Diyanet, Atatürk ve Cumhuriyeti yine yok saydı!

Diyanet, Atatürk ve Cumhuriyeti yine yok saydı!
25.10.2019
A+
A-

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet Bayramı öncesinde okunan Cuma hutbesinde ne Cumhuriyet Bayramı’na, ne Atatürk’e yer verdi.

Hutbelerinde ısrarla Mustafa Kemal Atatürk’e yer vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesine denk gelen bu cumada da aynı tavrını sürdürdü. Kurumun internet sitesinde yer alan hutbede 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndan da tek kelime söz edilmedi.

2015 yılından bu yana hiç bir hutbesinde Mustafa Kemal Atatürk’e yer vermeyen ve bu nedenle eleştirilerin hedefi olan Diyanet İşleri Başkanlığı, aynı tutumu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı arefesinde de devam ettirdi.

Sözcü gazetesinden Ali Özgür İnan’ın haberine göre kurumun internet sitesinde, ‘Dualarımız Mehmetçiğimiz için’ başlığı ile yayınlanan hutbede Barış Pınarı Harekâtı konu edildi. Atatürk’e yer verilmeyen hutbede 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndan da tek kelime söz edilmedi.

Benzer tavrını 10 Kasım ve 30 Ağustos’ta da sergileyen Diyanet’in resmi sayfasının kuruluş bölümünde de kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün adı geçmiyor.

İşte Diyanet’in internet sitesinde yer alan 25 Ekim 2019 tarihli cuma hutbesi;

DUALARIMIZ MEHMETÇİĞİMİZ İÇİN

Aziz Kardeşlerim!

Bu mübarek saatte, bu icabet ve bereket vaktinde bir tanıdığımdan bahsedeceğim size. “Vatan” deyince gerisini unutuveren bir delikanlıdan…

Siz de bileceksiniz; adını Fahr-i Kâinat’ın adıyla anıp “Mehmetçik” dediğimiz kahramandır o… Bazılarınız onu tarih sayfalarından tanırsınız. Güçlü, atılgan, zeki, becerikli ve gözü pekti. Daima ön safta olmak isterdi. Durmazdı, durmak nedir bilmezdi. Cepheden cepheye koşarken arkasında bazen bir bacağını, bazen bir kolunu, bazen bir gözünü bırakır, ama vatan sevgisini daima ileride, en önde tutardı. “Vatan sağ olsun!” derdi, “Yeter ki vatan sağ olsun!”

Kıymetli Müslümanlar!

Peygamberimiz buyuruyor ki, “Allah, sadece kendi yolunda cihad etmek ve kelime-i tevhidi doğrulamak üzere sefere çıkan kimseyi cennete sokmaya veya çıktığı evine sevap ve ganimet ile döndürmeye kefil olmuştur.”

Mehmetçiğimiz bu muştuyla yine yürüdü. Mevsimlerden en çok baharı, aylardan en ziyade Ağustos’u severdi ama şu Ekim günlerinde de yürüdü. Terörden bunalanlara barış, huzuru kaçırılanlara huzur, yüreği tutuşanlara serinlik dağıtmak üzere… Barış Pınarı dedi yürüyüşünün adına. Yanında da arkadaşları, eşten dosttan tanışları, kardeşleri… Kimimizin evladı, kimimizin kardeşi… Bizim çocuklarımız, hepimizin ciğerpareleri…

Aziz Müminler!

Mehmetçik, geceleri gündüze, gündüzleri geceye sığdırmak için zamanı ve mekânı unutmuş koşuyor… Mehmetçik, teriyle ve kanıyla dünya tarihini yeniden yazıyor. Onun koruduğu sınırlarımızda, yalnızca ülkemizin değil, bütün insanlığın kaderi hercü mercden kurtuluyor. Bu öyle bir insanlık mücadelesi ki, “Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer iman etmişseniz üstün olan sizlersiniz.” buyuran Yüce Kitabımız, barış yolunda kahraman ordumuza umut oluyor. Bu öyle bir iman ve vatan aşkı ki, Kur’an bu aşkla toprağa düşen canları şöyle anlatıyor: “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilâkis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir hâlde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.”

Değerli Kardeşlerim!

Hiç şüpheniz olmasın ki, Cenâb-ı Hakk’ın yardımıyla, hainlerin oyunları bozulacak, zalimlerin tuzakları ayaklarına, hileleri başlarına dolanacaktır.

Mehmetçik siperleri tuttukça, bütün düşmanlarımızın da, onların içimize saldıkları zavallıların da hayalleri hakikatlerimize; tuzakları imanımıza çarpacak, kışkırttıkları terör selinin içinde kendileri boğulacaktır. Ordumuz barış uğruna ilerledikçe, ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde masumlar, kadınlar, çocuklar güven ve huzura kavuşacaktır.

Aziz Müminler!

Mehmetçik ki, bir sancağın gölgesinde, alnında yıldızlar parlayan cevherimiz, hazinemizdir… Mehmetçik ki, vatan, bayrak, millet ve devlet uğruna tek yürek olan kahramanlık destanımızdır… Mehmetçik, dünyanın iyiliği için cephede, insanlık adına siperdedir. Ve onlar omuz omuza, sırt sırtayken; mazlumların ve hakları ellerinden alınanların imdadına koşarken yerde ve gökte, uzakta ve yakında bütün dualarımız onlaradır, onlar içindir. Teri damladığında merhamet, kanı döküldüğünde rahmet olsun diye… Onlar içindir Fetihler, Fatihalar, Yasinler… Ve âminler onlar içindir…

Âmin! Ey varlığın Aziz ve Kerîm olan Rabbi! Ey âlemlerin Rahman ve Rahim olan Rabbi!.. Yücelerden yüce olan bâbına geldik, rahmetini istemeye cenâbına geldik. Adını andık ve huzuruna durduk. Askerimiz için yardım diliyor, ordumuza zafer istiyoruz. Canlarını koru meşakkatten, afetten; bedenlerini koru yorgunluktan ve gafletten…

Ey dünyada orduları celal ile var eden var, ey ahirette şehitlere cemalini ihsan eden Allah’ım! Varlığına inandık, birliğine inandık; Sana sığındık ve Sana güvendik. Gayrı, İslam ümmetini birbiriyle sınandırma ilahi, fitne ateşinde masumları yandırma İlahi. Terör elindeki mazlumları kurtar karanlık düşüncelerden, uyandır gaflettekileri sabahı olmayan gecelerden… Bu yolda dostlarımızı yerindirme, düşmanları sevindirme. Rahmetini kesme kahraman ordumuzdan, bereketini alma cennet yurdumuzdan. Tasasını çektiklerimizden emin eyle bizleri; karanlık yollarda rehber-i din eyle bizleri.

Hezimete uğrat terörün uşaklarını ve efendilerini ve zalimlerin kendilerine kırdır yine kendilerini. Ey bütün noksanlardan münezzeh olan Allah’ım!

Şehitlerimize ikramını, gazilerimize dermanını eriştir. Acısı olanların acısını dindir, umudumuzu zafere eriştir. Duamızı Kâbe’de edilen dualara say. Rahmetini kesme üzerimizden diye yalvarıyoruz; merhametini esirgeme bizden diye yalvarıyoruz… Ezanımızı dindirtme ya Rab! Vatanımızı böldürtme ya Rab! Bayrağımızı indirtme ya Rab! Başımızı eğdirtme ya Rab; Mehmetçiklerin ayağına taş değdirtme ya Rab! Bir an evvel zafer bulup şanla dönsünler; en kısa zamanda huzurla dönsünler. Devletimizi kuran, bu toprakları bize vatan kılan, şehit ve gazilerimizin ruhları şâd olsun.

Âmin, ve’l-hamdülillahi Rabbi’l-Âlemin…

1 Buhari, Tevhid, 28.

2 Âl-i İmrân, 3/139.

3 Âl-i İmrân, 3/169-170

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.