Anlayana tarihten hikayeler…

Anlayana tarihten hikayeler…
08.10.2020
A+
A-

* Bu yazı 9 yıl önce yazılmıştır.

Ülkenin genelkurmay başkanı mevcut hükümeti devirmek için gizli bir örgüt kurar. Kurulan örgüt, kısa zamanda ordunun üst ve orta kademelerine teşkilatlanır. Örgüt sadece başkentte değil, ülkenin en ücra köşelerindeki birliklere ulaşır. İhtilalcilere çok farklı bir ideolojiyle yönetilen bir ülkeden destek gelir. İhtilalciler iktidara geldiklerinde kendilerine destek veren ülkeyle iyi ilişkiler kurmayı planlarlar. Ne var ki ihtilalcilere destek veren ülkenin elçilik yetkililerinden biri ihtilal hazırlığını ihbar eder.

Genelkurmay başkanı, kuvvet ve ordu komutanları tutuklanır. Tutuklamalar deniz ve hava kuvvetlerine de sıçrar, kısa sürede üst ve orta rütbeli subaylar yargı önüne çıkarılır. İhbarı yapan ülke yetkilileri, bir kısmının yıllar sonra sahte olduğu anlaşılan belgeleri söz konusu devlete ulaştırırlar. Darbecilerin yargılandığı mahkeme ülke kanunlarına bile kulak asmazlar. “Özel bir durum var, vatanımıza, ideolojimize karşı bir saldırıda bulunuldu. Mahkememiz bu hainlere gereken cezayı verecektir” derler. Sözlerini tutarlar.

Mahkemeye verilen listedeki subayların yarısı kurşuna dizilir, yarısı da ağır cezalara çarptırılır. Yargılanan subaylardan ancak birkaçı beraat eder.,

Evet, Haziran 1937’de Mareşal Mihail Tuhaçevski ile bir dizi önde gelen generalin “vatana ihanet”ten yargılanıp idam edilmiş oldukları açıklandı. Davalar halka kapalı ve gizli tutanaklı duruşmalar sonucu karara bağlandı. Mahkemeye sunulan bütün kanıtlar, sanıkların ön sorgularına ve itiraflarına dayanıyordu. Yıllar sonra sanıkların suçsuz olduğu, onlara yüklenen suçların gizli polis örgütü tarafından uydurulduğu ve itirafların yoğun baskı ve işkence altında alındığı anlaşıldı.

Tuhaçevski’yle birlikte Kızıl Ordu’nun üç mareşali de kurşuna dizilir. Orduda kitlesel bir temizlik yapılır. Tarihçiler, stratejistler Nazi Almanyası’nın Haziran 1941’de Sovyetler’e karşı giriştiği saldırının ilk evresinde Sovyet başarısızlığındaki en önemli etkenlerinden birinin bu kitlesel ordu temizliğine bağlamaktadırlar. Sonra ne oldu derseniz hapisteki subaylar çıkarıldı. Orta Asya ve Moğolistan’dan toplanan askerlerin başına getirildi. Önce Nazilerin saldırısı durduruldu, sonra da Berlin’e kadar kovalanan Nazi ideolojisi dev tarihin çöplüğüne atıldı.

İsterseniz tarihten başka bir hikâyeye geçelim; Hitler, Çekoslovakya’ya gözünü dikmiştir. Almanların yoğun yaşadığı Sudet Bölgesini ilhak etmek istemektedir. Çekoslovakya, İngiltere ve Fransa’nın desteğine güvenerek direnir. Oysa emperyalistler için Çekoslovakya haritada bir bölgeden ibarettir. Londra, Paris ve Berlin üçgeninde dünya barışını korumak için yoğun görüşmeler yapılmaktadır. Ren bölgesine tek taraflı giren Hitler’e geçici bir yem uzatmak lazımdır. Çekoslovakya‘nın feda edilmesi gerekir. Bu paylaşım savaşında başka bir aktör de ortaya çıkar; Polonya.

Polonya’nın ünlü Dışişleri Bakanı Albay Jozef Beck’in amacı Polonya’yı bölgede sözü geçen bir bölgesel güç haline getirmektir. Netice olarak Çekoslovakya parçalanır. Münih Konferansı (29 Eylül 1938) adı verilen görüşmelere İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya katılır. Çekoslovakya’nın gıyabında yapılan bu toplantıda yüzde ellisinden fazlası Alman olan Südetler bölgesi Nazi Almanya’sına hediye edilir. Birkaç köy ve kasaba Polonya’ya verilir. Bu durum Polonya için tam bir hayal kırıklığıdır. Bir yıl sonra Hitler, Stalin ile anlaşarak Polonya’ya saldırır. İki devlet Polonya’yı paylaşırlar.

Başka bir hikâye de Somali’dir. 1969’da iktidara gelen Siad Barre, Sovyetler Birliği’nin desteği ile eğitim ve sağlık alanında büyük işler başarır. Hayvancılık ve balıkçılık geliştirilir. Fabrikalar kurulur. Somali’nin bulunduğu bölge Hint Okyanusu’nun kontrol noktasıdır. Batılı demokratik güçler önce muhalif bulup silahlı mücadele başlatır. ABD’nin dostu Suudiler hayvan ithalatını keserler, Avusturalya’ya yönelirler. Hayvancılığın sonu gelir. Suudilerin yetiştirdiği mollalar balık yemenin günah olduğunu iddia ederler. Bozulan ekonomi aşiretleri ayaklandırır. Ekonomik yardım almak isteyen Somali’ye IMF, Dünya Bankası ve AB ülkeleri çok ağır şartlar öne sürerler. Devlet yatırım yapmayacaktır.

ABD, NATO ve İsrail’in oluşturduğu batı ittifakına Suudiler de destek verir. Muhalifler paralı askerlerle desteklenirler. 1991’de Siad Barre devrilir. İktidara getirilen General Aidid ülkede kontrolü sağlayamaz. 1995’de devrilir. Ülke dağılır.

Yıl 2020, hala Somali diye bir ülke yok. Şu an üç parça.

Bu satırları niye mi yazdım? Yok canım, aklınıza gelenlerden ötürü değil, öylesine, sadece hatırlatma babından…

YORUMLAR

  1. Tansel Saylı dedi ki:

    Emekleriniz için teşekkürler…. 9 yıl önceki yazınız güncelliğini korumakta…. teşekkürler…