlar kısaca birçok şey Tarım Bakanlığı ile ilişkilendiriliyor ve kolaycı-ezberci bir yaklaşımla, adı geçen bakanlık günah keçisi olarak ilan ediliyor.

Oysa şu anki kamu bürokrasisi dağılımına göre bu düşünce doğru değil.

Çünkü Tarım ve Orman Bakanlığı konuyla en çok ilgili kurum gibi görünse de, konu; tarım, sağlık, aile, çalışma ve sosyal güvenlik, ekonomi, çevre, altyapı-ulaştırma, yerel yönetimler vb. çok sayıda kamu bürokrasisine dağılmış durumda.

***

Bu açıklamalardan yola çıkarak, güncelde karşı karşıya olduğumuz virüs salgını ile ilgili bazı tespit ve önerilere yer vermek istiyorum.

Öncelikle kamu bürokrasisinin ve özellikle Sağlık Bakanlığı’nın göstermiş olduğu çabayı görmezden gelemeyiz. Kamusal sorumluluk üstlenen bütün birimlere teşekkürlerimi sunuyorum.

***

Kırsal alan hareketli bir alandır.

Kent ve köy kırsalı arasında insan ve emtia hareketliliği, geçişleri ve geçişkenliği yüksektir.

Kırsal alanın özellikle köye şamil alanı, ortalama yaşı yüksek olan alandır.

Tarımsal üretim için toprak işleme, mera, bakım-besleme gibi üretim sezonu öncesi, köy ve işletme nüfusunun sahada-işletmede olması gereken bir dönemdeyiz.

Mevsimlik işçi hareketliliğinin olduğu ve gittikçe yoğunlaşacağı bir sezona giriyoruz.

Sağlık imkânlarına erişme açısından zaman-mekân ve alışkanlık-duyarlılık açısından olumsuz sayabileceğimiz bir nüfus yapısı ile karşı karşıyayız.

Geçici sığınmacı hareketliliğinin kırsala doğru yoğunlaşmasının olası olduğu bir zamandayız.

Bu durumda yapılması gerekenlerin yapılacağına dair inancım var.

Ama yine de durumun önemine dikkat çekmek istiyorum.

İstemediğimiz bir şekilde hastalığın yayılmasında ve sağıtımında sorun olsun istemiyoruz.

Bu yüzden yukarıdaki bilgilere ve sonuçlara karşı hazırlıklı olmamızın faydalı olacağını düşünüyorum.

Bütün yükü ve sorumluluğu Tarım Bakanlığı’na bırakmadan.

Naçizane …

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.