Ermeni tehciri

Ermeni tehciri
20.02.2020
A+
A-

Tarih okumaya 7 – 8 yaşlarında başladım. Yerli ve yabancı tarihçiler tarafından yazılmış ülkeler, milletler tarihi kitapları alıp, okumayı severdim. Sonraki yıllarda Antik Çağ’da Anadolu, Ortadoğu, Mısır ve Türk tarihiyle; 1800’lü yıllardan sonra Balkan – Osmanlı Tarihi ve Kurtuluş Savaşı yılları üzerinde yoğunlaştım.

Özel bir ilgi alanımda Kafkasya’dan Çerkesler’in sürülmesiydi. Bu konularda sayısız kaynak kitabı, makaleyi okudum, notlar aldım.

Sürgün, tehcir, soykırım… Adı ne derseniz deyin ailem yaşadı. Bir tarafımız Kafkasya’dan sürüldü. Eşimin annesi Rodoplar’dan, babası Batı Trakya’dan sürülenlerdendi.

Bazen bir cümle her şeyi anlatır. Oğlumla 2000 yılında Gökçeada’ya kamp yapmaya gittiğimizde terk edilmiş Rum köylerini gezdik. Terk edilmiş köylerin halini gören oğlum şunları söylemişti; “Baba, buradaki Atatürk büstleri İnönü’ye çok benziyor”, sonra şöyle devam etti; “Bu insanları geri çağırmalıyız.”

Evet, 1923’den sonra kendi istekleriyle göç eden veya askerlik yapmadıkları için vatandaşlıktan çıkardıklarımızı geri çağırıp, vatandaşlık haklarını iade etmeliyiz.

Gelelim Ermeni tehciri konusuna; Ermeni diasporası önce 1915 – 1918 tarihini öne sürdüler, sonra bu tarihi 1915 – 1923 yıllarıyla değiştirdiler. Sebebi konusunda okuduğum bazı kitaplar ışık tuttu.

Tehcir edilen hiçbir halk geri dönmedi, sürülen Osmanlı vatandaşı Ermeniler’in % 90’ı geri döndü. Hastalık, yol şartları ve bazı Kürt aşiretlerinin saldırıyla 10 – 50 bin arasında (tarihciler genellikle ~30 bin rakamında uzlaşıyorlar) Ermeni vatandaşımız hayatını yitirdi.

Bugünkü Moldovya’dan Osmanlı topraklarına göç eden ve İsviçre merkezli Yahudi kuruluşunun verdiği krediyle Bandırma’da bir çiftlik alıp işleten bir ailenin oğlu I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Şavaşı yıllarını yayınladığı kitapta anlatıyor. Çetecilerin çiftliklerini basmalarını, uğradıkları haksızlıkları, Yunan işgalini ve yenilgiden sonra Averof Zırhlısı’nın Bandırma’yı bombalamasını, şehrin yanmasını anlatıyor; “Rumlar ve Ermeniler kaçtılar, biz kaldık. Çünkü Türklere bir kötülük yapmamıştık.” (Bir Yahudinin Anıları, Albert Kant, Kastaş Yayınevi, İstanbul Temmuz 2003)

Ermeniler’in Batı Anadolu’yu (İstanbul hariç) terketmesi Kurtuluş Savaşı’nda yaşananların neticesidir. Liberallerimiz, batılı tarihçi ve politikacılar ne derlerse desinler, ülkemizi suçlasınlar o dönemin teröristleri kadar dürüst olamazlar. Hınçak, Taşnak ve benzeri örgütler amaçlarının ne olduğunu ve bu amaçlarını nasıl gerçekleştireceklerini açık açık yazdılar. Sadece yazmadılar, uyguladılar.

Aile tarihimizi yazdım; “Çerkes Sürgünü” üzerine bir kitap taslağım var. Bu çalışmayı yaparken doğal olarak Osmanlı – Rus savaşlarını, Doğu Anadolu’ya kısmi Çerkes göçünü ve I. Dünya Savaşı yıllarında yaşananları geniş olarak araştırdım. Bölgede korkunç katliamlar yaşanmış ve tehcir kararı alınmış. Yaklaşık 300 bin Osmanlı Ermenisi, Çarlık Rusyası’na geçmiş.

Daha sonra ilan edilen Ermeni Cumhuriyeti, önce Azeri ve Gürcülerle savaştı. (Gürcüler’in Kara kitabına değinmeyeceğim.) Daha sonra Doğu Anadolu ve Trabzon’u ele geçirmek için Ankara Hükümeti’yle savaştı. Yetmedi Bolşevik ve Menşevik diye birbirleriyle savaştılar. Savaşlar ve yol açtığı ekonomik yıkımın getirdiği açlık, Ermeni nüfusunun yarısını yok etti.

Bu konuda Kastaş Yayınevi’nin (İstanbul, 1990) yayınladığı ve Dr. Sipahi Çataltepe’nin çevirdiği, Leonard Ramsdan Hertill tarafından yazılmış bir kitaptan bahsedeceğim; “Bir Ermeni’nin anılarında Azerbeycan olayları 1918 – 1922.” Kitap 1928 yılında ABD’nin İndianapolis kentinde The Bobbs – Marvill Company Yayınevi tarafından yayınlanmış. Orjinal adı “Men Are Like That”, Book Review Digest adlı yıllık kitap kataloğuna kayıtlı.

Son Ermeni Cumhurbaşkanı Ovanes Kaçaznuni’nin 1923 yılı Nisan ayında Taşnaksutyun Partisi’nin Romanya’nın başkenti Bükreş’te yaptığı yurtdışı konferansına sunduğu rapordan birkaç satırını okuyalım. Kaçaznuni, “Bolşevik işgaline direnmeyeceklerini, bu işgalin iç barışı sağlamasının yanı sıra halkın açlıktan ölmesinin önüne geçtiğini” söylemiştir.

”1920 sonbaharında biz hem hükümet, hem de parti olarak gücümüzü kaybetmiş, çıkmaza girmiştik. Ve Bolşevikler geç kalsaydı, biz kendimiz onları davet etmek zorunda kalacaktık… Biz bitmez tükenmez savaşlarda ülkeyi sürekli olarak silah altında tuttuk, üreten elleri savaş meydanlarında meşgul ettik. Bolşevikler, halkı bu korkunç durumdan kurtardılar.

Bizim dönemimizde halk savaş meydanlarında ya da açlıktan ölmekteydi. Şerur ve Vedi gibi buğday zengini bölgeleri, Akbaba gibi hayvancılık üssünü çökerttik. Bugün Ermeni halkının tok olduğunu, buğday ihtiyacının hemen hemen bulunmadığını duymaktayız.” (Ovanes Kaçaznuni, Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok – 1923 Parti Konferansı Raporu, Çeviren: Arif Acaloğlu, S: 84-85 Kaynak Yayınları İstanbul, Ocak 2012)

NOT: Ermenice basılan bu kitap, 4 yıl sonra Rusça’ya çevrilerek Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te basılmıştır. Moskova’daki Lenin Kütüphanesi’nde mevcuttur.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.