Koronavirüs’ün toplumsal değişmeye sarsıcı etkisi olacak

Koronavirüs’ün toplumsal değişmeye sarsıcı etkisi olacak
03.04.2020
A+
A-

Koronavirüs bütün insanlığı sarsmaya devam ediyor. Hiçbir kariyer, statü ve zenginliği dinlemeden insanlığı bütün davranış kalıplarıyla, inançlarıyla, hayalleriyle yeniden yüzleşmeye zorluyor.

Evet, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yönetim biçimleri, liderler ve başat güçler de bu süreçte bir muhasebeyle karşı karşıya geldiler. Muhkem kaleleri şimdiden sarsılma sinyalleri vermeye başladı. Diğer yandan birey ve toplum, devlet karşısında yeni bir konumlamayla karşı karşıyadır.

Bir yandan can korkusu, diğer yandan hayatını idame ettirebilmenin kaygısı gibi iki fizyolojik güdü insanları bu süreçte gerçekten kemirmeye, geleceğiyle ilgili kara kara düşünmeye sevk ediyor.

Yüzyılda bir gelen bu tür sarsıcı pandemiler insanlık için farklı paradigmalara yönelmelerine, var olan ezberleri de bozmaya devam ediyor.

Önümüzdeki süreçte eğer sağ kalırsak, bazı toplumsal değişmelere birlikte şahit olacağız.

Küreselleşmeye karşı daha dar bölgesel yapılanmalara şahit olursak hiç şaşırmayalım. Milliyetçilik rüzgarları bu süreçte büyük ihtimalle belirleyici unsur olacaktır. Küreselleşmenin milli devletleri sarsıcı gücü uzun bir süre tehdit olmaktan çıkabilir. Dünyanın güç olarak görülen ağırlık sıkleti, yaşlı batı dünyasından doğuya geçecektir. Gerçi bunun sinyalleri çoktandır veriliyor.

Yaşadığımız süreçte egemenlerin toplumsal kesimlere reva gördüğü eziyet; statüleri, kurumları ve egemen sınıfların aleyhine bir yapıya da dönüşecektir.

Üretim, tüketim ve bölüşüm bu süreçte toplumda belirgin unsurlardan biri olacaktır. Yine din unsuru bu süreçte belirleyici olma vasfını kaybedecektir. İslam dünyasında siyasal İslamcılık furyasından dolayı maalesef dini değerler uzun süre hak ettiği itibarı da göremeyecektir. Siyasal İslamcıların, Müslüman toplumları deizme sürüklemesi hem ironik, hem de din referansını merkeze alanlara ibretlik bir derstir.

İKTİDARIN KORONAVİRÜS İLE DANSI

Koronavirüs korkusu toplumu çok gerdi. İnsanımızı, bir yandan ‘sokağa çıkarsam hastalığa kapılırım’ korkusu, diğer yandan ‘çocuklarıma yiyecek alabilmek için çalışmak zorundayım’ çatışmasını iliklerine kadar yaşatıyor.

Devletin en önemli vasıflarından biri sosyal devlet olmasıdır. Yıllarca Suriyeli sığınmacıya kucak açan ve 40 milyar dolar harcayan ve ‘gerekirse bir o kadar daha harcarız’ diyen devlet yetkilileri iki ay vatandaşa evinde bakamadınız mı, Türk milletine karşı vefanız bu kadar mı?

Çankaya dururken, devasa Saray çok mu gerekliydi? Yap – işlet – devret modeliyle köprüler, otoyollar garantisini bu felaket sürecinde neden değerlendirmeye almıyorsunuz? Oralarda bir iki kalemde yapılacak düzenleme 83 milyon fakir insanımızın katkısının yüz katı olur. Farklı işletmelerde aynı anda 100 bin liranın çok üzerinde maaş alan mutlu azınlığa bu süreçte bir diyeceğiniz var mı?

Yıllarca Türk milletinin dini duygularını istismar eden başta fetö olmak üzere cemaat, tarikat ve vakıflar bu felaket sürecinde sahi Mars’a mı kaçtı?

Devasa bütçesiyle üretmeden tüketen Diyanet İşleri’nin hukuksuzluğunu sizin örtmenize rağmen bizler biliyorduk, ancak bu süreçte yaşadığımız felakette katkı sunacakları yerde kötü bir sınav vermeleri yüce dinimizin toplum nezdinde tahribata uğramasına da neden oldular. Aylardır yazılıyor, çiziliyor.

‘Diyanet’in bu Makyavelci tutumu ve siyasal politik duruşu, deizme kapıları aralıyor’ denilmesine rağmen sessiz kalmanız sizi de bunların suç ortağı etmiyor mu?

İki büyük ilin belediye başkanları bu felaketin üstesinden gelebilmek ve vatandaşlarımızın kazanlarının kaynamasını sağlamak için yardım topluyor. Bu belediyeler sizde olsaydı, sahi bu kadar sert söylem ve yasaklara başvurur muydunuz?

Açlık sınırında yaşayan toplumdan yardım istemek, beka meselesi olunca yine istenebilir. Buna kimsenin itirazı da yok. Ancak yaşanan kötü uygulamalar ve siciliniz bu paraların şeffaf bir şekilde hak sahiplerine gidip gitmeyeceği konusunda halkımız haklı olarak tereddüt içindedir. Ülke insan neslini direk tehdit eden bu pandemiye karşı kıyama kalkmışken, hala parti rozetiyle insanlara hitap etme bu vahameti kavramaktan uzak olduğunuzu göstermektedir.

Ucube başkanlık sistemiyle devlet bürokrasisi devre dışı kalmıştır. Beştepe bürokrasisi ve onların illerdeki mülki amirlerine de güven zedelenmiştir. Toplumun zihnini kurcalayan sorulara açık seçik uygulamalarla bir politik duruş sergilerseniz bu felaketi en az zayiatla aşacağız. Geç kalınmış değildir. Bu felaket iktidarı da, muhalefeti de bütün insanlığı da aynı oranda etkilemektedir, zira yaşadığımız gezegen aynıdır.

O halde gelin, bugünden itibaren parti kimliğimizi bir tarafa koyarak T.C. vatandaşı – yöneticisi olarak vatandaşımızla bütünleşelim. İhanet, gaflet gibi absürt kelimelerle vatan evlatlarını da suçlamaktan vazgeçelim. Mevlana mesajlı kolilerimizi İtalya’ya ve İspanya’ya gönderdik. 83 milyon vatan evladına Mevlana diliyle konuşmak zor mu?

YORUMLAR

  1. Sevgi kafalı dedi ki:

    İtalya ve İspanya’ya biz devlet veya millet olarak göndermedik.CB.göndermiş.Her halde şahsi hesabından çıkmış o paralar.