İYİ Parti Genel Sekreteri Paçacı, Başkanlık Divanının ardından açıklamalarda bulundu

26.12.2018
A+
A-

Başkanlık Divanı toplantısının ardından basın açıklaması yapan İYİ Parti Genel Sekreteri Cihan Paçacı, “AK Parti elini seçim yargısının üzerinden çekmelidir. Yüksek Seçim Kurulu iktidarın emrinde bir kurum değildir” dedi.

İYİ Parti Genel Sekreteri Mustafa Cihan Paçacı, Genel Başkan Meral Akşener liderliğinde gerçekleştirilen Başkanlık Divanı toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Konuşmasında yerel seçimlere değinen Paçacı, AKP’nin seçimler öncesi kendisine “haksız kazanç” elde etmek için her yolu denediğini savundu. “Anayasanın “seçimlerin, adil, eşit ve şeffaf yapılması” gerektiği hükmünü yok sayıyor, son dakikada oyunun kurallarını değiştirmeye çalışıyor” diyen Paçacı, “Sandığın kendisine vermediği seçim avantajını, karanlık labirentlerde elde etmeye soyunuyor” ifadelerini kullandı.

Paçacı, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen hakkında başlatılan soruşturma için ise “Cumhurbaşkanının, henüz sanatçıların ifadeleri bile alınmadan, söylediği şekilde “bedel” ödettiriliyor” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ‘Çekilme’ açıklamalarını da değerlendiren Paçacı, “ABD Başkanı Trump’ın “Bundan sonra IŞİD ile Türkiye mücadele edecektir” sözü, izaha muhtaçtır. Hükümet bu sözün açılımı ve açıklamasını milletimize vakit geçirmeksizin yapmalıdır” şeklinde konuştu.

Paçacı’nın açıklamaları şöyle:

“AK PARTİ ELİNİ SEÇİM YARGISININ ÜZERİNDEN ÇEKMELİDİR”

“AK Parti her seçim döneminde olduğu gibi, bugün de, yerel seçimlerin hemen öncesinde, kendisine “haksız kazanç” temin etmek üzere her yolu deniyor, hukuku istismar etmeye, siyasallaştırmaya devam ediyor.

Bunu yaparken de Anayasanın “seçimlerin, adil, eşit ve şeffaf yapılması” gerektiği hükmünü yok sayıyor, son dakikada oyunun kurallarını değiştirmeye çalışıyor. Sandığın kendisine vermediği seçim avantajını, karanlık labirentlerde elde etmeye soyunuyor.

YSK tüm itirazlarımıza rağmen geçtiğimiz hafta, seçim yasaklarına uyması gereken makamlar arasına Cumhurbaşkanını koymadı. Halbuki yeni sistemde yürütmenin başı Cumhurbaşkanıdır ve aslolan, idarenin kararlarının yargı denetimine tabi olmasıdır.

Yüksek Seçim Kurulu’nun, ne hukukun genel ilkelerine ne de etik değerlere uymayan bu kararına karşılık, diyet borcu olsa gerek, bugünde hükümet YSK üyelerinin görev süresinin 1 yıl uzatılması teklifi ile geliyor.

Bu teklifin gerekçesinin seçimlerin düzen içinde yapılabilmesi olduğu ifade ediliyor.

Altı Yüksek Seçim Kurulu üyesinin görev süresi 23 Ocak 2019’da sona eriyor.

Yeni üyeler, yerel seçimlerin düzen içinde yapılması önünde engel midir? Yargıtay ve Danıştay’da seçimlerin düzen içinde yapılmasını sağlayacak başka yargıçlar yok mudur?

AK Parti, seçimlerin adil, eşit, şeffaf bir düzen içinde yapılmasını gerçekten isteseydi;

“Eşitlik ilkesi” gereği, aynı zamanda bir partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanını kapsam dışında bırakmazdı.

“Devletin devamlılığı ilkesi” gereği, görev ve sorumlulukların süresi içinde ifasına müdahale etmez, YSK üyelerinin görev süresi ile oynamazdı.

Yeni seçilecek üyelere “deneyimsiz” damgası vurulmasına sebebiyet vermez, bundan sonra onların verecekleri kararları tartışmaya açmazdı.

Hükümet ve Yüksek Seçim Kurulu aldığı kararlarla, iktidar lehine haksız rekabet oluşturmakta, seçimlerin güvenilirliğine gölge düşürmekte ve demokrasimizin çağdaş demokrasiler arasında irtifa kaybetmesine yol açmaktadır.

AK PARTİ elini seçim yargısının üzerinden çekmelidir.

Yüksek Seçim Kurulu iktidarın emrinde bir kurum değildir.

Bu gerçeği, ülkeyi yönetenlerin bilmesi kadar, Yüksek Seçim Kurulu’nda görevli yüksek yargıçlarının da unutmaması elzemdir.”

“BEDEL ÖDETTİRİLİYOR”

“Bildiğiniz gibi, son günlerde, kanaat ve ifade hürriyetine yönelik baskılar artarak devam ediyor.

Basın yayın özgürlüğü akamete uğramış halde, tek sesli bir toplum olma yolunda ilerliyoruz.

Bir haber spikeri, “siyasal içerikli yorumlar yapıyor” suçlaması iddiasıyla, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından meydanlarda hedef gösteriliyor, parmak sallanarak susturulmaya çalışılıyor.

Muhalif bir gazetenin köşe yazarları, FETÖ’cülük suçlaması ile mahkemeye gönderiliyor.

Toplum henüz bu yapılanları sindirememişken, şimdi de iki değerli sanatçı, bir televizyon programında Cumhurbaşkanına hakaret ettikleri iddiası ile, polis marifetiyle apar topar evlerinden alınarak, aynı gün, yurtdışına çıkış yasağı ve adli kontrol cezası ile cezalandırılıyor.

Cumhurbaşkanının, henüz sanatçıların ifadeleri bile alınmadan, söylediği şekilde “bedel” ödettiriliyor.

Tüm bu olup bitenlerin ayırt edici özelliği, Cumhuriyet savcılarının harekete geçmek üzere, adeta Cumhurbaşkanının talimatlarını bekliyor olmalarıdır.

Elbette ki eleştiriler haddini aşmamalı, hakaret noktasına gelmemelidir. Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamına ve Cumhurbaşkanının şahsına söylenen sözler ölçülü ve seviyeli olmalıdır.

Ama unutulmamalıdır ki, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde yürütmenin başı Cumhurbaşkanıdır. Bu sistemde, artık eskiden olduğu gibi Cumhurbaşkanı yetkisiz ve sorumsuz değildir. Yetkili ve milletine karşı sorumludur.

Ülkeyi yönetenler, kamunun parasını kullananlar, millete hesap vermelidir. Doğal olarak, görevlerini ifa ederken eleştirilere, hicivlere konu olacaklardır. Esas olan bu eleştirilere tahammül gösterilmesidir.

Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Cumhurbaşkanlığı sıfatının dışında parti genel başkanlığı ve varlık fonu yönetim kurulu başkanlığı gibi şapkaları da vardır.

Bir partinin genel başkanı ya da bir fon başkanı mı eleştiriliyor, yoksa Cumhurbaşkanı mı? Bunun ayrımı nasıl yapılacaktır? Sanık, “Eleştirimi, Cumhurbaşkanı’na değil, AK PARTİ genel başkanına yaptım” derse suç iddiası ortada kalmayacak mıdır?

AK Parti zihniyetinin dilinden düşürmediği Şeyh Edebali, 700 sene önce damadı Osman Gaziye de aynı şeyleri söylemiyor muydu?

“Oğul, artık beysin! Bundan sonra öfke bize, yatıştırmak sana. Kem söz bize, sabretmek sana!”

Bir televizyon programında, daha iyi bir demokrasi talebi için sarf edilmiş ve failinin Cumhurbaşkanı olduğu bile tartışmalı, iki sanatçının eleştirilerine, böyle karşılık verilmemeliydi.

Sadece günümüzde değil, geçmişte de siyasetçilerin, sanatçıların ve yazarların karşı karşıya geldiği dönemler olmuştur ama her defasında siyasetçi, hoşgörüsü ve kucaklayıcı tavrıyla gerginliği aşmasını bilmiştir.

Muhalefet ve farklı görüşler varsa demokrasi vardır.

Sayın Cumhurbaşkanı toplumu gerginleştiren, kutuplaştıran ve bu nefret söyleminden uzaklaşmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, Cumhurbaşkanı kendisini sevsin sevmesin herkesin Cumhurbaşkanıdır.

Sayın Cumhurbaşkanını ve hükümetini, İYİ Parti olarak, huzur ve sevginin dilini kullanmaya ve devlet aklı ile hoşgörülü hareket etmeye davet ediyoruz.”

“İYİ PARTİ’NİN BİR YIL İÇERİSİNDE TÜRK SİYASETİNE KAZANDIRDIKLARI”

“Kurulduğu günden beri “müspet siyaset” ve “yapıcı muhalefet” anlayışı ile ülkesine hizmeti şiar edinmiş İYİ Parti, bir taraftan demokrasimize olumlu katkılar sunarken, diğer taraftan da milletimizin lehine ve milletimizin ihtiyaçları doğrultusunda yasama faaliyetlerinde bulunmaya devam etmektedir.

İYİ PARTİ’nin bir yıllık siyasi geçmişinde, birbirlerine her türlü hakareti yapıp, şeref ve haysiyet yoksunluğuyla suçlayan partileri birbirine yakınlaştırıp, neredeyse tek parti haline dönüştürmesi,

Partiler arasında diyalog ve iş birliğini başlatması,

“Olumlu muhalefet anlayışı” gereği hiçbir kompleks duymadan önerilerini iktidarla paylaşması,

İYİ PARTİ’nin “müspet siyaset” anlayışını hayata geçirdiğinin en güzel tezahürleridir.

Ancak, İYİ Parti’nin bu yapıcı muhalefet anlayışının iktidar tarafından yeteri kadar değerlendirildiğini söylememiz zordur. Çünkü AK PARTİ de, partimizin öneri ve projeleri kabul edilir ve bunlar hayata geçirilirse, iktidarın zaafiyete uğrayacağı gibi, son derece sığ ve yanlış bir kanaat hakimdir.

Oysa ki iktidar, muhalefeti, siyasi karar mekanizmalarına kattığı ölçüde, çok daha büyük bir tabanda hareket imkanı bulacak ve siyasi kredisini yükseltecektir.

Burada şunu da belirtmemiz gerekir;

İktidar direnmesine rağmen, zaman zaman İYİ Parti’nin öneri ve projelerinden hiç olmazsa bir kısmına sahip çıkmak ve onu hayata geçirmekten de kendisini alıkoyamıyor.

AK Parti genel başkanı Sayın Erdoğan’ın dünkü grup konuşmasında asgari ücretteki artışın %26 olduğunu açıklaması, İYİ Parti’nin başından beri talep ettiği oranın, sonunda AK PARTİ tarafından da kabul gördüğünü göstermiştir. Böylece İYİ PARTİ milletine verdiği sözlerden birini daha yerine getirmiştir.

Genel Başkanımız Sayın Meral AKŞENER’in 20 Kasım 2018 tarihli Grup konuşmasından bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sırası gelmişken, Türk siyasetine kazandırdığımız diğer kazanımları da, hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz.

Sayın Genel Başkanımız, 2 Ekim’de yaptığı grup konuşmasında, McKinsey ile yapılan anlaşmanın iptal edilmesi gerektiğini ifade etmiş, 6 Ekim’de bu anlaşma hükümet tarafından iptal edilmiştir.

23 Ekim’de, “Fındık taban fiyatı 15 TL olmalıdır” demiş, hükümet fındık taban fiyatını teklifimiz paralelinde 14,5 TL olarak açıklamıştır.

13 Kasım’da, Sayın AKŞENER “Döviz düştüyse, elektrik ve doğalgaz zamlarını geri alın” demiş, hükümet 25 Aralık’ta, 1 0cak’tan itibaren elektrik ve doğalgaz ücretlerinde %10 indirime gideceğini açıklamıştır.

Emeklilerde “Bayram ikramiyesi” de İYİ PARTİ’nin tekliflerinden birisiydi. Ve iktidar tarafından hayata geçirilmiştir.

Bir diğer teklifimiz, yine akaryakıt başta olmak üzere birçok üründe, ÖTV oranlarının düşürülmesiydi. Bu teklifimiz de kısmen uygulamaya geçirilmiştir.

Bu ve benzeri birçok husus, İYİ PARTİ nin Türkiye’ye iyi geldiğinin göstergeleridir. Hatta partimiz, proje sıkıntısı çeken ve artık siyaseten tıkanma noktasına gelmiş, AK PARTİ ye bile İYİ gelmiştir.

Devlet memurlarına 3600 ek gösterge verilmesi,

Emeklilikte yaşa takılanların sorununun çözülmesi,

Asgari ücretten vergi alınmaması,

Askerliğin herkes için eşit bir müessese haline getirilmesi için tek tip askerliğe geçilmesi,

gibi milletin hayrına olduğunu düşündüğümüz önerilerimiz de bir an önce iktidar tarafından dikkate alınmalı ve millet nezdinde büyük bir sosyal barışın temelleri atılmalıdır.

Bu önerilerimizi hayata geçiren hükümete, milletimiz adına teşekkür ediyoruz.

İYİ PARTİ nin bir yıl içerisinde Türk siyasetine kazandırdıkları, bundan sonra yapacaklarının teminatıdır.

Milletinin hayır duasını önceliğine almış olan partimiz, yeni projeleriyle Türk siyasetindeki farklılığını her zaman ortaya koymaya devam edecektir.”

TRUMP’IN ÇEKİLME AÇIKLAMALARI

“Malumunuz olduğu üzere, ABD Suriye’de bulundurduğu silahlı unsurlarını geri çekme kararı aldığını açıklamıştır.

ABD bölgeye ne için gelmiştir?

Kendilerinin ifadesi ile, “IŞİD terör örgütü ile mücadele etmek” için.

Her ne kadar böyle söylese de, ABD’nin gerçek niyetinin bu olmadığının anlaşılması fazla zaman almamıştır.

ABD, bir taraftan IŞİD hedeflerine hava operasyonları düzenlerken, diğer yandan da “karagücü” olarak öngördüğü yerel militer güçleri eğitmek donatmak gibi bir hedefin peşine düşmüştür.

Asıl amacının, Suriye’nin bölünmesi ve sonrasında, Türkiye’nin hemen yanıbaşında kendisine bağımlı sözde bir Kürt devleti kurmak olduğu anlaşılmıştır. ABD, “stratejik müttefiklik” ruhunu çiğnerken, binlerce tır dolusu askeri malzeme ve mühimmatı Dünya’nın gözü önünde terör örgütü PYD/YPG ye teslim etmiştir.

ABD’nin Suriye’den silahlı unsurları çekme beyanı, elbette ki tarafımızdan olumlu karşılanmıştır.

Ancak cevaplarını beklediğimiz sualler ortadadır.

ABD silahlı unsurlarını çektiğinde, boşluğu kim dolduracaktır?

ABD’nin PYD/YPG ye verdiği silahlar ve mühimmatın akıbeti ne olacaktır?

Çekilmenin sonuçlarını görmek için elbette zamana ihtiyaç vardır. Ancak bizim açımızdan tatmin edici cevaplar; ABD’nin çekildiği alanların Türkiye’nin kontrolüne bırakılması ve PYD/YPG nin elinde bulundurduğu silah ve mühimmatın derhal teslim alınmasıdır.

Türkiye’nin sınırlarının hemen yanı başında yeni oldu-bittilere tahammülü yoktur.

ABD Başkanı Trump’ın “Bundan sonra IŞİD ile Türkiye mücadele edecektir” sözü, izaha muhtaçtır. Hükümet bu sözün açılımı ve açıklamasını milletimize vakit geçirmeksizin yapmalıdır.

Türkiye, ABD’nin bölgemizdeki menfaatlerinin, ileri karakolu olamaz. Geleceğini tehlikeye atacak yeni maceralara yelken açamaz.

IŞİD ile mücadele sadece Türkiye’nin işi değildir.

Bu hususların İYİ PARTİ tarafından takip edileceğini belirtiyor, milletimiz adına, hükümetin bu hassasiyetler doğrultusunda davranmasını beklediğimizi ifade ediyoruz.”

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.