Albayrak: Deprem binaya ‘sen kime aitsin’ demiyor!

Albayrak: Deprem binaya ‘sen kime aitsin’ demiyor!
16.08.2018
A+
A-

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak, 17 Ağustos Gölcük Depremi’nin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen depremin, halkın sokaklarda konuştuğu bir konu olamadığına dikkat çekti.

Yapıların güvenliğinin sorgulanmadığını söyleyen Başkan Albayrak, “Deprem binaya “sen kime aitsin? “demiyor. Yönetmeliklerin uygulanması ve denetiminde yaşanan aksaklıklar, ihmaller 99 Depremi’ni konuşmayı sürdürme nedenimiz. Yönetmelik ve standartlara uygun tasarım ve üretim yapılmadığı sürece de depremi ve sonrasında yaşanan felaketleri konuşmaya devam edeceğiz” dedi.

Albayrak, depremden 19 yıl sonra İmar Barışı ile ülkenin deprem gerçeğinin göz ardı edildiğini belirtti.

17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin 19’ncu yıl dönümü nedeniyle İMO Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak’ın yaptığı açıklama şöyle:

“17 AĞUSTOS” 19 YILDIR DİNDİRİLEMEYEN ACI

17 Ağustos 1999, gece saat 03.02’de yaşanan 7.4 büyüklüğündeki 45 saniye süren deprem unutulmayacak dediğimiz bir afeti yaşattı. Ortaya çıkan can kayıpları ve büyük ölçekli ekonomik kayıplar, her kurum ve kuruluşun konuyu yeniden düşünmesine neden oldu. Bu kapsamda yapı denetimi, nitelikli mühendislik eğitimi, mühendislik hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi ve ilgili mevzuatlar ülke gündeminin ilk sırasında kendisine yer buldu. Yapı üretim süreci bileşenlerinin görev ve sorumlulukları,  deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrasında nelerin yapılması gerektiğine dair pek çok bilinmez, sorun olarak varlığını hissettirdi. Bugün ülkemizde unutulan birçok felaket gibi 17 Ağustos’ta, yıllar içinde sadece anma törenleri yapılan, her yıl dönümü öncesi deprem ve felaket haberlerinin yapıldığı bir ritüel olarak kaldı. Deprem halkımızın sokakta konuştuğu, yapılarının güvenliğini sorguladığı bir konu olamadı.

“DEPREM BİNAYA ‘KİME AİTSİN’ DEMİYOR”

Oysa ki, deprem binaya “sen kime aitsin? “demiyor. İdrak edemediğimiz “KADER” kavramı, “BİZE BİRŞEY OLMAZ” yaklaşımı, açgözlülük ve tamahkârlığımız daha kaç cana mal olacak? Artık depremin sonuçlarına karşı alınacak önlemler bir “Milli Güvenlik” meselesi olarak görülmeli.

17 Ağustos’ta resmi rakamlara göre 18 bin insanımız yaşamını yitirdi, yaklaşık 50 bin kişinin yaralı olarak kurtuldu, 133 bin 683 binanın çöktü, 600 bin kişi evsiz kaldı. Depremin üzerinden tam 19 yıl geçti fakat acı 19 yılda değişmedi.

Yaşananlardan ders çıkartmadan yola devam ederken Türkiye’de neler yaşandığına dair hafızalarımızı tazelediğimizde; Afyonkarahisar, Tunceli Pülümür, Bingöl, Elazığ ve Van’da 6 ve üzerinde meydana gelen depremlerde yaklaşık bin kişi yaşamını yitirdi, 23 binin üzerinde bina hasar gördü.

“YAPI DENETİM SİSTEMİ DEĞİŞMELİ”

Yapıları depreme karşı korumak için, 99 Depremi’nden 8 yıl sonra 2007 yılında Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik çıkartıldı. Yönetmelik günümüzde yeniden revize edilerek “Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği” olarak 2019 yılında yürürlüğe girecek şekilde Resmi Gazete’de yayımlandı.

“Zelzele Mıntıkalarında Yapılacak İnşaata Ait İtalyan Yapı Talimatnamesi” ismi ile ilk kez 1940 yılında çıkartılan yönetmelikten günümüze 10 kez yönetmelik değişikliği gerçekleştirildi. Bu güne kadar yapılan yönetmelik değişiklikleri yeni düzenlemeler ve gelişimlerin önünü açmış fakat depremde yaşanan kayıpların önüne geçememiştir….

Sorgulamamız gereken yönetmelikler değişirken depremde binaların neden yıkılmaya devam ettiği ve mühendislik hizmeti almamış binaların yapımına neden hala göz yumulduğudur. Yönetmeliklerin uygulanması ve denetiminde yaşanan aksaklıklar, ihmaller 99 Depremi’ni konuşmayı sürdürme nedenimiz. Yönetmelik ve standartlara uygun tasarım ve üretim yapılmadığı sürece de depremi ve sonrasında yaşanan felaketleri konuşmaya devam edeceğiz.

1999 Depremi, yapı denetim sürecinin sorgulanmasını sağladı. İlk iş olarak Yapı Denetim Sistemini yeniden düzenleyecek yasalar çıkartıldı. Bugün ise Yapı Denetim Sistemimiz doğru çalışmıyor. Yapı Denetim firmaları işverenden ücretlerini aldığı sürece bu sistem sağlıklı yürümeyecektir. Havuz sisteminin kurulması ve yapı denetim firmalarının ücretlerini buradan almaları konusunda yıllardır yetkililerimize sesleniyoruz. Yapı Denetim Yasası değişmediği sürece, 10 yıl içinde, 1999 sonrası üretilen kamu binaları, konutlar ve işyerleri için kentsel dönüşümü ve olası bir depremde ne kadar hasar görebileceklerini konuşmak zorunda kalacağız.

“DÖNÜŞÜM YENİ MAĞDURLARINI OLUŞTURDU”

Biz bu günden Marmara Bölgesi’nde büyük bir depremin meydana geleceğini biliyoruz. Bilmediğimiz her an yaklaşmakta olmakla birlikte kesin zamanı…

Kaçak yapılar ülkemizin en büyük problemlerinden biri. Hiçbir mühendislik hizmeti almamış olan bu yapılar ve bu yapıların içinde yaşayan vatandaşlar olası bir depremin maalesef olası kurbanları.

6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun” un kabul tarihi 16 Mayıs 2012 yani büyük depremden 13 yıl sonra. Bu yasa için neden 13 yıl beklendi? Ayrıca, kentsel dönüşüme tabi olması gereken yapı stoğunun durumu hala belirsizliğini koruyor. Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Cemaleddin Başaran yaptığı açıklamada “Bursa’nın yapı stoku bir milyon 200 bin civarında. Bunun yüzde 50’sinin kaçak veya imara aykırı olduğu biliniyor” demiştir. Bursa, sanayi, tarım, turizm şehri olarak göç almayı sürdürürken bu yapıların hangileri olduğu henüz bir envanter çalışması yapılmadığı için bilinmemektedir.

Depreme karşı yapı stoğunu güvenli hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm uygulamaları, yeni sorun alanları yarattı. Bütünlüklü bir planlama yerine parçacı bir anlayışla yapılar yıkılıp yeniden yapılmakta, dolayısıyla kentlerin topyekün, tüm teknik ve sosyal altyapı sorunları ile birlikte iyileştirilmesi olanağını ortadan kaldırdı. Kentimizde,  0,50’ye varan emsal artışı ile başlayan parsel bazında dönüşüm şu an bir çıkmazın içinde ve yeni hak kayıplarını, mağdurlarını oluşturmuş durumda.

“DEPREMDEN 19 YIL SONRA İMAR BARIŞINI KONUŞUYORUZ”

Ayrıca 24 Haziran seçimleri öncesi çıkartılan “İmar Affı” da dönüşümde yeni çelişkileri doğurdu. Kentsel dönüşüm sistemini sekteye uğratacağını düşündüğümüz bu İmar Barışı tamamı kaçak olan binalara “Kat Mülkiyeti” kurma hakkı tanırken deprem gerçeği göz ardı edildi. 19 yıl boyunca bir arpa boyu yol alamamışken 19 yıl sonra imar barışını konuşur hale geldik. Yıkılması veya güçlendirilmesi gerektiğini söylediğimiz kaçak ve hiçbir mühendislik hizmeti almamış bu binaların depremsellik durumuna bakılmadan işlem yapılacak. Vatandaşın beyanını esas alarak gerçekleştirilen bu af mühendislik mesleğini hiçe saymaktadır.

Tüm bunlar gösteriyor ki ülkemiz depreme karşı dirençli değil. Gölcük Depremi’nin yıl dönümünde şu soruları tekrar soruyoruz;

  1. Deprem güvenliğine bakılmadan İmar Barışı ile yasallaşan yapılardaki vatandaşlarımız deprem olduğunda ne yapacaklardır?
  2. 2012- 2023 Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı hazırlandı. Bu plan amacına ulaştı mı?
  3. Afet toplanma alanlarımız belirli mi? Ranta kurban giden toplanma alanları için alternatif alanlar üretildi mi?
  4. Olası bir depremde ulaşım ve haberleşme akslarından biri kapandığında alternatif yerler nereler olacak?
  5. Depreme dayanıksız olduğu tespit edilen kamu kurum ve kuruluşlarının dönüşümü sağlandı mı?
  6. Riskli bina envanteri çıkartılması için çalışmalar yapılıyor mu? Veriler elimizde mevcut mu?
  7. Olası bir Marmara Depremi kapımızdayken kaçak ve mühendislik hizmeti almamış binaların dönüşümü nasıl hızlandırılacak?
  8. Yapı Denetim Sistemindeki aksaklıklar göz önündeyken, güvenli yapı üretiminden ne kadar emin olunmaktadır?

Kısacası; Meslek Odaları yapı üretim sürecinden uzaklaştırıldığı, plansızlık, çarpık kentleşme sürdüğü, yapı üretim süreci ve mesleki uygulamalar niteliksiz olduğu ve denetimsizlik devam ettiği sürece ülke olarak depremi konuşmaktan öteye gidemeyeceğiz.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.