BUMERANG

BUMERANG
16.04.2020
A+
A-

Geçen hafta yeni dünya düzeninin nasıl olacağına dair bazı çatışma noktalarını yazmıştım.

Bu hafta duruma tarım sektörü için bakalım.

***

Hareket eden canlılar için iki temel gereksinim var: Güvenlik ve beslenme.

Güvenlik duygusu ne kadar güdüsel olarak tehdit algısına ve risklerin emilmesine bağlı ise beslenme güdüsü de o kadar bağlıdır.

Beslenme ise gıda temini ile ilgili bir yarışmadır.

İnsan müdahaleli olsun ya da olmasın tarım, metodolojik olarak neden, yani bağımsız değişken, gıda ve beslenme ihtiyacı ise sonuç, yani (tarıma) bağımlı değişkendir.

Anlayacağınız tarım, her koşulda üst başlık ve gıdaya erişimin nedenidir. Ve gıda tarımsal faaliyetlere bağımlıdır. Tarım demek, sonuçları açısından gıda demektir.

Kısacası; eğer insan için beslenme yaşamsal bir gereksinim ise tarım da o kadar yaşamsal bir sektördür.

***

Tarım sektörü ekonomik açıdan, hem arz, hem de talep bakımından fazla elastiktir. Yani ekonomik elastikiyeti fazladır. Bu durum ise onun diğer sektörler karşısında güçsüz yanını oluşturur. İstikrarsız bütün durumlardan çok fazla etkilenir. İyi tarafı, istikrarsızlığın çift taraflı çalışması, yani zaman zaman arz lehine, zaman zaman talep lehine çalışmasıdır. Ayrıca her iki yön açısından tıkanıkların “süreksizliği” sözkonusudur. Yani istikrarsızlık uzun süreli beklenen bir durum değildir. Talebin topyekün eskimesi, tükenmesi, yok olması olası olmadığı gibi arzın da topyekün şişmesi olağan değildir. İşte bu nedenle kriz-kaos ve ekonomik istikrarsızlıkların sığınılacak limanıdır, tarım. Arz da talep de ne kadar marjinalleşirse marjinelleşsin, tarım sektörünün hareketliliği devam eder.

İşte dünya, önümüzdeki dönemde bunu bir kez daha test edecek.

Ve yine işte bu nedenle, bu günlerde bütün dünya pandemiden sonra en çok tarımı ve gıda güvenliğini konuşuyor. Dün organik tarım, ekolojik tarım gibi alanlar üzerinden “seçilimli gıdaya” erişimi yani, “besin güvenliği/güvencesi” konusunu konuşurken, bugün “gıda güvenliğini”, “gıda tedarik güvenliğini/güvencesini” konuşuyor.

Aslında dönülen yerin tarım sektörü olması biz tarımın profesyonelleri açısından hiç şaşırtıcı olmadı, olmayacak. Çünkü biz biliyoruz ki; henüz sektörün ikamesinin teknolojisi bulunmuş değil ve bütün ekonomik sektörlerin başladığı yer tarımdır. Bizler bumerang gibi bir aletin varlığına ne kadar inanıyorsak, işlerin eninde sonunda yine tarım alanına döneceğine inanıyoruz ve biliyoruz. Bugüne kadar bütün ekonomik krizler açısından neden olmayan tarım, sonuç olarak karşımıza çıkan bir gerçeklik olmuştur.

İşte bu nedenle başta D. Trump olmak üzere bütün gelişmiş ülkeler, bugünlerde, pandemi kadar tarımı ve gıdayı konuşmaya başladı. Ve bu sektörü nasıl fonlayacaklarını, nasıl sürdürülebilir kılacaklarını düşünmeye başladılar. Daha şimdiden tarımsal ürünlerin dışsatımlarına kısıtlamalar getirdiler. Yeterliliği olanlara bile. Yani parasını verseniz bile alamazsınız diyorlar. Oysa dün, “ne kadar para veriyorsunuz?” diye soruyorlardı.

Peki ya yeterliliği olmayanlar?

Ya üretimi olmayanlar, üretilemeyenler?

Bir başka soru:

Üretilenlerin sürdürülebilirliği nasıl sağlanacak?

Temel gıda maddelerinde gıda güvenliğini nasıl sağlayacaklar?

Yaşlı tarımsal nüfusu, nasıl genç işgücü ile değiştirecekler?

Teknoloji olsa bile bu teknolojiyi nasıl sürdürülebilir kılacaklar?

Mevsimlik ve daimi tarım işgücünü nasıl karşılayacaklar?

İthalat koşullarında dünya kadar standart ararken, bunun üzerine bir de sağlık standartları eklenince, ihtiyaç duyulacak gıda maddelerini nereden ve nasıl bulacaklar?

Peki, ürün çeşitliliği talebini nasıl karşılayacaklar?

Parasını verirlerse alabilecekler mi?

Obeziteyi, hipertansiyonu, diyabeti, işlenmiş tüketim maddeleri çılgınlığını nasıl anlatacaklar, halka?

İşlenmiş gıda maddeleri sektörüne yönelecek olan talep darlığını nasıl finanse edecekler?

Kısacası; dünün tüketim toplumunun küresel sermayecileri “karın tokluğu” derdindeler ve daha da olacaklar. Kısa bir süre bile olsa kendi gıda güvenliklerini düşünecekler. Besin güvenliğini, lüks ve pahalı statüden alıp; erişiminde güçlük olan sektör şeklinde görmeye başlayacaklar.

***

Şimdi diyeceksiniz ki; ‘iyi de, Türkiye bu işin neresinde?’

Türkiye, bu işin, Bumerang’a sahip olup, elinde tutanlar tarafında.

Bütün olumsuzluklarına rağmen, artık olumlulukları konuşturma zamanı.

Yani ülkemizin tarımsal avantajlarını; biyoçeşitliliğini; üretim kapasitesini; ekolojik kapasitesini, işgücü kapasitesini; yeterlilikler kapasitesini konuşturma zamanı.

Peki, olur mu?

Bunu elindeki bumerangın değerini bileceklere sormak lazım.

Bana göre olur; hem de bal gibi olur.

Yeter ki şu bir ay içerisinde olurunu bulalım.

***

Ben değilim.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.