İYİ Partili Erozan, SONHABER16.COM’a özel açıklamalarda bulundu

İYİ Partili Erozan, SONHABER16.COM’a özel açıklamalarda bulundu
24.01.2020
A+
A-
  • Hayriye TURGUT/SONHABER16.COM

SONHABER16.COM’un sorularını yanıtlayan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Başkanı, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Başkanlık Sistemini ve Türkiye’nin dış ilişkiler politikasını değerlendirdi. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin ülkeyi rahatlatacağını söyleyen Erozan, Libya Mutabakatı ile ilgili görüşlerini de açıkladı.

Türkiye’nin Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanları Mutabakatı’na ilişkin İYİ Parti’nin görüşleri nelerdir?

Bu paket bir aslında. 27 Kasım’da iki tane mutabakat muhtırası imzalandı Libya ile. Anlaşma denilemedi çünkü Serrac Hükümeti’nin anlaşma yapma yetkisi yok. Dolayısıyla adını anlaşma değil,  mutabakat muhtırası koydular. Bir defa orda başlıyor sakatlık. İkincisi bunu yapabilmeleri için Meclis’te onay almaları lazımdı, alamadılar. Çünkü Meclis Trablus’da değil, Tobruk’ta ve Serrac’a muhalif bir meclis var. Orası sakat. Sonra bunu ‘Mavi Vatan’ın gereği olarak izah etmeye çalıştılar. Çünkü bir yetki alanı var, bir de askeri işbirliği alanı var. Bizim duyduğumuz, Serrac tarafı ‘biz bu deniz yetki anlaşmasını imzalarız ama karşılığında bunun bir bedeli olur. Siz de bize askeri destek vereceksiniz’ diyor. Bir pazarlığın ürünü olarak ikisi aynı anda imzalanabilmiş diye biliyoruz biz. Biz deniz yetki alanına evet dedik, o askeri iş birliği anlaşmasına ‘hayır’ dedik. Hayır’ın pek çok sebebi var. Bir tanesi, ‘Bu bir gizli teskere mi’ diye bir laf kullandık. Çünkü o gün daha tezkere yok ortada. Ama cumhurbaşkanı, ‘davet gelirse bakacağız asker gönderme işine’ dediği noktada biz bunu gizli bir teskere olarak gördük askeri işbirliği ve güvenlik anlaşmasını. Çünkü içindeki bazı maddeler hayırdır inşallah dedirtecek nitelikte. Genel hükümleri var. Askeri tatbikatlar yapılacak deniliyor. Tamam da, tatbikat derken neyi kastediyorlar. 50 kişi mi ya da bin 500 kişi mi göndereceğiz tatbikata? Daha da garip bir cümle var içinde, Türkçesi’nde ‘güvenlik kuruluşlarının sivil personeli’ diye bir cümle var. Bu cümle İngilizcesi’nde ve Arapçası’nda yok anlaşmanın bunu okuduğun zaman. İster istemez ‘kim oluyor bunlar’ dediğinde işte ortada. SADAT denilen ismi belli, cismi ne olduğu pek anlaşılamayan bir takım şirketler var piyasada. Niye bunu söylüyoruz. Çünkü Rusya’nın da böyle bir başka şirket üzerinden bu işi yapıyorlar. İktidar çabuk öğreniyor başkalarının tekniklerini. O teknikleri Türk modeli olarak geliştirdiklerine ilişkin bir kanaat vardı. Dolayısıyla biz, belirsizlik içinde olan ve neye yarayacağını bilmediğimiz mutabakat muhtırasına ‘hayır ‘ dedik.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Başkanı, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, SONHABER16 Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Sevinç ve İYİ Parti İl İstişare Kurul Üyesi Ahmet Aydın ile bir araya geldi.

EL KALDIRMAKLA MİLLİ OLUNMUYOR

O tezkere Meclis’e gelmeden önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bize yaptığı ziyarette, bilgilendirdi ve bir anlamda da ‘Buna lütfen evet deyin’ dedi. Niye buna ‘evet’ deyin diyor?

Bunun milli bir mesel olduğunu söylüyorsun. Ama o milli mesele için, milli bir politika üretilmesi lazım. O milli politikayı üretmek için bizimle ayrıntılı istişare yapmıyorsun. Bize geliyorsun, ‘Biz böyle bir tezkere göndereceğiz. Lütfen el kaldırın. El kaldırarak milli olduğunuzu ispatlayın’ diyor.  El kaldırarak milli olmak istemiyoruz biz. Politikaların oluşumuna katkıda bulunarak milli olmak istiyoruz biz. Onu da benimsersek. Çavuşoğlu’nun ziyaretinde şu soruyu sorduk biz: ‘Libya’dan gelen davetin bir örneğini görebilir miyiz’ dedik. Bu davet gelmiş Libya’dan. ‘Davetin bir örneğini görebilir miyiz’ dedik. ‘Veremem’ dedi. Ben nereye davet ediliyorum, bilmiyorum. Ama bana Meclis’te el kaldırıp ‘Mehmetçik Libya’ya’ dememi bekliyor. Böyle bir şey yok. Bunun neresinden bakarsanız sakat. Kaldı ki, biz geçmişteki bütün teskerelere ‘evet’ dedik. Çünkü hepsi bir terörle mücadelenin gereği olarak Meclis’e gelmiş teskerelerdi. Burada terör falan yok. İkincisi Türkiye’yi doğrudan doğruya tehdit eden durum yok. Üçüncüsü bir iç savaş var. İç savaşta da bir tarafı desteklememiz isteniyor bizden. Yani; ‘Gelin bize yardımcı olun da biz masaya oturalım. Arabuluculuk gibi bir işleviniz olsun. Biz birbirimizi vurmayalım. Çözüm üretelim’ demiyorlar. Serrac’ın talebi, ‘Sen askerini gönder, senin desteğin ile Hafter’i temizlemeye çalışayım.’ Dolayısıyla iç savaşın bir tarafı olmanın riskleri var. Nedir o riskler? Ya Hafter kazanırsa. Bu kumar oynamaya benziyor. Bir koyup üç almak… Sonunda petrol mü verecekler, ihale mi verecekler bize. Ne vereceklerini de bilmiyorum. Ama yanlış ata da oynamış olabilirsiniz. ‘Böyle bir cambazlığa biz giremeyiz’ dedik. Ama bunları söylemek demek olsa olsa içimizi dökmek demek. Sonunda eller kalkıyor. Parmaklar kalkıyor. Yeterli sayıları var ve geçiyor. Şimdi bu asker işi geçti, kendi ağızlarıyla söylüyorlar bizim duyduğumuza göre, 35 diyorlar. Bence 35’den fazla Türk personeli var Türk Silahlı Kuvvetlerine ait. İdlib’den devşirilip sevk edilenler var. O da paralı asker modelinde insanlar. Özgür Suriye Ordusu var ama bunların Serrac’ı da kurtarabileceklerini sanmıyorum.

‘TORBA YASA’ DEMİYORUM ONLARA, ‘ÇUVAL YASA’ DİYORUM

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Çıkan torba yasalarını da dikkate alırsak, nasıl bir çalışma dönemi gerçekleştirildi?

Ben ‘torba yasa’ demiyorum onlara, ‘çuval yasa’ diyorum. Çünkü torba dediğinizde 3,5, 10 tane kabul edeyim ama 50 maddelik bir torba yasası gelirse o torba olmaktan çıkar. O 50 maddenin muhtemelen 45 maddesi de 28 ayrı kanunun türlü çeşitli değişiklikleri. Onu kimsenin okuyacak hali, takip edecek hali yok. Benim hatırladığım 1 buçuk sene içinde 40 yasa geçtiyse, bunun belki 2 ya da 3 tanesi belli bir konunun yasası. Onların dışında bütün paketler, paketlenmiş ne kadar karmaşık olursa o kadar üzerinde çalışılamaz vaziyette. Örnek vereceğim; Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması’nın içindeki bir cümlenin Türkçesi’nde olup, İngilizce ve Arapçası’nda olmadığını AKP’li milletvekilleri Meclis’te bilmiyorlardı. Ben söyleyince, AKP’li grup başkanvekili kalktı komisyona gitti, ‘Doğru mu söylüyor bu adam ‘diye; ‘evet’ dediler. Grup başkanvekili bilmiyor bunu. Demek ki, okumamış. O okumamışsa milletvekilleri hiç okumamış. Yasama organı olmaktan çıkmış vaziyette orası. Tam emin değilim ama 52 tane Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkmış, 52 tanesinden 31 tanesi daha evvel çıkmış bir şeyin düzeltilmesi için çıkartılmış.

İYİLEŞTİRİLMİŞ VE GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM

Başkanlık sistemini değerlendirirsek, nasıl özetlersiniz ülke yönetimini?

Biz, başından itibaren bu sisteme geçilmesine karşıydık ama yaşanan tecrübeler meselenin Erdoğan’dan ibaret olmadığını, aynı zamanda Erdoğan’ın yerine Merdoğan’ı da koysan daha iyi bir sonuç çıkmayacağı anlaşıldı. Kamuoyu yoklamalarına bakarsan, 4 ay önce ‘Bu sistemde mi kalalım? Parlamenter sisteme geçelim mi’ diye bir soru sorulmuyordu kamuoyu yoklamalarında, şimdi soruluyor. Bunun sorulmasının sebebi de Sayın Genel Başkan. Çünkü bunu başından itibaren dillendiren, daha parti kurulmadan evvel, daha referandum sürecinde bunun sakatlığına işaret eden ve sonunda yaşadıklarımızla bir araya gelince buradan bir dönüş olması lazım. Dönüş dediğimizde eskiye dönüş değil. Çünkü eskisi de çok sağlam makbul bir parlamenter sistem değildi, onun için…

Sayın Genel Başkan, iyileştirilmiş, güçlendirilmiş güçler ayrılığına dayalı, demokratik parlamenter sistem diyor. Türkiye’nin sorunlarının hemen hemen hepsi için geçerli çıkış yolu.

Dış politikalarda da çözümler için bu gerekli, ekonomide de gerekli, sosyal haklarda da gerekli. Çünkü vatandaşın taleplerinin yansıtılamadığı bir parlamentoda ben milletvekilliği yapıyorum. Çığırsak ne yapıyor ki? Komisyonlar çalışmıyor. Ben Anayasa Komisyonu üyesiyim. 24 Haziran’dan bu yana kaç defa toplanmış olabilir Anayasa Komisyonu? 1 defa… Gittik tanıştık, kapattık… Anayasa önemli değil mi Türkiye için. Kanunlar geçiyor bir sürü. Kanunların Anayasa ile uyumu var mı, yok mu? Hayır, oralara gelmiyor onlar.

AKP’NİN GELECEĞİNDE TÜKENEN BİR SİYASİ PARTİ VAR

Bir tablosunu çizersek, 2020 yılı için. Nasıl bir yıl olur Türkiye için?

Bizim analizlerimiz değil, başkalarının da yaptığı ve hatta Erdoğan’ın yaptırdığı analizler; Erdoğan’ın veya Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki hiçbir seçimi kazanma şansları yok. Bugün Erdoğan’ın kendi oyu, yüzde 26 ile 28 arasında. Bunu ben biliyorsam, o da biliyor. Cumhur İttifakı ile oyları yüzde 40’ın altında. Yüzde 40’ın altında olan bir iktidarın, seçime gitmesi aslında çılgınlık. Ama bu adam sadece ve sadece çılgınlık yaptığı için, bazı şeylerden medet umuyor. Medet umduğu şeylerden bir tanesi Barış Pınarı Operasyonu’ydu mesela. O söylemlerle yüzde 1, 1 buçuk aldığını duyduk. Ama eridi gitti yine. Erimesinin sebebi, Türkiye zaten krizden bunalmış, iç ve dış krizlerden. Krizlerden gündemi değiştirme çabası var. Mesela Kanal İstanbul meselesi var, otomotiv meselesi var, termik santrallerin baca filtreleri meselesi var. İşte şu anda yapıyor; o bacaların filtreleme meselesini, çok ilginç. Bunu bilmiyor muydu Cumhurbaşkanı sevk edilirken o yasa. Bal gibi biliyordu. Ama şunu sağlamaya çalışıyor; halktan tepki geldi, o santrallerin filtreleri konusunda çevreci yaklaşım gündemde. Bunun üzerine kendisi ya da onların tabiriyle reis müdahale etti. Vatandaş da şöyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. İyi ki varsın reis. Bu milletvekillerinden hayır gelmez, bu yasayı onlar çıkarttı zaten. Şunu yapmaya çalışıyor; yasa organını itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Artı şunu yapmaya çalışıyor, iyi ki bu cumhurbaşkanlık sistemi var. Bak olmasaydı, geçtiydi. Dolayısıyla hem kendisine itibar kazandırıyor, hem de başkanlık sistemine… Ama tabi bu çabalar da kurtarmıyor onu ve oyu hep aşağıya doğru gidiyor. Arada bir de Davutoğlu çıktı. O da ondan oy alacak. Bir de Babacan çıkacak, o da alacak. AKP’nin geleceğinde tükenen bir siyasi parti var.

VATANDAŞA SABIR DİLEMEK, ‘DAYANIN AZ KALDI’ DEMEK İSTERİM

Her ne kadar 2023’te kağıt üzerinde seçim gözükse de, ben Türkiye’nin maalesef hızlı adımlarla yönetilemezliğe koştuğu kanısındayım. Ve bu yönetilemezliğin sonunda bir mecburiyet olarak seçimlere gideceği kanısındayım. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş., kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik parlamenter sistemin Türkiye için bir kurtuluş yolu olacağına inanıyorum. Kurtuluş derken, bunun da Sayın Erdoğan tarafından belki de çaresizlik içinde kabullenilebileceği kanısındayım. Kamuoyunda hala bir laf dolaşıyor biliyorsunuz; Anayasa Mahkemesi’nde referandumun iptaline yönelik karara bağlanamamış bir şey var. Yedek lastik duruyor orda. Yedek lastiği bagajdan çıkartıp ortaya koyuverirlerse, hep birlikte coşkuyla yeni sisteme koşarız. Ben de Anayasa Komisyonu üyesi olarak çalışırım artık.

İYİ Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, SONHABER16.COM Haber Müdürü Hayriye Turgut’un sorularını yanıtladı.

Referanduma ilişkin maddenin Anayasa Mahkemesi’ne gelebilme ihtimali var mı sizce?

Bu ülke tükendi, gücü kalmadı. Bu sistemde ısrar etmek bence gayri milli olmak demek. Bu vatandaşa eziyet etmek demek, tarıma, ekonomiye, her şeye eziyet etmek demek. Bu kadar tahammül yok.

DİREKTEN DÖNDÜ BURSA

Biraz da Bursa’yı değerlendirmek isteriz. Kente yapılan yatırımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bursa’da yatırıma siz inanıyor musunuz. Bursa’da iki yıl sonra otomobil fabrikası kurulacağına inanıyor musunuz? 2 yıl sonra soracağım; ‘nerede fabrika’ diye. Sanal bir başarı öyküsü üzerinden ülkenin gerçek sorunlarını gölgelemekle meşguller. Çöküntü her yerde Bursa da bundan payını alıyor maalesef hem sanayi, hem de tarım sektöründe. Parti olarak 3 önceliğimiz var: Birinci önceliğimiz, milli kimlik ve milliyetçilik diye bir söylemimiz var. İkincisi demokrasi diyoruz. Üçüncüsü kalkınma. Bunlar 1, 2, 3 diye değil. Eşit ağırlıktaki önceliklerimiz. Biz sadece eleştirmekle kalmıyor, çözüm de üretiyoruz. Niye söylemek durumundayız. Eğer biz iktidara adaysak, eğer iktidarda olacaksak ne yapacağımızı, nelere kadir olduğumuzu vatandaşa anlatmak zorundayız. Yeni yapılanmamızı da ona göre yaptık, yani gölge hükümet modelinde çalışıyoruz. Her bir genel başkan yardımcılığı bir bakanlığın gözcüsü. O gözcülük vasfıyla, asıl bakanların ensesinde boza pişirmek üzere çalışıyoruz. Bir yandan da ‘o öyle olmaz, böyle yapılarak çözülür’ diyoruz. Yapıcı bir muhalefet yaptığımız kanısındayız. Bursa AKP’nin son kalesi gibi. Elinde ne varsa mutlaka buraya yığmaya çalışacaktır. Biz bu yerel seçimlerde Bursa’yı da alabilmiş olsaydık, ‘Tadilat dolayısıyla kapalıyız’ tabelasını asacaktı AKP. Direkten döndü Bursa. Ama önümüzdeki dönemde üretebileceği pek bir şey yok Bursa’yı kurtarma acısından; ne belediyenin, ne iktidarın.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.