CHP Bursa örgüt toplantısı ve gündeme dair…

17.09.2018
A+
A-

Av. Ercan Korkmaz

 

 

 

 

Sevgili dostlar,

CHP Bursa İl Başkanlığımızın düzenlediği genişletilmiş örgüt toplantısına katıldım. Bu bağlamda toplantıya ilişkin görüşlerimi, kürsüde söyleyebildiklerimi zaman yetersizliğinden söyleyemediklerimi, geleceğe ve gündeme dair görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Öncelikle toplantı için başta il başkanlığına, katılanlara, konuşanlara, emeği geçenlere, seviyeli eleştirilere, eleştirilmeye tahammül gösterenlere, sabırlı ve iyiniyetli divana teşekkür ediyorum.

Ülkemiz olağanüstü dönemlerden geçmekte olup gerek ülkemiz gerekse partimiz üzerinde sistematik planlı bir dezenformasyon uygulanmaktadır.

Çok büyük umutlar ve çalışmalarla girdiğimiz referandum ve 24 Haziran seçim sonuçları, seçim gecesi yaşananlar seçimin ardından parti içi çekişmeler, kurultay ve değişim istekleri tabanda çok büyük travmalar yaratmıştır.

Terk edilmiş, aldatılmış hissine kapılan ve ağır yara alan, ümitsizliğe kapılan parti tabanına Muharrem İnce’nin tavrı ve kurultay isteği de eklenince sosyal medya dahil her zeminde derin tartışmalar yaşandı.

Aynı şekilde baskın seçimde önseçim yapılmaması, aday belirleme süreçlerinde yaşananlar asırlık partide birçok sıkıntıyı da beraberinde getirdi.

Bugün birçok örgütte birçok üye hakkında disiplin süreçleri işliyor.

Gelelim toplantıya;

Saat 13:00’da başlayan toplantıya katılım pazar gününe ve ertesi gün okulların açılacak olmasına rağmen gayet iyiydi.

Birçok üyenin dört gözle beklediği ve konuşmak istediği toplantıda konuşma süresinin 5 dakika ile sınırlanması, sıralamanın duyurulmaması sıkıntıları beraberinde getirdi.

Üyelere il, ilçe başkanlığı seçimlerinde zaten konuşma hakkı yok bırakın burada en azından 10 dakika konuşabilsinler. Zira buna her daim ihtiyaç var. Ülken için yaklaşan yerel seçimler için bu toplantı gece yarısına, sabaha kadar sürse iki güne sarksa ne olur ki? Ama en iyi biz biliriz, sizin adınıza biz karar veririz toplantı bitse de bir an önce gitsek diyorsanız yapacak bir şey yok!

Konuşma sıralaması yapılıp ilan edilmediğinden bazı üyelerin salonu tepkili bir şekilde terk etmesi, konuşmasını büyük bir heyecanla beklediğim T. Devrim Ercan’ın konuşma yapmadan gitmesi büyük üzüntü kaynağı oldu benim için.

Çalışmalarını, emeklerini yakından takip ve duruşunu takdir ettiğim il yöneticisi Eda arkadaşımızın sosyal medya kullanımı, partiye yönelik eleştirilerin sosyal medya üzerinden yapılmasına yönelik konuşmasında haklılık payı varsa da ben “safraların dökülmesi” yaklaşımını sert buldum. İl yöneticilerimizin anayasal bir hak olan ve bu partinin büyük önem verdiği düşünceyi yayma hakkına bağlı kalarak türlü ağır eleştiriye daha açık olmalılar. Bakın ağır eleştiri diyorum, yoksa hakaret, saygı sınırlarını aşan, parti disiplin ve tüzüğüne aykırı paylaşımları saymıyorum ve savunmuyorum.

Sosyal medya bugün artık çağın en etkili iletişim ve propaganda aracıdır. Sosyal medya kullanıcıları algı ve toplum mühendisliğinin en baş çalışma alanıdır ki bu noktada facebook kullanıcılarının bilgilerini paylaştı diye patronu ABD’de hesap veriyor.

Konuşmalarda çok faydalı görüşlerde vardı yaşam öyküleri de. Ben kendi adıma çok beğendim ve notlar da aldım. Umarım uzun notlar alan Genel Başkan Yardımcısı milletvekilimiz, vekillerimiz ve PM üyemiz bunları Ankara’ya taşırlar.

Bu sütunlarda daha öncede belirttiğim üzere siyasi partiler her ne kadar tüzel kişiliklerse de yaşayan organizmalardır. Yaşam süreleri içinde zirveyi görme yanında dibe de vurabilirler. Önemli olan tarihsel kökleriyle çağa direnip, bilimsel, sosyolojik, örgütsel tahlil, plan ve yöntemlerle dipten ayağa kalkıp iktidara yürümeleridir.

Tüm doğru politikalara rağmen sair nedenlerden ötürü iktidar olamayabilirsin lakin tabanı küstürmeye, git başka partiye oy ver demeye, umutları söndürmeye, değişime direnmeye, siyaseti meslek edinmeye, olanları görmemezlikten gelmeye hangi CHP’linin hakkı var?

Bu kadar ağır krizin olduğu, etiketlerin haftalık değiştiği, devalüasyonun dik alasının yaşandığı, birikimlerimizi yok ettiği, halkın yarısından fazlasının açlık ve yoksulluk sınırında yaşadığı bir ülkede sen hala meydanlara inmeyip yönetsel kadrolarla salon toplantıları yapıyorsan asla halkın partisi, halkın ümidi olamazsın.

16 sene boyunca yeter artık meşguliyet terapileri ile uğraştığımız! Bugüne kadar ne olduysa hepimizin gözü önünde oldu. Hiçbir stratejik öngörümüz tutmadı. Oysa ki bizi düştüğümüz bu çukurdan yine siyaset çıkaracak. Siyaset sandıkta sonuç alma, iktidar olma sanatı olup oyumuz şu kadar arttı, başarılı olduk sözleri boş laftır.

Bugün %22 oyla 146 vekil çıkaran partimiz 25 ilde hiç yoktur. Bugün birçok il ve ilçede olduğu üzere iz partisidir, tabela partisidir. Ve maalesef önceliğimiz bu oranı ve tabanı korumak olmalıdır.

CHP rejimin cumhuriyet, içinde halkın olmadığı, siyasi başarısızlıkların sorgulanmadığı, strateji ve öngörülerin dip yaptığı, doğal yollardan lider ve kadro değişimine kapalı SUİ GENERİS bir partidir.

Bugün depolitize edilmeye çalışıldığımız bir ülkede atı alan Üsküdar’ı geçtiği gibi heybesine, meclisi, yargıyı, bütçeyi, varlık fonunu ülkeye dair ne varsa koymuştur.

Hukukun üstünlüğünün olmadığı, yargının bağımsızlığını yitirdiği, yüksek yargı üyelerinin otobüslerle ellerinde cübbeleriyle saraya taşındığı, sayıştayın denetim yapamadığı ülkede siyaset, seçim konuşmak yapay gündemlerdir.

Umudumuzu kaybetmeyelim, ümitsizlik aşılamayalım tamam iyi güzel de bu ülkede olan biten bunca şeye rağmen CHP’nin doğal yollardan iktidar olması ihtimal dahilinde değildir.

17/25 Aralık sonrası Mart 2014 seçimlerini AKP kazanınca dedim ki Türkiye artık demokratik ve adil seçim yapamaz. Türkiye 2023’e 7 bölge 81 vilayet ve Kıbrıs’la gidemez dedim. Hep birlikte göreceğiz.

Bakın iddia ediyorum böyle giderse güney sınırımızda ABD Kürdistan’ı kurulacak ve bizde özerklik , eyalet sistemi ile güneydoğuya pasaportla gideceğiz.

Bakın rahip Brunson yaklaşık iki yıldır tutuklu ve son 4-5 aydır ABD seçimleri öncesi malzeme oldu ve kırılgan ekonomimiz bizi nerelere getirdi. Daha Halkbank dosyasını açmadılar bile!

İsteseler bir anda bir bu kadar daha hırpalar dibe vurdururlar lakin ölümü gösterip sıtmaya razı etmek istiyorlar. Neden? BOP için, İran için elverişli, kullanışlı tek elden yönetilen bir ülkeye ihtiyaçları var.

İran ambargosu neticesi doğalgaz alamazsak, petrol fiyatları yükselirse vay halimize.

Bugün Türkiye Rusya ve ABD arasında aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık ikilemi içinde olup hangisinden vazgeçerse diğerinin darbesi ile karşılaşacaktır.

Geçen gün hain Reyhanlı saldırısını gerçekleştiren terörist Suriye’de yakalanıp Türk bayrağı önünde itiraflarda bulundu. Bölücübaşından sonra ikinci bir terörist bu şekilde kameralar önüne getirildi ve emri Suriye istihbaratından aldığını söyledi. Bu açıklatmanın bizi İdlip ve Suriye’de nereye götüreceğini düşünmek bile istemiyorum. Tehlikenin farkında mısınız? Biz bu konuşmaları yaparken sınır ve sınır ötesine olağanüstü yığınak yaptığımızı lütfen unutmayın.

Tahran zirvesinde düşürüldüğümüz durumu ve İdlip’te bize biçilen, biçilmeye çalışılan rolü de büyük bir endişeyle izliyorum.

ABD her gün YPG/PYD’ye tırlar dolusu silah gönderirken bir sonraki planlarının ne olacağını kolayca tahmin edebilirsiniz.

Bakın bugün ülkede gıda, tarım, hayvancılık politikaları iflas etmiş olup acilen yeni yerli ve milli politikalar geliştirilmeli ve bu konular milli güvenlik kapsamına alınmalıdır. Gıda, tarım ve hayvancılık bakanı MGK’nın asli ve daimi üyesi olmalıdır.

GDO’lu ürünler, tohumlar, hastalıklı ithal hayvanlar, tükenen, tüketilen tarım ve hayvancılık hava, su ve enerji kadar bu ülkenin asli ve en önemli sorunudur.

HAARP teknolojisi ve uzay çağı, iklimler artık bir silah olup gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler ve halkları artık büyük tehdit altındadır.

Son zamanlarda çekilen sinema filmlerine bakın hep insanlığın yok edilmesi, nüfusun azaltılması, doğal felaketler üzerine olması tesadüf mü?

Berlin duvarının 1989 yılında yıkılmasının ardından geçen sürede sınırlar kalkacak derken şimdilerde yeni duvarlar örülüyor ve milliyetçilik akımları güçleniyor.

Bakın Olof Palme’nin ülkesi sosyal demokrat İsveç’te sağcılar % 15’lere yaklaşıp iktidar ortağı oldular bile. Dolayısıyla dünyayı, siyasi gelişme ve akımları iyi okumak lazım.

Dünyayı yöneten güçlerin Trump’ı seçtirmelerine, politikalarına ve başına ördükleri ağa bakın. Avukatından en yakınına kadar kuşatılmış, ipleri yeni dünya düzeninin senaristleri elinde bir başkan ve dünyaya açtığı savaş.

Çin’e ve AB’ye getirilen vergiler ve rezerv para, petrodolar savaşları. Bu savaş Suudi Aramco’nun halka arzını bile erteletti. Ne kadar petrolünüz olursa olsun ABD ve derin güçler istemezse vay halinize. Örnek Venezuella, Nijerya, Katar.

Görünen o ki cari açığı, döviz rezervleri ve kırılgan ekonomisiyle IMF kapısındaki Türkiye artık AB için  büyük bir ekonomik risk taşımaktadır. Zira Türk bankalarının AB ülkeleri nezdinde çok büyük sendikasyonları ve şirketlerin kredileri var. Hastalıklı AB ülkeleri üzerinde domino etkisi yapabilir. Bu nedenle bize özerk bir statü verip sermaye akışı sağlayabilirler. Basında konuşulduğu üzere Almanya’nın raylı sistemlere sağlayacağı 25-30 milyar gibi.

Bugün borsada bankaların birim fiyatları 2000’li yıllara düşmüş olup İş Bankası dışında ne geri alım yapan var ne de sermaye arttırmaya niyeti olan. İştirak yapıları da İş bankası dışında güçsüz.

Bugün varlık fonu başkanı cumhurbaşkanı olup en değerli varlığı hava yollarıdır. Yakında satılırsa şaşırmam.

Gelelim devalüasyonun yarattığı tahribata ve alınan önlemlere. Ülkemiz Arjantinden sonra en çok faiz beren ülke olup Türkiye 16 sene sonra yeniden faize teslim olmuştur. İnşaata dayalı suni büyüme 16 sene sonra bizi uçurumun kenarına getirmiştir. Üretici enflasyonundan sonra Eylül’de tüketici enflasyonu ülkenin geldiği noktayı özetleyecektir. Ülkede açıklanan ekonomik veriler ne derece doğru bilemem ama döviz kurları her şeyi açıklıyor.

MÜSİAD başkanı döviz kurları TV’de yayınlanmasın diyor ama yediden yetmişe tüm temel ihtiyaçlar dövize endeksli ve vatandaş kuru gırtlağında hissediyor zaten.

Mutfakta yangın var ve işsizlik her geçen gün artacak. İşveren yeni yılda yüzde kaç zam yapacak? Çalışma barışı büyük yara alacak.

Tüm bunlara rağmen ülkenin kaderini yeşil kartlılar ve devletten yardım alanlar belirliyor. İşsizlik ve deprem fonuna kadar tüm kaynakların tükenmiş olduğunu da unutmamak lazım ki yaklaşan tehlikeyi görün.

Kapanış konuşmasında Orhan Sarıbal parti de her alanda değişim, liyakattan söz etti ki bu çok önemli. Bize bu zor dönemde dişe diş mücadele edecek donanımlı, kucaklayıcı, birleştirici siyasetçiler lazım. Seçilme sınırı da olmalı ki kimse siyaseti meslek edinmesin ve yeni yüzlere yer açılsın. Kadın ve gençlik kotaları kağıt üzerinde kalmasın, dolgu malzemesi olmasın,

Söylenecek, yazılacak çok şey var lakin saat çok geç oldu.

Son olarak yaklaşan yerel seçimlere değinmek istiyorum. Reel hedefler konulmalı ve kesinlikle Nilüfer ve Mudanya’da risk alınmamalı. Yerel seçimlerde bir karşı ittifak bizi çok zor durumda bırakır. Lütfen herkes 2014 seçimlerindeki oy oranlarına baksın ve öyle konuşsun, umut pompalamasın. İznik, Gemlik, Mustafakemalpaşa, Karacabey, Osmangazi’ye yüklenip en az ikisi alınmalıdır.

Nilüfer’de 2014 seçimlerinde 25.000, Mudanya’da 4.000 oyla seçimleri aldığımız unutulmamalı, ittifak halinde çok zorda kalacağımız ve çok çalışmamız gerekeceği ortada.

Bu ortamda kırgınlıklarımızı 6 ay erteleyip yerel seçimlere dört kolla saldırmalıyız. Hepimiz yaşadığımız kente sahip çıkmalıyız.

Bu minvalde tüm örgütümüzden aday belirleme sürecini ön seçimle, objektif bakış ve liyakat çerçevesinde gerçekleştirmesini diliyor ve arzuluyorum.

Saygılarımla…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.